Almanya’da en çok satan kitaplar

Almanya’da 2016 Mart’ının son haftası, Edebiyat başlığı altında “en çok satanlar” listesine göz attığımızda, aşağıdaki ilk beş kitabı görüyoruz.

1. 2014’te yitirdiğimiz Siefried Lenz’in 1951’de yazdığı ve 65 yıl gecikmeyle yayımlanan kitabı “Der Überlaeufer”, ikinci romanı. Yazımı bitmiş ve yazarı tarafından çok kez düzeltilmiş olmasına karşın bugüne dek yayımlanmamıştı.

Savaşın son yazıdır, Doğu Cephesi’nden gelen haberler kötüdür. Mazuryaca konuşan Lyck’li genç asker Walter Proska, trenyolu hattını savunmak için bir ormandaki kaleye konuşlanmış küçük bir birliğe gönderilir. Aşırı sıcaktan, partizanların ve sineklerin sürekli saldırılarından bitkin düşmüş, kimi birlikleri teslim olmuş ve komutanların komutları gittikçe insan onurunu hiçe saymakta ve anlamsızlaşmaktadır. Askerler içlerine kapanmaktadır; kimisi ölmek ister kimisiyse çıldırır. Proska ise sürekli düşünmektedir; nedir önemli olan, görev mi yoksa vicdan mı? Gerçek düşman kimdir? Suç işlemeden nasıl davranılır? Aklından çıkaramadığı Polonyalı partizan kız Wanda şimdi nerededir?

Savaşın acımasızlığına 65 yıl öncesinden bakan bir aydın Siegfried Lenz; günümüzdeyse cep telefonlarından izleyebiliyoruz adı konmamış savaşın yaşamların her alanındaki yıkımlarını. Sevinilesi ki, edebiyatın savaşlarla savaşı da sürüyor.

  • Roman: Der Überlaeufer
  • Yazar: Siegfried Lenz
  • Yayınevi: Hoffmann und Campe

2. Elke Heidenreich bu kez hiç birşeyin rastlantı olmadığı üzerine hikayeler anlatıyor bize

Herkes her zaman mutlu olmak ister. Peki ama “mutluluk” nedir? Ve sürekli mutlu olan birisi olmuş mudur hiç? Nedir bu yaşam ve bu kimi zaman herhangi bir Tanrı zar atmış gibi etki eden birbirini izleyen değişik anlar sıralaması? Elke Heidenreich aşkı ve kavgayı, buluşmaları ve ayrılıkları, hayvanları, kitapları kısacası hepimizi anlatıyor. Kısa öykülerindeki dramatik ve komik sahnelerde, herkesin yeniden tanıdığı ve daha sonra hiç birinin tekrarı olmayan yaşamların birer romana dönüşen durumlarını anlatıyor. Çünkü, ancak yeterince doğru bakıldığında, bir insanın yaşamının bütün mutluluk ve mutsuzluklarıyla bir tesadüften öte olduğu görülebilir.

  • Hikaye: Alles kein Zufall – kurze Geschichten
  • Yazar: Elke Heidenreich
  • Yayınevi: Carl Hanser Verlag – München

3. Juli Zeh, Unterleuten ile, bir gerilim romanı gibi okunan toplumsal romanıyla günümüzün önemli sorunlarını ele alır: 21. Yy.da bireysel çıkarın ötesinde bir ahlak anlayışından söz edebilir miyiz? Neye inanıyoruz? Herkesin sürekli en iyiyi istemesine karşın, neden sonunda hep en kötüsü olmaktadır?

Kimi zaman masalsı bir güzellik cehenneme de dönüşebilir. Brandenburg’un her hangi bir köşesindeki Unterlaufen köyündeki gibi. Kim şöyle bir göz atıverse bu köye, Ortaçağ’dan kalma isimleri taşıyan mahallelerden, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra da süren tuhaflıklardan, çok seyrek rastlanan kuş türlerinin bulunduğu el değmemiş doğadan, kentin keşmekeşinin dışında masum ve örselenmemiş bir yaşam düşünü gerçekleştirmek için Berlin’den kaçan şehirlilerin satın aldığı evlerden büyüleniverir. Ta ki, bir yatırım firmasının köyün hemen yakınında bir rüzgar parkı kurmak isteyip de, uzun süredir birikmiş tartışmaları başlatıncaya dek. Yalnızca Berlin’i terkedip de gelenlerlerin büyük kentli kendini beğenmişlikleri değildi bu uyuşmazlıkların nedeni. Alttan alta süren “duvardan sonra kazananlar” ile “duvardan sonra kaybedenler” arasındaydı çatışma. Birazdan köyün cehenneme dönmesi hiç de şaşılacak şey değildi.

  • Roman: Unterleuten
  • Yazar: Juli Zeh
  • Yayınevi: Luchterhand

4. Kaybedenlerin de en kaybedenini de anlatır Heinz Strunk son kitabında

“St. Pauli’li Kadın Katili” Friz Honka, 70’li yıllarda yetişmiştir ve çocukluğunun kara hayaletinin kişileştirdiği “kötü”dür. Ve kocaman puntolarla adeta bir bayram havasıdır bulvar basını için: “Gece bekçisi tarafından dört kadının kafası koparılarak parçalandı” (Bild Gazetesi), “Honka’nın üzerinde kadınları üzerinde ile kestiği tahta” (Morgenpost). Belgesel romanı Der goldene Handschuh’da (Altın Eldiven olarak çevirebiliriz) Heinz Strunk, dışarıda olanın romantiği olmaksızın, Honka’nın yaşadığı yoksul çevreyi çizer –“Eski Cumhuriyetin kendini beğendiği aydınlığına karşıt, karanlık bir yansımasıdır” (taz). Ve hissedebilmenin kimi zaman ne denli uzak olabileceğini gösterir.

  • Roman: Der goldene Handschuh
  • Yazar: Heinz Strunk
  • Yayınevi: Rowohlt

5. Beklenmedik bir aile faciası; bir kaza sonucu yaşamları alt üst olan üç kardeşin dramı ve geçmişin şimdideki egemenliği

“Görünmeyen bir düşman gibi zor geçen bir çocukluk: Ne zaman başlayacağı asla bilinemez.” Jules ve iki kardeşi güvenlik içinde yetişmektedir, ta ki anne babaları bir kazada ölünceye dek. Birer yetişkin olduklarında artık bu yazgının yaralarını sarmış olduklarını düşünürler. Ama geçmiş onları yeniden ele geçirir. Bir insanındaki değiştirilemez olana, yenilgiyi ve yalnızlığı yenebilmeye ilişkin etkileyici bir roman. Ve her şeyden önce de büyük bir aşk hikayesi.

  • Roman: Vom Ende der Einsamkeit
  • Yazar: Benedickt Wells
  • Yayınevi: Diogenes
Fikret Yıldırım
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Damak Tadının İzinde

Read Next

Hırsızlar Sirki

One Comment

  • Gözümden kaçırmış olduğumu fark ettiğim yanlışlarımı hoşgörünüzle düzeltmek istiyorum:

    * Dördüncü kitabın başlığındaki;
    “Kaybedenlerin de en kaybedenini de anlatır Heinz Strunk son kitabında”
    “Kaybedenlerin de en kaybedenini anlatır Heintz Strunk son kitabında” olmalıydı.

    *Yine aynı kitabın tanıtım metnindeki;
    “Honka’nın üzerinde kadınları üzerinde ile kestiği tahta”
    “Honka’nın üzerinde kadınları testere ile kestiği tahta” olmalıydı.

    * Beşinci kitabın tanıtım metnindeki;
    “Bir insanındaki değiştirilemez olana,..
    “Bir insandaki değiştirilemez olana,… olmalıydı.

    Teşekkür ediyorum.
    Fikret Yıldırım

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *