
Yayın dünyasına dağıtımcılıkla giriş yapan; bir kitabın yazım aşamasından editöryal sürecine, basımından tanıtım kısmına kadar emek harcamış; kısacası edebiyatın mutfağında yetişmiş bir isim olan Atakan Kelleci, ilk romanı ‘’Sakın Geç Kalma Mualla’’ ile okuru karşısına çıkıyor.
Atakan Kelleci, Librum Kitap etiketiyle raflardaki yerini alan ‘’Sakın Geç Kalma Mualla’’ adlı romanında başarılı kurgusu ve yalın dili ile bir patolojik aşk hikâyesini kaleme alıyor. Roman, Muhsin ve Mualla’nın aşkı etrafında, eski İstanbul’un orta sınıf bir mahallesinde geçiyor. Kelleci, betimlemelerindeki ustalığı ile okurunu da bir roman kahramanıymış gibi -özlenen ama anılarda kalan- mahalle kültürünün yaşandığı İstanbul’un sokaklarında dolaştırıyor.
Atakan Kelleci’den patolojik aşk hikâyesi; Sakın Geç Kalma Mualla
Babasını çok erken yaşta kaybeden, geçimini de babasından miras kalan sahaf dükkânında sahaflık yaparak sağlayan Muhsin, annesi ile yaşıyor. Ancak Muhsin, delikanlılık döneminde gönlünü kaptırdığı Mualla’ya derin duygular besliyor ve o günden sonra da gözü gönlü başka hiçbir şeyi görmüyor. Dar dünyasında, içinde Muallası’nın da olduğu gelecek hayalleri kuruyor, onunla birlikte yaşamını sürdüreceği günlerin bir an önce gelmesini bekliyor. Bu hayallerini ise Mualla’dan başka sadece can dostu, İhsan’a biliyor.
Mualla ise Muhsin’in aksine, mahallenin dışındaki hayatların yaşandığı dünyaya açılmak istiyor. Ancak babasının baskıları buna müsaade etmiyor. Yaşamlarını sürdürdükleri mahalle gibi dar bir alana sıkışmış olan babasının düşünceleri, Mualla’nın üniversite okumasına izin vermiyor ve onun ev hanımı olup, yuvasını kurmasını istiyor. Mualla ise gün geçtikçe bu düşüncelere sahip babasına karşı kin ve nefret besliyor.
Her şeyini geride bırakıp gitmek
Muhsin, Mualla’nın gerçek düşünceleri hakkında hiçbir zaman bilgi sahibi olmasa da onu bir an önce -kendisi ile daha mutlu olacağı düşüncesiyle- ailesinin evinden kurtarmak istiyor. Bunun için de annesini ikna eden Muhsin, can arkadaşı İhsan’ı da yanlarına alarak söz kesmek için Muallaların evine gidiyor. Sevdiği adam ile evliliğe ilk adımını atan Mualla, mutlu olması gerektiği bir akşamda tam aksi yönde davranışlar gösteriyor ve kimsenin görmediği bir köşede, Muhsin’e ‘’beni bu akşam buradan kaçır’’ diyerek, onu şaşırtıyor!
Söz yüzükleri takılıp, herkes dağıldıktan sonra, Muhsin ve Mualla gece yarısı evlerinin bulunduğu sokağın başında buluşuyor. Ama bu buluşma Muhsin ve Mualla’yı birleştiren bir buluşma olmuyor. Bu geceden sonra, Mualla; Muhsin’i, ailesini ve her şeyini geride bırakarak mahalleyi terk ediyor…
Aslında roman da tam olarak bu olay ile başlıyor. Atakan Kelleci, Mualla’nın her şeyi terk etmesi ile birlikte okuru heyecan dolu olayların içine sürüklüyor. Muhsin, yirmi yıl boyunca Mualla’yı unutamıyor ve sebepsiz bu terk ediliş ile artık hiçbir zaman eskisi gibi olamıyor; bir anda değişen yaşamı ile çevresindeki diğer insanları da etkiliyor. Ama Muhsin, bir gün Mualla’nın kendisine geri döneceğini düşünüyor… Onu, sebepsiz yere bırakıp gitmeyeceğine inanıyor.
‘’Sakın Geç Kalma Mualla’’nın bazı bölümleri okurunun zihninde çelişkiler uyandırsa da aslında tam olarak bitmemiş bir roman. Olayların akışına bakılacak olursa, Muhsin’de patolojik aşka dönüşen, Mualla’nın da gidişine sebep olan olay bizleri bir başka romanda bekliyor…
Sahi Mualla’yı mahalleden kaçıran, yirmi yıl boyunca Muhsin’den uzak tutan şey neydi?
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Adalet Çavdar’ın incelemesi; “Suat Duman’dan bir kara polisiye; Rakun” Suat Duman‘ın yeni romanı Rakun‘da isimsiz bir kahramanın şehrin kıyılarında köşelerinde debelenirken birden kuytunun en derinine düşüşüne şahit oluyoruz. |
- Renklerin coşkusunu öykü ile buluşturan sergi tadında bir kitap - 13 Mart 2019
- KALESİNİ TERK EDİP KALEME GEÇEN KALECİ - 7 Şubat 2019
- Ayrıntıların Yaşattığı Güzellik ‘’Bana Denk Geldi’’ - 14 Ağustos 2018
FACEBOOK YORUMLARI