Umutlarını, arzularını, benliklerini yakan kadınların hikayesi

Mariana Enriquez imzalı Yangında Kaybettiklerimiz isimli eseri günümüz sorunlarından ve insanlığın büyük yaralarından nasibini almış bir kitap.

Arjantinli bir yazar ve gazeteci olan Mariana Enriquez’in dilimize çevrilen ilk kitabı “Yangında KaybettiklerimizDomingo Yayınevi tarafından yayımlandı. Tüyler ürpertici 12 öyküden oluşan kitap İspanyolca aslından Seda Ersavcı tarafından dilimize çevrildi. Yazarın bu kitabı dışında iki roman, bir öykü derlemesi ve çeşitli gezi yazıları da bulunuyor.

Yangında Kaybettiklerimiz‘i alışılmış öykü kitaplarından ayıran en önemli özelliği insanı tepeden tırnağa bir korkunun içine sokması. Kitapta korkuya sebep olan herhangi bir nesne, bir doğa olayı ya da fantastik bir yan yok. Korkunun kaynağı doğrudan insan. Sizi ne kurbanının kanını emen bir vampir, ne ıssız bir evde yeni kiracılarını karşılayan korkunç bir hayalet, ne de olağanüstü doğa olayları sonrası dünyaya inen bir uzaylı bekliyor kitapta. Yani anlayacağınız kitap iyiyi kötüyü, asıl suçlunun kim olduğunu sorgulatırken; korkmamız gereken yegane varlığın insan olduğunu farketmemizi sağlıyor.

Mariana Enriquez anlatımında süslü bir dilden ve benzetmelerden kaçınarak gayet yalın bir eser ortaya koymuş. Kitapta herşey bir o kadar garipken aniden sıradan bir seyir izlemeye başlıyor. Öykülerde tuhaf karakterlerin yer almasının yanında olaylar aslında hayatın içindeki gerçeklerden beslenmiş. Yazarın mekan seçimleri de öykülerdeki karakterlerle oldukça doğru orantılı. Terkedilmiş eski evler, şehrin arka sokakları, her türlü kötülüğün hüküm sürdüğü mahalleler ve kasabalar olayların geçtiği yerler olarak karakterleri daha gerçekçi kılıyor.

Kitabın içeriğindeki en önemli özellik kadınlar ve çocuklar üzerine kurulu olması. Yazarın kalemiyle hayat verdiği kadınların ortak özellikleri normal ruh hallerinden uzak olmaları. Kitapta yer alan “Bir Gram Et Yok Üstümüzde” adlı öyküdeki kadın, çöpte bulduğu bir kafatasını eve götürerek onu tekrardan bir insan haline getirmeye çalışır. Hatta bu kafatasına isim bile koyar bu kadın karakter. Buradan hareket edildiğinde bu kadınların ruh halleri elbetteki tartışılır. Hikayelerdeki çocuk karakterlerin özellikleri ise kural tanımaz ve “ipe sapa gelmez” oluşları. Bu çocuklar hakkındaki göze çarpan diğer detay zulme uğramaları ve öldürülmeleri. Kitaptaki “Komşunun Avlusu” adlı öyküde ayağı zincirle bağlanmış, eziyet gören bir çocuk karşımıza çıkıyor. Kitabın bir diğer öyküsü olan “Pasaklı Çocuk”da ise tecavüz edilmiş ve çeşitli işkenceler yapılarak öldürülmüş bir çocuk anlatılmakta. Tüm bunlar belirttiğimiz bu düşüncelerin kitaptaki örnekleri olarak karşımıza çıkıyor.

Kitabın ilk öyküsü olan “Pasaklı Çocuk”da öykünün anlatıcısı olan kadın karakter eski, uyuşturucu ve daha birçok kötülüğün hakim olduğu bir mahallede yaşamakta. Öyküye ismini veren çocuğun annesi ise evsiz, birine hamile olmak üzere iki çocuğuyla birlikte sokak kaldırımında yaşayan bir kadın. Aynı zamanda uyuşturucu bağımlısı. Daha önce bahsettiğimiz gibi burada karakterler ve mekanlar arasındaki güçlü bağ oldukça iyi işlenmiş. Öykünün anlatıcısı, pasaklı çocuğu, annesini ve mahalledeki diğer bağımlıları göz hapsine alarak onları izlemektedir. Onlardan tiksindiği halde bu izlemeden tuhaf bir haz almaktadır. Aldığı bu haz ailesinin karşı çıkmasına rağmen onu buradan koparamaz. Bu karakter ekonomik olarak iyi bir durumda olduğu halde kadın ve çocuğuna yardım etmez. Onların içler acısı halini görür ama farkında olmaz. Onlara ne kadar acırsa acısın bu acıma bir hissin ötesine geçmez. Öyküde sokağın ve insanın sefaleti iç içe işlendiği için sınıfsal bir dışavurum da gözler önüne seriliyor. Sarhoşların, uyuşturucu bağımlılarının, suçluların ve fahişelerin içinde yaşadığı, alışık olunan dünyadan çok daha farklı bir dünya burası.

Toplumda yer alan bir başka yaraya parmak basan diğer öykü olan “Adela’nın Evi”nde ise bu defa kolsuz bir çocuk olan Adela karşımıza çıkıyor. Adel ne kolunun olmamasını ne de insanların ona karşı bakışlarını önemsiyor. Arkadaşı Pablo ile bir evde oldukça ürkütücü şeyler yaşıyorlar. Bu öyküde dikkat çeken bir başka husus ise ataerkilliğe ve kadın erkek eşitliğine bir vurgu yapmış olması. Abisinin korku filmi işlemesinden hoşlanmayan küçük kız annesine bunu anlattığında; annesinden “o bir erkek” cevabını alıyor.

Kitaba adını veren “Yangında Kaybettiklerimiz” adlı öyküde kadına şiddet konusu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Günümüz toplumunun da en derin yaralarından biri olan bu mesele Enriquez tarafından biz okuyuculara oldukça dikkat çekici bir biçimde anlatılıyor. Bu öyküdeki kadın karakter yüzü yanmış bir halde metrodaki insanlara hikayesini anlatıyor. Birlikte olduğu erkek tarafından yakılan bu kadın diğer şiddet gören kadınlarla birlikte bir hareket başlatır. Protesto amaçlı kendilerini yakar, erkek şiddetine maruz kalan bu kadınlar. ”Şayet böyle devam ederlerse erkekler buna alışmak zorunda kalacak. Kadınların çoğu, şayet hayatta kalırlarsa benim gibi olacak. Bu çok güzel olmaz mıydı? Alın size yepyeni bir güzellik anlayışı.” Kadın karakterin söylediği bu cümlelerden toplumda kadınlara dayatılan güzellik anlayışına, yazarın bir gönderme yaptığını anlıyoruz. Öyküdeki diğer bir kadının sözleri ise kadına karşı şiddete toplum tarafından ne kadar duyarsız davranıldığını anlatır nitelikte: ”Yakanlar erkekler, ufaklık. Bizi hep yaktılar. Şimdiyse biz bedenimizi yakıyoruz. Ama ölmeyeceğiz; yara izlerimizi göstereceğiz.

Enriquez’in bu eseri günümüz sorunlarından ve insanlığın büyük yaralarından nasibini almış bir kitap. Kadın erkek ilişkileri, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, kadına yönelik şiddet , savaş, çocuk istismarı ve cinayetleri kitabın dikkat çekmek istediği konular. Öykülerin her biri korku duygusunun hakim olduğu başka başka dünyalara götürüyor bizi. Gerilim kitap boyunca tükenmeden devam ediyor.

Her gün televizyonlarda izlediğimiz kadın cinayetleri bitsin diye ne yaptık biz? Hangimiz umursadı kaldırım kenarında gözümüzün içine bakan mülteci çocukları? Ya da kaçımız tecavüzcüsüyle evlendirilen çocuk yaştaki kadınların sesi olabildik? Hepimiz ne kadar da kanıksadık değil mi tüm bunları? Artık hepsi ne kadar sıradan bizim için. İşte yazar öykülerinde bahsettiği olaylarda olağanüstü durumların bile biz insanlar tarafından nasıl sıradanlaştığını göstermek istemiş bize. İçimizdeki o kötü, umursamaz tavrı ortaya çıkarıp, onunla tanıştırmış bizi.

Okuyalım. Kim bilir belki kendimize gelmemize, farkında olmanın ne anlama geldiğini görmemize yardımcı olup; vicdanımızı yoklatır.

  • Yangında Kaybettiklerimiz
  • Yazar: Mariana Enriquez
  • Çeviri: Seda Ersavcı
  • Türü: Öykü
  • Baskı Yılı: Kasım 2017
  • Sayfa Sayısı: 208 Sayfa
  • Yayınevi: Domingo Yayınevi

 

Okuma önerisi!

Babil’in Kadınları – Zainab Bahrani

Aynur Kulak’ın incelemesi; “Mezopotamya’da Toplumsal Cinsiyet ve Temsil; Babil’in Kadınları
yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ

Zainab Bahrani’nin kaleme aldığı ve Kolektif Kitap etiketiyle yayımlanan Babil’in Kadınları toplumsal cinsiyet rollerinin temsili üzerine zihin açıcı bir kitap.

Vinkmag ad

Read Previous

Mezopotamya’da Toplumsal Cinsiyet ve Temsil; Babil’in Kadınları

Read Next

Kadın Düşmanlığı Tarihinde, Ürpertici Bir Yolculuk; Mizojini

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *