
Selçuk Altun, bu kez uzun ömürlü, tohumu hastalıklara deva olarak kullanılan, üretimiyse çok zorlu ardıç ağacını koymuş romanına…
İnanılmaz çarpıcılıkta bir kurgu… Hiç beklemediğiniz anda birden bire çıkıyor karşınıza. Zınk diye kalıyorsunuz. Selçuk Altun’un yalın ve akıcı dili sizi sarıp sarmalamışken ve keyifle dalmışken okumaya… Birden yol bitiyor. Birden uçurumdan düşüyorsunuz. Birden göklere uçuyorsunuz. Bir sürpriz nefesinizi kesiyor. Durup dinlenmek, sindirmek gerekiyor. Nereden nereye geldik?
Selçuk Altun’un yeni romanı Ardıç Ağacının Altında, tam da bu nitelikte, okuru sarıp sarmalarken bir yandan da gizemli bir dünyaya götürüyor.
Şimdi işte, düşünme zamanı
Önceki romanlarına ad olarak Oktay Rifat dizesini koyan, böylelikle de adından başlayarak gizemli, farklı, sürprizlere gebe bir kitapla karşı karşıyasın ey okur diyen Selçuk Altun, bu kez uzun ömürlü, tohumu hastalıklara deva olarak kullanılan, üretimiyse çok zorlu ardıç ağacını koymuş romanına…
Çok iyi bir gözlemci olan Selçuk Altun sıkı bir görsel anlatımcı. Bu kesin. İnsanları tanımlarken, mekanları betimlerken, olayları aktarışındaki başarısı ve titizliği dikkat çekici. Öyle olunca da daha bir keyif veriyor roman(ı). Kasap çengeli örneği soru işaretleri birbiri ardına açılırken, muhakkak ki yeni sorular yığılıyor önünüze…
Edebiyat nedir?
Yine bir sürpriz… Sinema filmi yaparcasına taşları (kişi ve mekanları) yerlerine yerleştiren Selçuk Altun, –daha önceki kitaplarından da bildiğimiz– bir sürpriz ile sürdürüyor romanı(nı). Hiç ummadığınız, asla beklemediğiniz, aklınızın ucundan bile geçmeyen biri(leri)nin yaptıkları yine düşündürecek sizi. Burada edebiyat nedir sorusu geldi takıldı aklıma… Sahi, nedir edebiyat? Yaşamın ta kendisi… Yaşamın içindeki her şeyin yazar tarafından sıralanarak aktarılması… Sürpriz, ama hayatın her anında, her alanında karşılaştığımız şeyler değil mi bunlar? Deneyim dediğimiz de bu karşılaştıklarımızdan süzüp çıkardıklarımız değil mi?
Dünyanın en güzel şeyini yapıyorsunuz… Hem kitap (roman) okuyorsunuz hem heyecanla karışık meraktan kıvranıyorsunuz hem de olağanüstü bir sürprizle açılıyor gözleriniz fal taşı örneği.
Küçük bir merak
Elif Şafak bu romanı okudu mu da “biseksüel” olduğunu açıkladı? İki yazarın farkını ve niteliğini biliyorsunuz önceki yazdıklarından ve söylediklerinden… İşte size, kocaman kasap çengeli örneği bir soru işareti daha…
Mutluluk etkisi
“Coğrafya ve tarihin bölgesel mutluluk üzerinde etkisi var mıdır” diye soruyor. Urfa’da sıra gecesinde, Paris’te bir barda, New York’ta otel odasında veya lobide… tavır ve davranışlarımız ne kadar farklıysa, İzmir’de, İstanbul’da, Londra’da, kuzey ülkelerinin soğuk gecelerinde, güneyin ezen sıcaklığında bambaşka duygular süzersiniz. Kesin. Hatta tarihin derinliklerinden çıkarılıp, avuç dolusu para ödenerek çalınan tarihi değerlerin de, Kibele’nin de, az önce ağzınıza attığınız bir üzüm tanesinin de sizi taşıdığı kesindir. İsterseniz deneyin. Ama önce “Ardıç Ağacının Altında”yı okuyun, o rehberlik etsin mutluluğunuza, kafanızdaki soruları açmanıza…
Her şeyi bilen, yapan ve gücü yeten (parasının haddi hesabı yok) Erkan’ın oğlu hapse giriyor. Sarsılıyorsunuz. Eli, kolu yetmiyor mu? Yetiyorsa da haberi olmuyor ki, çünkü oğlu da kendisi gibi başına buyruk. 12 Eylül sürecinde arkadaşını çekip çıkarıyor işkencelerden ama… Doğal olarak herkes ne isterse yapıyor. O da, bunun ayırdında… Bıyık altından güldüğünü görüyorsunuz, gözlerinizi kapamanıza gerek duymaksızın. “Hocam bana yakışan da budur, duyulmayanı yapmak” (s.174) böbürlenmesi yeter zaten.
![]()
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019