Can, toplumun katı bir gerçeğini lirik bir dille okursanız, o gerçek içinize kalbinizin ortasına öyle bir oturuyor ki sanki siz de o gerçeğin bir parçası oluyorsunuz.
Can. Daha ilk satırlarından itibaren gerçek bir edebiyat eseri ile karşı karşıya olduğunuzu hemen anladığınız bir roman. İnsana dair inanılmaz estetik, incelikli ve derinlikli ifadeler var. İlk paragraflardan birinde roman kahramanı yıllar sonra döndüğü bir yeri şöyle betimliyor : “Çocukluk anılarından bilirdi ki, uzun bir ayrılığın ardından tanıdık bir yeri yeniden görmek tuhaf ve üzücü gelir; yüreğin bağlılığını korumuştur mekana oysa kıpırtısız nesneler seni unutmuştur, anımsamazlar, duyguların karşılıksız kalır, acınası meçhul bir varlık gibi dikilirsin karşılarında.” (s.8) Daha yazarın ne anlatacağını bile tam bilemezken bu sizi sarsan ifadeyle neye uğradığınızı şaşırıp okumaya devam ediyorsunuz.
Can bir kavmin adı. Türkmenistan sınırında Asya Çölü’nde Sarıkamış, Üst Yurt ve Amuderya Deltası dolaylarında yaşayan sadece göğüslerinde atan bir kalplerinden başka hiçbir şeyleri olmayan iliklerine kadar aç ve ruhları bile kurumuş yoksul insanlardan oluşmuş topluluğun ismi. Kalbi insan sevgisi ile dolu, sosyalizme inanmış olan roman kahramanı Çagatayev, neredeyse yeryüzünde yaşadıkları bile şüpheli , yoksulluğun en dibindeki bu insanları ayağa kaldırmak için devlet tarafından görevlendirilmiş olarak çok uzaklardan geliyor aralarına. Hayalleri bile kurumuş insanları mutlu kılmak onların da bu dünyada mutlu olabileceklerine inandırmak daha doğrusu mutluluğun herkesin hakkı olduğuna inandığı için. Platonov insan sevgisini ve insan olmanın onurunu savunmuş romanı boyunca. Aslında yalnız insanın değil, yaşayan her canlının yaşam hakkını. Bir devenin hüznünü, rüzgarda savrulan bir çalının yalnızlığını veya nehre vuran bir ay ışığının huzmesini sanki fonda çalan müzik eşliğinde hissediyor gibisiniz. Kitap tartışmasını birlikte yaptığımız Yakın Kitap Okuma Grubu’nun bir üyesi, sinematografik bir anlatım dedi. Toplumun katı bir gerçeğini lirik bir dille okursanız, o gerçek içinize kalbinizin ortasına öyle bir oturuyor ki sanki siz de o gerçeğin bir parçası oluyorsunuz. Kitabı okurken bir baktım ki neredeyse bütün satırların altını çiziyorum dedi bir başkası. Altını çizdiğimiz o satırlarla nasıl bütünleştiğimiz duygusu bu.
Yazar, kendi hayal kırıklığının hüznünü okuyucuya geçirirken bir yandan da iktidarların ve rejimlerin esas amaçlarının insanlığın ve hatta tek tek herkesin mutlu olması üzerine kurulması gerektiğinin vurguluyor. Sosyalizmin en ateşli savunucusu iken Stalin döneminin insanların yoksulluğuna ve çaresizliğine çare olmadığını Can halkının sefaleti üzerinden şiirsel bir dille anlatıyor. Sosyalizmin geldiğinden bile haberleri olmayan bu insanların kaderine terk edilmiş olması ve onlar için bir şeyler yapmasının artık neredeyse imkansız olduğunu Cagateyev en can alıcı olarak söyle anlatıyor : “Stalin hayattaydı ve tüm mutsuzları mutlu kılacaktı nasılsa, fakat Can halkının ölecek olması kötüydü “(sf.79)
Platanov 52 yaşında arkasında acımasızca eleştirdiği bir dönem ve bu yüzden de bedelini ödemekten kaçınmadığı bir hayat bırakarak 1951’de bu dünyadan ayrıldı. 1981’deSovyet astronom tarafından bulunan minik bir gezegene, yazara saygı kavramında “3620 Platonov” adı verilmiş. Şimdilerde gece karanlığında gökyüzüne bakar ve uzaklardan ince huzmeleri ile küçücük bir gezegen fark ederseniz , tekrar bir bakın . Bu Platonov Gezegeni olabilir, karanlık ve katılaşmış dünyaya ışınlarını yollamaya çalışan.
- Can
- Yazan: Andrey Platonov
- Yayınevi: Metis
- Sayfa Sayısı: 148
- Baskı Yılı: 2013
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI