İnsanı İnsana Kelimeyle Anlattı Bazuka!

Murat Uyurkulak harflerden oluşturduğu Bazuka’sıyla hedef alıyor şimdi de bizi. İnsanın özünü anlatıyor kendi diliyle.

Tol, Har ve Merhume kitaplarının yazarı Murat Uyurkulak’ın 2011 yılında yayımlanan Bazuka adlı öykü kitabı Terapi imzalı yeni kapak tasarımıyla April Yayıncılık tarafından yeniden yayımlandı. İnsanı insana kelimelerle anlatan Uyurkulak Türk Edebiyatının en iyileri arasında. Derdi, hepimizin ortak derdi, anlattıkları da içimizde tutmak zorunda bırakıldıklarımız.

Yazar olmak bir ipin üzerinde yürümek olsaydı eğer Uyurkulak o ipin kendisi olurdu. İki ucu demirlere sağlamca bağlanmış, üzerinde sakince yürümek gereken gergin bir ip… Dikkat! Uyurkulak’ın ip üzerindeki şovunu görmek için okurun tek bir şeye ihtiyacı var: O da hazmedebilmek. Çünkü hazmedilemeyen harfler ve kelimeler beklemediğiniz bir anda zihninize uğrayıp sizi bilmediğiniz bir dünyaya sürükleyebilir.

Dokuz öyküden oluşan Bazuka; Dünya gezegeninin Türkiye adlı ülkesinde insan olmanın öyküsünü anlatıyor. Barışın ve sevginin gücünden, bilgiyi aktarmanın gücüne kadar hepimizin derdi onun derdi. “Okuduklarınızı, müstesna olduğunu düşündüğünüz satırları birilerine anlatmak istersiniz zira şahsa mahsusun hazzı kısa sürer, ömrü uzun olan paylaşmaktır…”

Bir bedene sıkışmış ruhlarız hepimiz. İsteklerimiz çok, farkındalıklarımız az. Sadece dile gelince anlamlanan cümlelerimiz var. Hıncımız büyük. Bu hıncın sebebi gazetelerin 3. sayfa haberleri. Bazuka’da birçok karakter var gazete gibi okunmak istenen çünkü hepsi 3. sayfada. Kollarımızı kocaman açıp parmaklarımızı boyayan gazeteyi okumaya çalışıyoruz sonunu bile bile. Parmaklarımızdan geçen mürekkep burnumuzu, ağzımızı yakalıyor önce. Sonra da benliğimizi… Gözlerimiz de yorgun artık. Katlanamıyor görmeye. Düşünmeden başlıyoruz ilk cümleyi okumaya son cümleye gelemiyoruz artık bu mavi gezegende.

Bazuka’nın bir karakteri var istiyordu anlamak her şeyi, anlayamadı ama. Sadece düşündü o da hepimiz gibi… Düşünmek düşünmek düşünmek, düşündükçe anlamak istiyordu: Köyün kırlıklarında niye güzel kokulu lezzetli otlar yetiştiğini, o otları toplamaya neden anne- babaların değil de küçük kızların gönderildiğini anlamak istiyordu. Ot toplayan küçük kızların neden otların yanında açan rengârenk çiçeklere dalıp gittiğini, otların yanında biten rengârenk çiçeklere dalıp giden küçük kızların yanında neden kocaman adamların bittiğini… Küçük kızların elinden tutan büyük adamların gözlerinin neden kuytu yerler arandığını, o otların bol bulunduğu kırlıklarda neden kuytu yerlerin de bol bulunduğunu… O kuytu yerlerde gizli toz toprağın küçük kızların giysilerini nasıl olup da kirlettiğini, kirli giysilerin sıyrılıp hoyratça açılan bacakların arasında nasıl öylesine kıyıcı bir acının hissedilebildiğini…” Bir gazete haberinin elini, yüzünü, zihnini ve insanlığını siyaha boyaması gibi… Uykusundan 300 yıl sonra uyanan Yedi Uyurlar gibiyiz her sabah. Terk edip uyuduğumuz gecenin sabahı bambaşka bir yer gibi. Her seferinde şaşırıyoruz, şaşırdıkça soruyoruz… Nasıl bir devre uyanmıştım ben böyle? Nasıl oluyordu da mevlevilerin kutsal ak etekleri meze tabaklarının, mey şişelerinin ortasında uçuşuyordu?”

Yorgun gözlere yorgun bedenler yorgun bedenlere yorgun ruhlar eşlik ediyor bugün bu gezegende. Koordinatı hiç fark etmiyor artık. Doğu – Batı demiyor insanoğlu. Battıkça batıyor. Yeni kelimeler yaratmaya ihtiyaç duyuyor sonra. Onu da beceremiyor. Sadece sevgi becerebiliyor yeni bir dil yaratmayı. O da eğer sen Funda’yla karşılaşabilmişsen… “İki ekmek,” dedi Funda, iki ne güzel bir sayıydı. “Bir lira,” dedi Tahir, bir ne güzel bir sayıydı. Beş lira uzattı Funda, lira ne güzel bir paraydı. Kasadaki hazneleri karıştıra karıştıra dört lira bulup uzattı Tahir, kasa ne güzel bir aygıttı. “Teşekkür ederim,” dedi Funda, teşekkür  ne güzel bir kelimeydi. “Rica ederim,” dedi Tahir, etmek ne güzel bir fiildi…  

Uyurkulak harflerden oluşturduğu Bazuka’sıyla hedef alıyor şimdi de bizi. İnsanın özünü anlatıyor kendi diliyle. Bir komşu gibi davet ediyor dünyasına, insanın insana dair neyi kalabilmişse artık onları göstermek istiyor bir bir… Kapalı kapılarını aralıyor ama sizi eşikte tutmuyor. Misafirperverliğiyle evinin içine davet edip oraya hapsediyor. Kaçmak istemiyorsunuz çünkü kaçamayacağınızı biliyorsunuz.

  • Bazuka
  • Yazar: Murat Uyurkulak
  • Türü: Öykü
  • Baskı Yılı: Şubat 2018
  • Sayfa Sayısı: 93 Sayfa
  • Yayınevi: April Yayıncılık
Vinkmag ad

Read Previous

Hep Kitap Diyenler İçin Kitaplar

Read Next

Kenan Akansu’nun Dramı

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *