
Ersin Erkol, bu kitabında son yıllarda çektiği fotoğraflarının haricinde, 80’li yıllarda ölümsüzleştirdiği anlar ile de fotoğrafseverleri dijital dünyanın dışına çıkarıyor.
Fotoğrafçılığa olan ilgim çocukluk yıllarımdan gelir. Yaz tatillerinde fotoğrafçı olan dayımın stüdyosuna gider, ona yardım ederdim; stüdyonun büyülü dünyasındaki fotoğraf makineleri, filmler, flaş ışıkları ve karanlık oda her zaman ilgimi çekerdi. Tabedilen fotoğrafları zarfa koyarken, birbiri ile hiç alakası olmayan hayatları gördüğümde sanki farklı yazarların kaleminden çıkmış öyküleri okuduğum hissine kapılırdım. Belki de bugün öykü kitaplarını sevmem bundan dolayı.
Yaşadığım dünyayı keşfetmek istediğim, üniversite okuduğum dönemlerde ise fotoğrafçılığa olan ilgim daha da arttı. Bakmak ile görmek arasındaki ince çizgiyi yakalayıp, birçok ayrıntının görmezden gelindiği dünyamda gördüklerimi diğer insanlara objektifim ile aktarmak istiyordum. Bunun için de fotoğrafçılığa ilgi duymamı sağlayan dayımla gidip ikinci el bir fotoğraf makinesi aldım ve yaşadığım şehir olan İstanbul’un sokaklarını didik didik ettim.
Fotoğraf çektikçe İstanbul’da yaşanan hayatları tanımaya başladım. Artık yaşadığım şehre farklı bir gözle, daha detaycı bakıyordum. Gördüklerim, merak duygumu körüklüyor fotoğrafçılık kadar araştırmacı yönümü geliştiriyordu. Bu sayede de farklı kitaplar ve yazarlarla tanışıyordum.
Şüphesiz ki bu kitapların içinde fotoğrafçılıkla alakalı olanlar da vardı. İlk başlarda kullandığım makineyi ve fotoğrafçılıkta kullanılan malzemeleri tanıyabilmek için fotoğraf sanatının teknik konularını ele alan kitapları okuyordum. Daha sonra ise farklı bakış açıları edinebilmek için fotoğraf sanatına gönül vermiş usta isimlerin fotoğraflarının basıldığı kitapları ve önemli sergilerin kitap şeklinde basılmış kataloglarını kütüphanemde topladım.
Kitaplar, kütüphanemde biriktikçe belli başlı bakış açıları kazanmanın dışında; gidip göremediğim yerleri görmeye, farklı kültürlerde yaşayan insanları tanımaya, doğanın gizemini keşfetmeye başladım.
Geçtiğimiz günlerde kütüphanem yine güzel bir fotoğraf kitabı kazandı. Ersin Erkol’un, Cinius Yayınları’ndan çıkan ‘’Bana Denk Geldi’’adlı kitabı… Bana farklı duyguları bir arada yaşattı. Bana Denk Geldi’de ki fotoğraflar çok ustaca çekilmiş, pahalı teçhizatlar kullanılmış ve saatlerce üzerinde oynanmış fotoğraflar değil. Ama bu yönüyle de insanın kalbine dokunan samimi fotoğraflar… Zaten Ersin Erkol da kitabın başında fotoğraf sanatçısı olmadığına değinmiş; o yüzden insanın ruhuna iyi gelen bu fotoğrafları izlerken teknik açıdan değerlendirmemek gerekiyor.
Ersin Erkol, kitabındaki fotoğrafları izlettirirken hem Türkçe hem de İngilizce olarak kaleme aldığı kısa yazılmış açıklamaları ile fotoğrafseverleri yönlendiriyor. Bunun dışında Erkol, fotoğraflarına bakacak olan kişilerden kitabının başında verdiği listedeki şarkıları da dinlemelerini öneriyor. Böylece fotoğraflarını çekerken aldığı hazzı, fotoğraflarını izleyenlerin de almasını istiyor.
Kitabın sayfalarını çevirdikçe Ersin Erkol’un güçlü bir gözlem yeteneği olduğunun farkına varıyoruz. Özellikle ağaçların kuzeye bakan yönünün yosunlaşmasını ve ağaçların içinden geçen tel örgüleri kadrajına alması bu düşüncemizi güçlendiriyor.
Fotoğraflarından bir doğa aşığı olduğu da anlaşılan Erkol’un, sislerle yaptığı dans, suyun üzerindeki yansımalar ve gün batımının sunduğu görsel şölen ile doğa katliamının yaşandığı günümüz dünyasına objektifi ile adeta bir tokat atıyor.
Erkol, kitabındaki çoğu fotoğrafın altına açıklama yazısı yazsa da bazı fotoğraflarında bunu yapmaktan kaçınıyor. Böylece fotoğraflarını izleyenleri kendi hisleri ile baş başa bırakıyor. Özellikle siste kayığı ile denizde tek başına balık tutan adamın fotoğrafı günümüz insanının yalnızlaşan dünyasının yansıması.
Ayrıca Ersin Erkol, bu kitabında son yıllarda çektiği fotoğraflarının haricinde, 80’li yıllarda ölümsüzleştirdiği anlar ile de fotoğrafseverleri dijital dünyanın dışına çıkarıyor. Böylece 80’li yıllara ait fotoğraflara baktıkça nostaljik bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu da kitaba belgesel havası katıyor.
Bana Denk Geldi, yazın kavurucu sıcaklarından bunalanları kışın en güzel anlarına yani sokakları bembeyaz örtünün kapladığı günlere götürebilmek, karanlık ile ışığın birbiri ile muhteşem dansını izlettirebilmek ve hayatımızda farkına varamadıklarımızın aslında yaşamımızı güzelleştirebilecek detaylar olduğunu anlatabilmek için, fotoğrafa ve doğaya tutkun olanlar ile tanışmak istiyor.
![]()
|
- Renklerin coşkusunu öykü ile buluşturan sergi tadında bir kitap - 13 Mart 2019
- KALESİNİ TERK EDİP KALEME GEÇEN KALECİ - 7 Şubat 2019
- Ayrıntıların Yaşattığı Güzellik ‘’Bana Denk Geldi’’ - 14 Ağustos 2018