Su katılmamış alçakgönüllüğünün yanına su gibi duruluğunu ve akıcılığını da iliştiriverince, son sayfası okunup kapağı kapatıldığında, tadı damakta kalan unutulmaz bir lezzet bırakıveriyor belleklerde.
Roman okumalarıma uzunca bir ara vermiştim aslında. Son yıllardaki iletişim olanaklarının, ardından yetişilemez hızından mı yoksa giderek birey(ci)leşerek yalnızlaşmanın getirdiği var olabilme savaşımının dayanılmaz dayatmasından mı bilemiyorum, belki biraz da yayın dünyasındaki moda akımların önceliklerimizi belirlediğinden; öykü, deneme ve şiir okumalarımın yanında kişisel gelişim, güncel psikoloji, çağdaş felsefe, tarih, anı, bilim kurgu vb. popüler kitaplara yönelmiştim.
Ta ki, çok özlediğim sevgili bir dostumun bir Beşiktaş akşamında, “bunu mutlaka okumalısın” diye elime tutuşturuverdiği, Ayşen Bayazıt Melik’in “Perdeler”ini, Berlin’e dönüp okumaya başlayıncaya dek.
Bakalım okuyabilecek miydim?
“Perdeler”e ilişkin hiç bir ön bilgim olmadığından herhangi bir önyargı gözlüğü de yoktu kafamın içinde. Başlangıçta, roman okumayı çoktan unutmuş olmanın da ayak diremesiyle, dilbilgisel yanlışlar yakalayıp yol yakınken bu işten sıyrılmayı denediysem de, farkına varamadığım bir tılsım, bir sihir, yaka paça çekti beni romanın olağanüstü sadelik ve içtenlikli örgüsüne.
Örümcek ağı gibi örülmüştü kurgu; Dr. Osman, Yakup, Kadri, Aylin, Yeşim ve Hatice’den başka, dünyadaki son zamanlardaki köklü değişimler dolayısıyla artan göçlere koşut, Türkiye’nin toplumsal dokusuna yerleşerek Türkçe konuşan Anna örneğinde olduğu gibi, romanın akışı içerisinde karşılaştığım diğer karakterlerin hepsi de benim çok yakından tanıdığım kişilerdi. Birer roman figürü değil de, okurken yüzlerini görüp nefeslerini hissedebildiğim, ete kemiğe bürünmüş insanlardı. Romanı sen eline almıyordun, roman seni eline alıyordu; sen romanı okumuyordun, roman seni okuyordu.
Öyle kitaplar vardır ki, elinize alırsınız; birazcık okuduktan sonra bırakıverirsiniz. Ya o kitabın daha zamanı gelmemiştir ya sizin ya da belki o kitap hiç okunmayacaktır, okunmaya değmeyecektir. Ayşen Bayazıt Melik, ikinci romanı olmasına karşın ki, ilkini okumadığımı söylemeliyim, okurunu oltasına yakalayıp hiç debelendirmeden okutturduğu için “usta işi bir anlatım tekniğinin sırrını ele geçirmiş” demek basit bir övgü değil bir “hak ediş” teslimidir.
Başdöndürücü bir ışık hızıyla dönüşen ve evrilen son kırk yıllık dünyamız, bir yandan, bilebildiğimiz tarihle karşılaştıramayacağımız derinlik ve boyutlarda görkemli sonuçlara yol açarken, öte yandan da bütün yerel ve toplumsal değerler skalasını da alt üst etmiştir. Böylesi şiddetli tayfunların ve tsunamilerin ortasında, her türlü dışsal ve içsel zorlamalara ve dayatmalara tarih ve kendilik bilinci ile direnip savrulmamaksa günümüz aydınının varoluş ve varkalış sınavıdır. Ayşen Bayazıt Melik, işte bu bilinç ve sağduyu farkındalığı ile seçtiği karakter, yer, zaman, monolog, diyalog, trilog ve olay betimlemeleriyle, öncüllerine öykünmediği gibi ardıllarının öyküneceği bir biçem geliştiriyor bu romanında. Su katılmamış alçakgönüllüğünün yanına su gibi duruluğunu ve akıcılığını da iliştiriverince, son sayfası okunup kapağı kapatıldığında, tadı damakta kalan unutulmaz bir lezzet bırakıveriyor belleklerde.
Sözcük ve tümce harmanlamaları, olağanüstü çağrışımlarla betimlenmiş benzetmeler, kendinle alay etmeler, şiir tadındaki gül(dür)meceler, romanın kurgusal biçemine ne denli zenginlik katıyorsa, insana olan inancın, hoşgörünün ve herşeyden önemlisi “umut”un sabır ve inatla inşası o denli özgünlük katıyor romanın içeriğine.
Üstün gözlem ustalığıyla yalnızca üç boyutlu çizgilerin değil sonsuz boyutlu sözcüklerin de “mimar”ı Ayşen Bayazıt Melik, bundan böyle biz okurlarına daha da borçlanmıştır artık.
Bizler buradayız ve bekliyoruz Ayşen Bayazıt Melik Hanım, lütfen borcunuzu ödeyiniz!
Fikret Yıldırım, Berlin, 12 Şubat 2019
|
- Tarihe not düşen emsalsiz bir roman: Yeşil Mürekkep - 17 Temmuz 2020
- Kuvvetli bir roman: Hepsi Bu - 2 Nisan 2019
- Sonsuz boyutlu sözcüklerin mimarisi: Perdeler - 24 Şubat 2019
FACEBOOK YORUMLARI
3 Comments
[…] Fikret Yıldırım’ın incelemesi; “Sonsuz boyutlu sözcüklerin mimarisi: Perdeler” yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ […]
[…] Fikret Yıldırım’ın incelemesi için TIKLAYINIZ […]
[…] Fikret Yıldırım’ın incelemesi için TIKLAYINIZ […]