“Ekmek ve Gül”; Cumhuriyet Fırını

Hadi gelin bu arada ekmekten hareketle, tarihi bir fırına, hiçbir yerde şubesi bulunmayan Cumhuriyet Fırınına konuk olalım.

James Oppenheim’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yazdığı şiirin başlığıdır Ekmek ve Gül. 1910 yılının Ağustosunda Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart‘ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirmiş ve kabul edilmişti.

Bugün 102. yıldönümünü kutluyor, kadın erkek kol kola meydanları ve salonları dolduruyoruz.

Hadi gelin bu arada ekmekten hareketle, tarihi bir fırına, hiçbir yerde şubesi bulunmayan Cumhuriyet Fırınına konuk olalım.

EKMEK VE GÜL

Yürüyoruz yürüyoruz, günün aydınlığında
Donuk fabrika bacalarına, yoksul mutfaklara
Çarpıyor sesimiz ve birden parlayan
Bir ışık gibi ulaşıyor insanlara
“Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!” 

Yürüyoruz yürüyoruz, erkekler için de yürüyoruz
Çünkü hâlâ bizim oğullarımızdır onlar
Ve biz hâlâ analık ederiz onlara
En zorlu iş, en ağır emek
Ve çalışmak doğuştan mezara dek
Ve böyle sürüp gitsin istemiyoruz
Yaşamak için ekmek
Ruhumuz için gül istiyoruz! 

Yürüyoruz yürüyoruz kol kola
Saflarımızda ölüp gitmiş arkadaşlarımız
Ve türkümüzde onların kederli “Ekmek!” çığlıkları
Çünkü bir köle gibi çalıştırıldı onlar
Sanattan, güzellikten, sevgiden yoksun
Biz de bugün hâlâ onların özlemini haykırıyoruz
İş ve ekmek istiyoruz
Ama gül de istiyoruz Y

ürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına
Kadınız, insanız, insanlığı ayağa kaldırıyoruz
Paydos bundan böyle köleliğe, aylaklığa
Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe, yaşamın sundukları
İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden
Bu ekmek ve gül türküleri
Ve yineliyoruz hep bir ağızdan
“Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!” 

James OPPENHEIM

Cumhuriyet Fırını

Cebeci çayırını çiğnemiş, Mülkiye’de öğrencilik yapmış ve 1970’lerin ikinci yarısında Cumhuriyet Yurdundaki 03.00-05.00 nöbetlerinde karnı acıkanlar için bir toplumsal sığınaktı Cumhuriyet Fırını.

Gerçi her ne kadar o dönemde Cebeci semtindeki sokak hâkimiyetleri nedeniyle SBF’den uzaklaşmak cesaret istese de, boğazlar meselesinin halledilmesi gerçeği, göz karartmaya yeterdi.

Sabahın seherinde sıcak somunun davetkâr kokusu, daha yurda gelmeden yolda büyük parçalar halinde yarılatırdı kendini,  insanı da canlandırırdı.

Hele bir de memleketten gelmiş, gözenekleri terlemiş hafif tuzlu Bergama tulumu, Ayvalık’ın sele zeytini ve hatta bir salkım Sultaniyeniz de var ise, mutluluğun resmini, demli bir çay eşliğinde kalın çizgileri ile çizerken, başka bir dünyanın mümkün olduğuna dair azminiz artardı.

Bugünlerde fırın oldukça büyütülmüş. Çeşitlendirilmiş unlu mamulleri ve kahvaltıyla öğle menüleri ile şirin bir mekân olmuş. Masalardaki konuklar, genellikle öğrenciler, hocalar.

Dededen toruna fırıncılıkta olan Ali Özcivelek, işini son derece seven birisi.

Ali Beyin dedesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında Hamamönü’nde Çifte Yeşil Ağa Fırınında başlamış ekmek üretmeğe. Hani o “hele bir eli ekmek tutsun da görelim” günlerinde.  O dönemin fırınları iptidai imiş. İkinci Dünya Savaşı sonlarında Almanlar, kendi fırın teknolojilerini getirmişler Ankara’ya. Bugünkü gerçek taş fırınların modeli olan Borulu Sistem Taş Fırınlardan tam üç adet kurmuşlar.

İlkini yani Numune Ekmek Fırınını Ali Bey’in dedesi işletmiş. Fırınların ikincisi, Kurtuluş semtine aynı isimle kurulmuş, Kurtuluş Ekmek Fırını. Üçüncüsü de Cebeci’de 1949 yapılan Cumhuriyet Fırını.

Ali Bey’in babası İhsan Bey, 1959’da satın almış Cumhuriyet Fırınını. O günden bu zamana, Yeni Ankara Sokağından tüm Cebeci’ye mis gibi kokular yaymaya devam ediyorlar.

Hani, Phillipe Sollers’in dediği gibi; “Göz atmak yanıltır insanı ama koklamak asla”.

Temel malzeme olan unu, başta Polatlı olmak üzere Ankara yöresinden tedarik ettiklerini öğrendik çaylarımızı yudumlarken. Ekmek imalatında 28 kişi, pastacı ve servis elemanları ile birlikte 40 kişilik bir kadroya ulaşan Cumhuriyet Fırınında günde ortalama olarak 15 çeşit ekmek üretiliyor ilk günkü titizlikleri ile.

Ali Bey, pasta ve kurabiyelerin dışında temel mamul olan ekmeklerin arasında en çok ikisinin günü önde tamamladığını belirtiyor; Sütlü ekmek ve Trabzon ekmeği.

Not etmeden geçmeyelim. Benim gibi ramazan pidesine meftunsanız, ramazanı beklemeden yılın on iki ayı Cumhuriyet Fırınından gerçek ramazan pidesini tedarik edebilirsiniz.

Yeter ki yolunuzu Cebeci’ye düşürün

Ağzımızın tadı bozulmasın.

Sağlık ve dostlukla.

Serdar Şahinkaya
Latest posts by Serdar Şahinkaya (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

“Başka Bir Dünya Mümkün”

Read Next

1906’daki kütüphane kokusunu arıyorlar

2 Comments

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *