Ali Mert ile mekanı gizli bir söyleşi

Ali Mert ile güzel kokulu kitabı B*ktan Kitap üzerine söyleştik, nerede yaptığımızı sormayın!

Boktan Kitap’ı yazacağını yıllar önce Yordam’ın kitap fuarındaki standında sohbet ettiğimiz Kemal Özer söylemişti, daha Çöpten Kitap (2006) yeni çıkmış, Kumdan Kitap (2008) ise o fuara yetişiyordu. Tabii “Boktan” kısmına ben inanmamıştım… Zaten senin ne zaman ciddi olup ne zaman dalga geçtiğini kestirmekte zorlanmışımdır, daha önce de yazdım bunu –itirafımdır: “B*oktan Kitap’a kadar Ali Mert’in ne zaman ciddi olduğunu ne zaman dalga geçtiğini asla kestiremezdim. Karşısında hep tereddütlü durur kastını anlamaya çalışırdım… Boktan Kitap ile aydınlandım, her dediği ciddiymiş meğer! Korktum, gülemedim. Kitabı elimden attım. Ben bu adamı ciddiyetin makûs talihini kırdığı için sevmiştim, gayriciddileştirdiği için…”

Yani 2008’de Boktan Kitap’ı yapacağın belliydi! Değil mi? Peki niye bu kadar ıkındın, sekiz yıl? Ne oldu yada olmadı arada?

Ali Mert: Yazma süreci, okuma süreciyle bağlantılı bende. Daha çok, iyi bir okur olmaya çalışıyorum. Geniş bir spektruma yayılıyor. Sadece edebiyat değil, kuram, tarih, siyaset ve özellikle anılar, (oto)biyografiler, mektuplar vb. de içinde. Okurken okurken bir yandan da bir şeyler karalıyorum. Daha güncel yazılar ve belli birtakım dosyalarda birikenler bir arada. Akılda tasarılar olsa da, öncelikler değişiyor. Üçlemenin ikinci kitabı olan Kumdan Kitap bittikten sonra, arada beş kitap tamamlandı. Bunlardan Baba-Bebe yayınlandı. Diğer dördü arasında sadece B*ktan Kitap bu yıl yayınlanma şansı buldu. Üçü çekmece yayınevi’nde duruyor. Blog falan bir şeyler açıp oraya koyacağım herhalde. Eski bazı yazılar da, daha önce bulundukları internet sitelerinden siliniyor falan, biri wordpress nasıl kullanılır öğretirse öyle bir ortama aktarabilirim. Arası böyle işte. Ama Kemal Ağabey’in dediği doğrudur, baştan beri hep bir tasarı olarak vardı. Ikınma sıkınma kısmı da doğrudur, genel bir kabızlık olabilir. Çok da acelesi yok herhalde. Tabakhaneye yetiştirmiyoruz…

Üçleme meselesi hakkında ne düşünüyorsun? Nerden çıkmış bu iş, kitapta, filmde ve futbolda?

Marx, Engels, Lenin’den çıkmış. Hep onlar yüzünden!

Ayrıca, ben senin üçlemenin de makus talihini kıracağını ve dörtleyeceğini umuyorum! Sudan Kitap mesela… Hayatın dört bileşeni gibi? Çöp, Kum, B*k ve Su; Tahtadan Kitap mı yoksa?

Yok şimdi, dördüncü bozar. Bugün nedense “sıkıntı yok” lafı pek gözde ama sıkıntı yaratır. Bakınız, Led Zeppelin 3’ü çıkarttıktan sonra, 4’te aynı çizgiyi yakalayabildi mi? Sanmam. Ne oldu sonra, pişman oldu, 5’i çıkartmadı, albümlere bağımsız isimler vermeye başladı. Tarihten ders almak lazım.

ertugrul-ozkok-kivirdi-h1446407427-990fe8

Kitaba dönüyorum… E. Özköşk’ün son sekiz yılı pek iyi geçmedi… Serdar onu uyardı anlamadı, anlamışsa da patronuna anlatamadı. Hürriyet ilk defa iktidara bu kadar uzak… Camını kapısını burnunu kırdılar, mağdur oldu, ezilen oldu, ceza kestiler, hala da kesiyorlar. Ne yapmamızı istiyorsun terk mi edelim bu ülkeyi, diye sordu iktidara? Artık Özköşk de bir ezilen! Senin içinde artık ona karşı bir yakınlık doğmadı mı? Üzülmedin mi ifşa ederken?

Araya diğerlerini, diğerleriyle ilişkilerini de katıp genel bir tablo ortaya çıkarmaya çalışsam da, başrolde o var her zaman. Ama zaten 80’den beri belli bir bütünlükle bakmaya çalışırsak öyle değil mi? Sezar kadar olmasın, O’nun hakkı. Son zamanlardaki geliş gidişleri de, ne kadar çok hak ettiğinin bir diğer göstergesi. Tamam, “öbür mahalle”nin çocuğu değil, o yüzden hiçbir zaman tam kabul göremeyecek ama tüm mahalleleri birleştiren pol’ün, şehrin, pol’ün koruyucuları polisin ve elbette devletin, pol’ün gerçek yöneticilerinin, pol’ün bourge’larından/ burçlarından yükselen burjuvazinin has sesi… Çok değişir, döner durur ama “tipik olma” özlelliği değişmez.

Uyarıcı biçimde anlatabilme çabasıyla, bazen “bok” gibi aykırı olana gidilir, bazen “meta” gibi tipik olana. Kaynaşmışlar sanki burada.

Gazete Medya olunca mı kirlendi, borazanlaştı; sermaye gruplarının bir parçası olunca mı iktidar bloğunun aracı haline geldi, 4. kuvvet yoksa zaten hep böyle miydi? İktidarın hep bir parçası mıydı, yoksa bugünün havuz medyası arızi mi? Çomski değil, Ali Mert ne diyor?

Belli özellikler geçmişten bugüne süreklilik arz ediyor elbette. Sahibinin sesi özelliği, kampanyalar/kandırılar, çığırtkanlıklar, filtrelemeler, sansürler, şunlar bunlar çok köklü bir kurum var karşımızda. Tabii bu tarihi gidişat içerisinde, daha yeni, daha çiğ ya da daha biçimsiz (af edersiniz, boktan) yeni özellikler de beliriyor. “Dönemin ruhu”yla bağlantılı yeni çürüme biçimleri diyelim. Eskisine, yenisine, eskiden yeniye geçişlere, dönüşlere, kıvırışlara, sıçramalara, saçmalamalara vb. hepisine dikkat çekmeye çalışıyoruz sadece. Uyarmak için. Uyanmak için. Chomsky ve başka ustaların zihin açıcı çözümlemelerinden de el alarak, onlardan çıkarsamalarımızı belli somut durumlara yansıtıp betimlemeye çalışarak belki. Başka bir iletişim için, eşit ve özgür bir dünya için. Hep birlikte.

Son olarak, bu sene Beşiktaş şampiyon olur mu?

Bu yıl gönüllerin şampiyonu Deniz Naki ve Salih Dursun oldu, bitti. Gerisi tıraş…

  • B*ktan Kitap
  • Yazan: Ali Mert
  • Yayınevi: Yordam Kitap
  • Sayfa Sayısı: 256
  • Baskı Yılı: 2016
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Çocukların Kaleminden…

Read Next

Her Daim Karanlıkta Bir Sürgün: Drago Jančar’ın Kürek Mahkûmu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *