Fazıl Say, kendisi ile doğrudan ilgili, ama hepimizin hayatına dokunan çok farklı ve ilginç ayrıntılar aktarıyor yazılarında…
“Sanat halkla bütünleştiğinde anlam kazanır. Halk, sanatın ayağına gelmiyorsa, sanat halkın ayağına gidebilir” diyor Fazıl Say, bu uğurda, bu amaçla çaba harcamış, ekipler kurmuş, ilişkiler geliştirmiş, ulusal/uluslararası boyutta etkinlikler düzenlemiş, içinde olmuş… hâlâ da olduğundan başka.
Gerçekten de öyle… Siz sanatı halkın ayağına götürdüğünüzde -ki örnekleri çok bizim ülkemizde, Fazıl Say da veriyor- bir haraketlilik, bir güzellik, bir umut yeşeriyor.
12 Eylül’le birlikte birçok şeyin altını oyduğu için egemen erk, sanatın halkla bütünleşmesini de engelledi bugüne değin. Bakmayın siz, mikrofon karşısında söylediklerine… hepsi birer timsah gözyaşı.
Proje üretilmeli…
Fazıl Say, hemen arkasından projeler üretilmesi, bu projelerin kayıtlarının halka ulaştırılması gerektiğini söylüyor. Tabii, ek olarak -kendi alanı, müzik açısından elzem gözüken- “takım” oluşturulması, sürekli ve düzenli çalışma ortamının/koşullarının sağlanmasını istiyor.
Hepimiz söylüyoruz bu ve buna benzer şeyleri diye geçiyordur muhakkak, aklınızdan… Ancak Fazıl Say, yaptıklarını sıralıyor ve yapacaklarıyla açacağı ufukları da işaret ediyor. Kaç Fazıl Say’ımız var?
KHK ile atılan sanatçılar…
İki öğretim görevlisinin (Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile birlikte aynı nedenle onların direnişine katılan Veli Saçılık’ın) bir yılı aşan işlerine iade edilmeleri talebi ve açlık grevi mücadeleleri, barış isteyen diğer akademisyenleri ve sanatçıları belki simgeliyor, ama yetmez ki! Bir elin parmaklarının sayısını geçmeyen “nitelikli” etkinlikler ve o etkinliklerde yer alan projeler yapılamıyor artık. En akılda kalan örneği, Altın Portakal Festivali…
KHK ile sanatçılar işsiz ve açıkta bırakılmasa, sanatsal etkinliklerin katkısıyla hoşgörülü bakış daha da artacak muhakkak. Barış ve demokrasi yaşamın vazgeçilmezi olarak hayata geçecek. Artniyetsiz, önyargısız bir toplum olacağız, kaynaşmış.
Fazıl Say, “aklıyla konuşmasında” özetle bunun gerekliliğini, hatta zorunluluğunu ifade ediyor. Hayatı içinize çekmeniz, daha müreffeh ve mutlu yaşamanız/yaşamamız için…
Müzik neyi anlatır?
Bizi ‘biz’ yapan, insanı ‘insan’ yapan evrensel ortak dil sanattır. Kuşkusuz Fazıl Say kendi ustası olduğu alan çerçevesinde, haklı olarak “müzik” diyor, tabii ki sanatın diğer alanlarını ayırt etmemek gerek. Kendisini saygı ve sevgiyle anarak, Mithat Fenmen’in daha ilk derslerde o gününü müzikle anlatmasını istediğini söylüyor Fazıl Say. Çok küçük yaşta geçtiği piyanonun başında, çocukça, ama hevesle o gününü aktardığını anlatıyor, hocasına.
Muhakkak ki herkes Fazıl Say olmayacak, ama aramızda bu imkanı bulamamış nice Fazıl Saylar, Genco Erkallar, Zülfü Livaneliler, Ecesu Sertesenler, diğer sanat alanlarında kendilerini gösterebilme olanağı bulacak böylelikle. Anne babaların, daha çok da öğretmenlerin işlemesi gerekenler budur. Çocuğu ne kadar çok desteklerseniz, o kadar çok özgüvenli, hedef koyan ve ulaşan insanlar olur.
Şair şiirce söylüyor…
Fazıl Say, kendisi ile doğrudan ilgili, ama hepimizin hayatına dokunan çok farklı ve ilginç ayrıntılar aktarıyor yazılarında… Ece Ayhan’ın o çok özel ve güzel dizesini örneğin: “Gerçeklikte gemiler terk etmektedir fareleri”. Sizce, sizce de öyle değil mi? Şairi ve şiiri gerçekten iyi yorumlayan, ondan yeni güzellikler, yeni gerçeklikler süzen Fazıl Say veriyor yanıtını: “Saat işliyor beyler! Yürek sizin.”
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI