Barış Soydan’dan Cemaatçinin Ölümü

Barış Soydan’ın Cemaatçinin Ölümü adlı romanı Labirent Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Cemaatçinin Ölümü ilk gençliğimizin efsane dergisi Express’i çıkaran ekipte yer alan gazeteci Barış Soydan’ın kitap olarak üçüncü, roman olarak ikinci kitabı. İlk romanı Boruotu Cinayeti 2014’te, 100 Yıllık Gecikme-Türkiye’de Anarşizm adlı araştırma kitabı da 2013 yılında yayımlanmış.

Kitapeki’nde kurulduğundan beridir yani bir yıldır yazıyorum. 30 kitap hakkında tanıtım/inceleme/eleştiri yazmışım. Cemaatçinin Ölümü üzerine yazdığım bu tanıtım 31. yazı oluyor. Genellikle beğendiğim romanlar, öykü kitaplarına dair yazdım. Geriye dönüp baktığımda yazdıklarımın ağırlıklı kısmının polisiye olduğunu görüyorum. Elbette yalnızca polisiye okumuyorum. Özellikle politik polisiyenin son yıllarda Türkiyeli yazarlar tarafından bolca üretilir bir tür olduğunu konu üzerine yazmaya başladıktan sonra fark ettim.

Ahmet Ümit’in Kukla romanıyla birlikte ülke politik durumunun, derin devletin, doğrudan devletin, polisin, askerin ve bürokrasinin işin içine karıştığı, gazetecilerin karanlık işler çevirdiği bir atmosferi anlatan romanlar hem üretilir hem de çokça okunur/satılır oldu.

Barış Soydan’ın Cemaatçinin Ölümü romanı adından anlaşılacağı gibi politik polisiye.

Kısaca konusundan bahsedeyim. Ufuk Lodos çalıştığı gazeteden kovulmuş, eşinden boşanmış, dibe vurmuş bir gazetecidir. Bir takım sektörel yayınlara iş yapıp kredi kartının gün geçtikçe yükselen borçlarını belli bir düzeyde tutmaya çalışmaktadır. Öte yandan boşandığı eşinden uzak kalabilmek için Beyoğlu’nda tuttuğu büroda yeni iş planları yapmaktadır. Komşusu Zabel’le yaşadıkları ilişki, Maslak’ta gelecekte kuracağı iş hayali ve kaotik ülke gündemi.

Ülkede Cemaat-Hükümet arasında yaşanan gerilim, el konulan gazeteler, aykırı seslere kapanan kapılar, cılız aykırı seslerin duyulduğu mecraların yeni patronları, alternatif basın denilen mevzunun tamamen ortadan kaldırılması konuları artık konuşulamayacak denli kanıksanmıştır. Romanın konusundan bahsediyorum,ülkenin gündeminden değil. Bunu söylemiş miydim?

Ufuk Lodos işsizdir, mutsuzdur ve bir reklam ajansı kurup yırtma (!) hayalleri kurmaktadır. Bir gün çok da yakın olmadığı bir gazeteciden gelen telefonla Ankara’ya, Beyefendinin makamına yani Çankaya’ya davet edilir. Henüz Beyefendiler orada ikamet etmektedir. 15 Temmuz olmamış ama Fetullah Gülen Fetö ilan edilmiştir. Telefonda ve sonra Çankaya’da söylenen şudur: Cumhurbaşkanının dış gezilerini kitaplaştırma işini Ufuk Lodos’a vermek istemektedirler ve bu konuda danışmanı basında ve sosyal medyada adı devletin imamına çıkan Başdanışman Mehmet Gündüz’dür. Ufuk Lodos diplomaside -daha çok Amerikan diplomasi sanırım- topal ördek dönemi diye adlandırılan, Beyefendinin makamının son günlerine tanıklık ederken Çankaya Köşkünün içinden kimi detaylar aktarır okuyucuya. Hanımefendinin bostanı, son monşerler, cemaatçi olup en büyük Atatürkçü gibi davranan askerler, aslında hiç öyle değilken iktidar sahibine göre kişneyen atlar bu ayrıntılardan ilk aklıma gelenler.

“… Ufuk Lodos, gerçek olmasını isteyeceğimiz kadar sıradışı bir karakter.”

Ahmet Ümit, Cemaatçinin Ölümü romanının kahramanı için bu cümleyi kurmuş. Yayınevi de bu cümleyi kitap kapağına taşımış. Genellikle arka kapakta rastladığımız bu türden tanıtıcı paragraflar, romanımızın ön kapağında yer almış. Çeşitli nedenleri olabilir ve yayınevinin tercihidir der geçerim. Benim takıldığım nokta cümlenin içeriğiyle ilgili. Ufuk Lodos karakterinin Barış Soydan tarafından çok iyi aktarıldığını düşünüyorum. Bu konuda söylenecek ek bir sözüm yok fakat Ahmet Ümit’in cümlesine takıldım demiştim. Özellikle şu kısmına;  “…gerçek olmasını isteyeceğimiz kadar…”. Pardon ama Sayın Ahmet Ümit, neden gerçek olmasını isteyelim Ufuk Lodos ’un? Zaten yüzlerce bu türden gazeteci varken onu sıra dışı yapan nedir? Muhabir ruhunu kaybetmeyen, tutuklanmayı da, işten atılmayı da göze alanlar varken. Cemaatle de onu besleyip büyüten odaklarla da ilişkisini başından itibaren net çizgilerle ayıran gazeteciler dururken hem de.  Etiyle kanıyla gerçek olan örneğin Ahmet Şık varken, neden Ufuk Lodos’un gerçek olmasını isteyelim ki? Ufuk Lodos, kendisinin ifade ettiği gibi yıllarca; arabanın taksiti, evin kredisi, hanımın kariyer planları bahanelerine sığınan orta sınıf bir karakter. Onun şusu var, bu zaten kaçık, beriki gayrimenkul topluyor, öbürü korkudan kıpırdayamıyor diyerek kendi durumunun teorisini başkalarını suçlayarak oluşturan bir karakter. İşin acısı hepimizin çevresinde gördüğü, sosyal medya hesaplarından arabesk ya da çok entelektüel saptamalarda bulunan farklı sınıf ve kökenlerden gelen bireylerden birisi Ufuk Lodos.

Cemaatçinin Ölümü gerçeklikle kurgunun birbirinin içine geçtiği, hangisi gerçek hangisi kurgu tam olarak bilemediğimiz bu nedenle kendinizi kaptırıp gideceğiniz bir roman. Belgesel tadında bölümleri olduğu gibi avantüre kaçan sayfaları da yok değil. Kadın karakterler ve onların kişilikleri konusunda talihsiz bir kişi olduğu su götürmez Ufuk Lodos’ un. Metindeki tek olumlu, sadık ve dengeli kadın karakterin ex-Hanımefendi olması da gözden kaçmıyor diyelim.

Cemaatçinin Ölümü ’nü ön ve arka kapakta yazılanlara çok da takılmadan okuyun. Sonuçta yazarın söyledikleri kitabın içinde.

Son söz: Yeni yıl için herkese UMUT diliyorum.

Tüm okuyuculara Cemal Süreya’nın Ortadoğu kitabının 4. Şiirini armağan ediyorum. *

2016 biterken umuyorum ki birkaç yıldır yaşadıklarımız filmin kendisi olsun. Fragmanı izlediysek vay bizim halimize. Jenerik aksın ve Fin yazısı gözüksün lütfen.

  • Cemaatçinin Ölümü
  • Yazar: Barış Soydan
  • Türü: Politik Polisiye
  • Baskı Yılı: 2016
  • Sayfa Sayısı: 240 Sayfa
  • Yayınevi: Labirent Yayınları

*

Ortadoğu IV

biz kırıldık daha da kırılırız
ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
hırsız da bilmiyor çaldığını
biz yeni bir hayatın acemileriyiz
bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
şiirimiz, aşkımız yeniden,
son kötü günleri yaşıyoruz belki
ilk güzel günleri de yaşarız belki
kekre bir şey var bu havada
geçmişle gelecek arasında
acıyla sevinç arasında
öfkeyle bağış arasında

biz kırıldık daha da kırılırız
doğudan batıya bütün dünyada
ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
iki ciğer arasında bağlantı kurar
büyür, bir gün, zenginleşir orada
çünkü ali’yi dirilten iksir de saklı hasan’a sunulmuş ağuda,
granitin de olur bir okyanus diriliği,
nehirler daha uysal akar,
bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
bir kuş nasıl uçuyorsa
öyle sever, çalışır insan,
kıraçlar çarptıkça dağlara
gül göçürür şafağından
doğanın altın şafağından
insanın altın şafağından
tarihin altın şafağından

biz kırıldık daha da kırılırız
kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.

Cemal Süreya- 1966

Güzella Bayındır
Takip için
Latest posts by Güzella Bayındır (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Koca yürekli Nazım’ın koca yürekli annesi

Read Next

Metin Çakır; O bir falçata ustası

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *