Sascha Arango’nun ilk romanı Gerçek ve Diğer Yalanlar, “iyiliğin ve kötülüğün bileşiminden oluşan hakikatin” peşine düştüğü için kayda değer bir polisiye-gerilim metni.
Kötülüğün kaynağı nedir? İnsanlık tarihi ortaya çıktığından beri en çok kazınan konulardan biri bu. Georges Bataille Edebiyat ve Kötülük kitabında “Kötü kalpli insanlar için Kötülüğün tek anlamı maddi çıkardır. Başkalarının kötülüklerini isterken hedefleri kendi bencil çıkarlarıdır” derken kestirme bir yola sapıp cevaplar soruyu. Ama Bataille kötülüğün farklı veçhelerinin edebiyatçılarca açığa çıkarılması üzerinde durarak, kötülük ile ilgili sınırlandırıcı bakışlardan kurtulur. Kötülüğün ahlaksızlık değil, yüksek ahlakı gerektirdiğini savunması da bundandır. Hakikati açığa çıkaracak, isyanı ve inadı dürtükleyecek, özgürlük olanaklarını zorlayacak bir katalizör de olabilir kötülük. Bataille: “Öfkenin karanlığıyla bilgeliğin aydınlığı en sonunda buluşamazsa, dünyanın neresinde durduğumuzu nasıl kestireceğiz? Yine de, asıl ipucunu zirvede aramalıyız: Yalnızca karşıtların, İyiliğin ve Kötülüğün bileşiminden oluşan hakikati kavrayabiliriz.” derken tam da bu potansiyeli vurgular.
Gerçek Yalanlar
Edebiyat, özellikle de polisiye, kötülüğün potansiyelini açığa çıkarmada özel bir beceriye sahip. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Sascha Arango’nun ilk romanı “Gerçek ve Diğer Yalanlar” da hem bu potansiyeli konu edindiği hem de “iyiliğin ve kötülüğün bileşiminden oluşan hakikatin” peşine düştüğü için kayda değer bir polisiye-gerilim metni. Sadece iyilik kötülük değil, gerçek ile yalan arasındaki ilişkinin karmaşıklığı da Arango’nun romanının konusu. Romanın Ripleyvari karakteri Henry Hansen başarılı bir yazardır. Ama bir sırrı vardır: Aslında romanları Henry’nin karısı Martha yazmaktadır. Henry, geçmişinden kaçmaya çalıştıkça, geçmişine toslayan bir karakterdir. Metresi Betty’nin hamile kalmasını öğrenmesiyle geçmişinde bıraktığı tüm özellikleri yine gün yüzüne çıkacaktır. Tüm hayatını yalan üzerine kurmuş olan Henry, suça ve şiddete battıkça, yarım gerçeklere sığınarak yaşamını yeniden düzenlemeye çalışacaktır.
Arango, polisiye okumanın en önemli nedeni olan muammayı çözme konusuna takılmayarak ve kitabın gerilim dozunu, suç üstüne düşüncelerle düzenleyerek, alışılagelmiş polisiye-gerilimin dışına çıkmaya çalışmış. Arango’yu ilgilendiren nokta Henry’nin başına açtığı dertlerden nasıl kurtulacağını anlatabilmek. Onun için Henry’nin iç sesiyle yazarın sesinin birbirine karıştığı noktalarda suçluya öğütler ismini verebileceğimiz kısımları okuyoruz. Mesela şu pasajda olduğu gibi: “Aramızdaki yalancılar, her yalanın inandırıcı olması için belirli bir gerçek payı içermesi gerektiğini bilir. Çoğu kez bir tutam gerçek yeterlidir, ancak Martini’nin içindeki zeytin gibi uyumlu olmak şartıyla.” Ya da bu pasaj: “Bir katil dikkatli olmak zorundadır. Ayrıntılar onun düşmanıdır. Düşünmeden söyleyeceği bir sözcük, küçücük bir ayrıntıyı gözden kaçırması veya yapacağı en ufak bir hata her şeyi mahveder. Ne yaptığını her zaman çok iyi anımsamalı ve her gün yeniden üzerinde düşünmeli ve ağzını sıkı tutmalıdır. Oysa susmak insan doğasına aykırıdır. Sır saklamak kolay değildir. Yaşam boyu susmak ise eziyettir. Bu açıdan bakılınca katil suçu işlediği anda cezasını çekmeye başlamış sayılır.”
Bu bölümler, romanda akil adam klişesinin farklı bir versiyonu olarak yer alıyor. Ama okuru rahatsız edecek ya da akışı bozacak ayrıntılar değildir bu bölümler; daha çok Henry Hansen ile okur arasında bağın gelişmesine katkıda bulunuyor. Bu da yazarın özellikle malumatları sıraladığı izlenimini yaratıyor. Çünkü Arango’nun derdi kahramanını okura sevdirmek. Ve bunu başarıyor da: Farkında olmadan Henry Hansen gibi bir anti kahramanın yanında saf tutuyor okur. Arango, aynı öncülü Highsmith gibi, bir katilin “adalet”ten kurtuluşunu arzulamamızı sağlıyor.
Psikolojik Geçmişin Sınırlandırıcılığı
Ama Arango kahramanına psikolojik geçmiş yaratarak, Henry Hansen-Ripley benzerliğinden kurtulmaya da çalışıyor. Şamil Yılmaz’ın açıklıkla belirttiği gibi Highsmith, Ripley’i herhangi bir psikolojik geçmişe gerek duymadan sevdirebilmişti: “Bence Highsmith’in Ripley serisiyle başardığı en zor şey, okurlarına bu kadar özel bir vakayı sevdirebilmiş olmasıdır. Ve bunu, kesinlikle Ripley’i psikolojik bir kurgu yaratığına dönüştürmeden yapar. Biz Ripley’i tanımayız. Suçu doğuran motivasyonları anlasak da, o motivasyonların beslendiği psikolojik kaynak hakkında neredeyse hiçbir bilgimiz yoktur. Ripley, “Ama o da şöyle bir çocukluk geçirmiş,” diyerek özdeşleşebileceğimiz bir karakter değildir.” Hansen ise çocukluğunu yetimhanelerde geçirmiş, senelerce sokaklarda yaşamış, en sonunda şansın da yardımıyla kendi gölge yazarını bulup hayatını düzene sokmuştur. Bu açıdan bakıldığında Hansen ‘psikolojik bir kurgu yaratığı’ olarak okurun karşısına çıkar. Arango, psikolojik geçmişin kötülüğü bireyselleştirilmesine hizmet etmesini çok da önemsemiyor. Bu da ister istemez suçun toplumsallığını vurgulama şansını yok ediyor.
Ama yine de Gerçek ve Diğer Yalanlar, gerilim türünün önemli örneklerinden biri olmaya aday. Kötülüğün normalleşmesini ve suç ile güvenli yaşam arasındaki belirsiz alanı anlatıyor Arango. Aynı zamanda iyilik ve kötülük, yalan ve gerçek arasındaki dinamik ilişki sürekli sorgulanıyor romanda. Henry Hansen, anti kahramanların dayanılmaz çekiciliği ile yanımıza sokularak, küçük iyiliklerimizin altında yatan ikiyüzlülüğü ve suça olan meylimizi açığa çıkarıyor.
|
- “Yaz Rehavetinde” Okunabilecek 10 Ayrıntı Yayınları Kitabı - 26 Temmuz 2019
- Hayalete Dönüştürülen Ölülerin Romanı - 30 Nisan 2019
- Akıntıya Karşı Gazetecilik - 22 Şubat 2019
FACEBOOK YORUMLARI