
Ultra zenginlerin kendi adaletlerini satın almasına, dünyayı şirketlerin yönetmeye başlamasının yaratacağı tehditlere ya da insan kötülüğünün ölümsüzlükle birlikte nasıl kılık değiştirebileceğine dair pek çok konuda düşünme fırsatı sunuyor, Değiştirilmiş Karbon
Son zamanlarda sıklıkla dile getirilen bir iddia, yaşadığımız atmosferin distopik bir havaya sahip olması yönünde. Yayımlanan kitaplarda, izlediğimiz dizilerde bu tespitin farklı yüzlerini görüyoruz aslında. Özellikle son dönemin bilimkurgularında, geleceğe dair yaratılan umutsuz havanın izlerini sürmek mümkün. Distopyaların ikaz özelliğinin, günümüzde kabullenme ve rıza üretimine hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Çağımızdaki distopik anlatıların birçoğu, gelecek konusunda kaygıları dillendirmek yerine, var olan düzenin sonsuza kadar süreceğini vaaz eder gibidir. İthaki Yayınlarınca geçtiğimiz günlerde yayımlanan, Richard K. Morgan’ın Değiştirilmiş Karbonromanı da benzer bir karamsarlığı paylaşır. Ama şöyle bir farkla: Başkarakter Takechi Kovacs ve dâhil olduğu militan grup sistemin karşısında durmaya çalışırlar. Sistemin açık destekçiliğinin yapıldığı muhafazakâr anlatının yerine, özgürlükçü bir tını hissederiz, Değiştirilmiş Karbon’da.
Etikten felsefeye, siyaset biliminden psikolojiye birçok disiplinde tartışma yaratacak bir konusu var kitabın. 26. yüzyılda insanlık BM gözetimi altında tüm galakside hüküm sürmektedir ve büyük bir bilimsel gelişme yaşanır. İnsanın bilinci depolanarak yeni bir bedene taşınabilir duruma gelir. Böylece ölümsüzlük teorik olarak mümkün olmuştur. Fakat ölümsüzlük, Meth adı verilen ultra zenginlerin tekelindedir. Aynı zamanda yaşamın sürdüğü tüm gezegenlerde sınıf farklılığına dayalı yönetim biçimleri sürmektedir. Eski bir asker ve BM elçisi olan Takeshi Kovacs eski adıyla San Francisco, yeni adıyla Bay City’de yeni bir bedende uyanır ve dünyanın en güçlü insanlarından biri olan Laurens Bancroft tarafından dedektif olarak tutulduğunu öğrenir. Kovacs’ın görevi Laurens Brancroft’un öldürülüşünü soruşturmaktır. Roman, ölümsüzlüğün getireceği etik sorunları, sınıf farkının yarattığı toplumsal çürümeyi, insan doğasına atfedilen olumsuz yargıları da tartıştırmayı dert ediniyor.
Galaksinin En Sert Dedektifi
Morgan, Değiştirilmiş Karbon’da, romanın melez bir tür oluşunun nimetlerinden yararlanıyor. Değiştirilmiş Karbon, bilimkurgu-distopya alt türüne dâhil ama Takechi Kovacs için Amerikan tarzı dedektiflerin son temsilcisi diyebiliriz. ABD’de 1940’ların sonunda ortaya çıkan “kara roman” akımı, klasik “katil kim?” polisiyelerinin kalıplarını kırarak belirli bir mekâna sıkışan ve toplumsal olanı görmezden gelen bakış açısını yıkmaya çalışmıştı. Erol Üyepazarcı’nın sözleriyle şöyle özetleyelim: “’Kara roman’ın dedektifleri, cinayetin karşısına; onu kapalı bir mekânda çözümlenmesi gereken bir mantık sorunu olarak değil; denetlenemez, ne olduğu ve olacağı saptanamaz bir şiddetin kendini ortaya koyuşu sayarak çıkarlar. Bu dedektifler her şeyin para gücüne bağımlı olduğu bir ortamda ahlaki olarak savunulabilir bir tutum sürdürmeye çalışırlar ve çoğu zaman da gerçeği ortaya çıkardıklarında müşterileri mutluluktan havalara uçmaz.”
Takeshi Kovacs, Dashiell Hammett, Raymond Chandler ve Mickey Spillane’nin dedektifleri gibi dışı sert ama içinde ezilene ve haksızlığa uğramışa karşı derin bir merhamet besleyen bir karakter. Mike Hammer için gazete ilanlarında söylenen, “Yumruklarıyla Sevişen ve Dudaklarıyla Dövüşen Külhani Amerikan Hafiyesi” sözü Kovacs için de geçerli. Bir tarafıyla demir leblebi ki öldürmekten ve çatışmaya girmekten çekinmeyen ve kendi adaletini sağlamakta sakınca görmeyen, diğer tarafıyla da kadınların gönlünü çelen, hem Kristin Ortega hem de Miriam Bancroft’un dikkatini çeken birisi olması Kovacs’ın kara roman dedektifleriyle akrabalığını perçinliyor. Akrabalığı perçinleyen diğer ayrıntı ise Kovacs’ın muamma üzerine kafa patlatmak yerine, sokağa inip olayların akışı içerisinde sorunu çözme konusunda ısrarcı olması.
Adaletsizliği Görmezden Gelmek
Roman, bilimkurgudan polisiyeye evirilmesiyle, günümüz toplumuyla da bağ kuruluyor. Ultra zenginlerin kendi adaletlerini satın almasına, dünyayı şirketlerin yönetmeye başlamasının yaratacağı tehditlere ya da insan kötülüğünün ölümsüzlükle birlikte nasıl kılık değiştirebileceğine dair pek çok konuda düşünme fırsatı sunuyor, Değiştirilmiş Karbon. Yaşanılan kültürün tüm insanlığı nasıl esir alabileceği de vurgulanıyor romanda. Laurens Bancroft’un şu cümleleri bu bakımdan önemli: “Kültür, kirli bir hava gibidir. İçinde yaşayabilmek için bir kısmını ciğerlerine çekmelisin. Eninde sonunda bu kirlilik sana da bulaşır.”
Yine de yazının başında belirtilen, distopyaların ikaz etme özelliğinin artık rıza üretimine hizmet ettiği kaygısı tümüyle ortadan kalkmıyor romanda. Çünkü Morgan, sürekli bir şekilde, insanın değiştirilemez doğasına vurgu yapıyor. Ana karakter Kovacs, daha önce devrim için savaşmış olsa da sistemi değiştirebileceğine dair bir inanç taşımıyor. Çünkü şu cümleler her daim doğru kabul ediliyor: “İnsan gözü kusursuz bir cihazdır… Küçük bir çabayla en büyük bir adaletsizliği bile görmezden gelebilir.” Adaletsizliklerin görmezden gelindiği bir çağda kahramanın sadece bir komployu çözmeye yönelmesi, adaletin gelmesinin yegâne koşulu tüm sistemin değişmesi iken küçük değişiklerle yetinilmesi, yaratılan kültürel ortamın Kovacs’ı da içine çektiğinin göstergesi.
Sonuç olarak, Değiştirilmiş Karbon, karbonun bile değiştiği dünyada insanın değişmeyeceğini vurguladığı için okurda buruk bir tat bırakıyor. Ama bu burukluk, farklı tartışmaları görünür kılmasıyla birlikte düşünüldüğünde dikkat çekici bir roman olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Doğuş Sarpkaya’nın incelemesi; “Bankacıların Ölümü“ Kitabı okurken katil kim sorusuna odaklanmak yerine cinayetlerin sebebine yoğunlaştığınızı hissediyorsunuz. Petros Markaris’i güçlü bir yazar yapan şey bu sanırım. |
- “Yaz Rehavetinde” Okunabilecek 10 Ayrıntı Yayınları Kitabı - 26 Temmuz 2019
- Hayalete Dönüştürülen Ölülerin Romanı - 30 Nisan 2019
- Akıntıya Karşı Gazetecilik - 22 Şubat 2019