Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanan, Oya Akçizmeci’nin kaleme aldığı Ümit Penceresi isimli roman bir solukta okunan, etkisinden kolay kolay kurtulamayacağınız dramatik bir aile hikayesi olarak karşımıza çıkıyor.
Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanan, Oya Akçizmeci’nin kaleme aldığı Ümit Penceresi isimli roman bir solukta okunan, etkisinden kolay kolay kurtulamayacağınız dramatik bir aile hikayesi olarak karşımıza çıkıyor.
Cumhuriyetin henüz yeni ilan edildiği yıllar. Ülkede bir seferberlik hali… Tüm ülke bir olmuş özellikle sanayi ve eğitim alanında ilerleme sağlamaya çalışıyor. Eğitimdeki ilerleme henüz memleketin tamamına aynı etkiyle yayılmış durumda değil. Özellikle doğu illerinde hem öğretmen açığı var hem de veliler çocuklarını okula göndermiyor. Ailelerin temel meselesi tarlada çalışacak iş gücünü kaybetmemek.
Tarihsel Bir Yolculuk
Oya Akçizmeci’nin titizlikle kaleme aldığı Ümit Penceresi, cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte başlıyor ve 12 Eylül darbesini de içine alarak 1980 yılının sonlarına kadar sürüyor. Roman merkezine iki kardeşi yani Hayriye ve Yaşar’ı alarak ilerliyor. Bu bağlamda iki kardeşin merkezinde durduğu hikayede bir ailenin sancılı yaşamına tanıklık ediyoruz.
Hayriye, üzerine titrenen ve sürekli olarak başarılarıyla gurur duyulan bir karakter. Kardeşi Yaşar ise bir o kadar başarısız, eğitimini bir yere kadar getirebilmiş ve aile bireylerinden sürekli para tırtıklayan aylak bir karakter. Yaşar’ın hayatının büyük bir kısmı Yorgo’nun meyhanesinde geçiyor ve varını yoğunu sevgilisi Kamuran için harcıyor.
İdealist Bir Genç Öğretmen
Romanın kahramanlarından Hayriye, bir an önce öğretmenlik görevine başlamak isteyen genç bir öğretmen adayı. Gözü yollarda postacının gelmesini bekliyor. Tek ve en önemli derdi atamasının hemen gerçekleşmesi ve öğretmenliğe başlayarak ülkenin kalkınmasına katkı sunmak istemesi. Ve nihayet Hayriye’nin beklediği haber gelir ve ataması Erzurum’a gerçekleşir.
Genç cumhuriyetin ilk yıllarında en önemli eksiklerden bir tanesi doğu coğrafyasında görev yapacak idareci sayısının az olması. Bu nedenle öğretmen okullarından başarıyla mezun olan gençler müdür olarak görevlerine başlayabiliyor. Hayriye, okulunu başarıyla bitirdiği için Erzurum Merkez İsmet Paşa Kız İlk Mektebi’ne müdür olarak atanır.
Özellikle batı illerinde yaşayanlar için “doğu görevi” bir bilinmezdir. Alışık olmadıkları bir hayat, yabancı oldukları bir kültür onları nasıl etkileyecektir bilinmez. Bu duygu belli ki cumhuriyetin ilk yıllarına da sirayet ediyor. Hayriye, Erzurum’a atandığı için endişeli olsa da hiç vakit kaybetmeden görevine başlamak istiyor. Çünkü her ne olursa olsun kendisinin en temel vazifesinin bu görevi başarıyla yerine getirmek ve vatanın ilerlemesine katkı sunmak olduğunu düşünüyor. Hayriye aynı zamanda evin başarılı çocuğu. Babası Arif Bey onunla gurur duyuyor. Hayriye’nin başarı dolu hikayesinin arka planında ise her zaman burun sızlatan bir hikaye yer alıyor.
Bitmeyen Döngü: Aylaklık
Hayriye’nin hayatı ne kadar başarı hikayeleriyle doluysa ailenin diğer çocuğu Yaşar’ın hayatı o kadar başarısızlıklarla doludur. Ailenin, Hayriye’yle gurur duyması iki kardeş arasında gerilime yol açıyor. Özellikle, düzgün bir karaktere sahip olmayan Yaşar, ailesinin bu tavrı altında sürekli ezilmektedir. Bu ruh hali Yaşar’ın hayatını yoluna sokmak istememesine ve aylaklığı bir yaşam biçimi olarak özümsemesine neden oluyor.
Anne Nebahat Hanım ise içten içe Yaşar’a kızmakla birlikte sürekli ona kol kanat geriyor. Nebahat Hanım, oğlunun bir gün hayatını toparlayacağına dair inancını hiç kaybetmiyor. Ancak roman boyunca Yaşar’ın bitmek bilmeyen problemlerine tanıklık ediyoruz.
Yaşar’ın temsil ettiği “aylak” karakter özellikle Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam”ıyla benzerlik taşımakla beraber davranış biçimi açısından rahatlıkla “kötüyü” temsil ettiğini söyleyebiliriz. Yaşar’ın bu davranış biçiminin arka planında yer alan aile içi ilişkiler oldukça belirleyici durumda. Hayriye’nin yakalamış olduğu başarılı yaşam biçimi Yaşar üzerinden de bir beklentiye dönüşüyor ancak gerçek bir hayal kırıklığı olarak duruyor.
Romanın Krokisi: Siyasi Gelişmeler
Romanın arka planında ülkedeki siyasi değişim ve dönüşümü görüyoruz. Hayriye ve kocası Osman iki idealist öğretmen olarak cumhuriyetin daha iyi bir noktaya gelmesi için çabalıyor ancak siyasi gelişmeler özellikle onların yaşlılık döneminde hiç öyle olmuyor. Her ikisi de harcadıkları çabanın büyük bir boşluğa dönmesinden dolayı oldukça fazla üzüntü duyuyor.
Romanda Hayriye ve Yaşar üzerinden başarı kavramı üzerinde bir tartışma yürüdüğünü söyleyebiliriz. Romanda, insanları başarıya ve başarısızlığa sürükleyen etkenleri rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Ümit Penceresi, akıcı olay örgüsüyle okuyucunun dikkatinin dağılmasını engelliyor. Hızlı bir tarihsel akışın olması olaylar arası bağ kurmamızı zorlaştırmamış aksine okurun romana daha da bağlanmasını sağlamış.
Modern Aile, Modern Ülke
Cumhuriyetin ilanı ve hemen sonrasında gerçekleşen inşa sürecinde idealist bir gençliğin tarihsel sürece damgasını vurduğunu görüyoruz. Roman bir yandan da aile içi ve toplumsal ilişkilerde gerçekleşen “modernizasyonun” tasviri niteliğinde. Karakterlerden bir tanesi idealist bir yönelimle örnek bir karakter olarak resmedilirken, diğer karakter ise eğlence merkezlerinde gününü gün eden ve üretim süreçlerinde asla yer almayan bir tip olarak yansıyor.
Cumhuriyet’in inşa sürecindeki sancılı gelişim, bir prototip olarak aile yaşantısı üzerinden dikkat çekici bir kurguyla aktarılmış. Bir ümit penceresinden bakıp hayal kuran herkesin umudu hep diri kalacak. Her şeye rağmen birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin duygu yüklü hikayesi sizi umutlarınıza daha da yakınlaştıracak.
|
- Kehribar Geçidi’nden Tadımlık… - 29 Kasım 2021
- Kitap Eki Dergisi 7. Sayı Çıktı! - 15 Temmuz 2020
- Kitap Eki Dergisi 15 Ocak’ta Okurlarıyla Buluşuyor - 1 Ocak 2020
FACEBOOK YORUMLARI
One Comment
[…] Ailede ve Ülkede İdealizm: Ümit Penceresi […]