Her gezi insanın kendi içine bir yolculuktur düşüncesi Bana İtalya’yı Anlat kitabının özü bence. Siz de okurken kendi içinize dönebilirsiniz belki de kim bilir.
Tatil için yurtdışına çıkmış olanların büyük çoğunluğu İtalya hele de Roma’ya gitmiştir. Paris, Londra ya da Barselona da büyük, ilgi çekici, tarihi, eğlenceli vs. bulunarak çok ziyaret ediliyordur kuşkusuz ama nedense İtalya’nın ayrı bir yeri varmış gibi hissediyorum halkımız arasında.
Ben de İtalya’da birkaç şehir gezdim deyip birkaç anımı burada yazmaya girişirdim ama Nedim Gürsel bunu bir kitap halinde ve benim yapabileceğimden kat kat iyi olarak yapmış hali hazırda. Doğan Kitap’tan yayınlanmış olan Bana İtalya’yı Anlat, bu ülkeye tam anlamıyla âşık bir adamın yazdığı bir kitap. En azından benim hissim bu yönde.
Bol ödüllü, eserleri 20 dile çevrilmiş bir yazar olan Nedim Gürsel’in ismini duymuş olsam da hiçbir kitabını okumamıştım. Öykü, şiir, deneme, roman, inceleme-eleştiri gibi neredeyse her türde bir çok eser çıkarmış olan yazar İtalya’ya çok kez gitmiş. Gidişlerinin bir kısmında da bir eser yazmak ya da kendi içine bir yolculuk için olsun ufak notlar, günlüğü hatırlatacak kısa yazılar yazmış.
Bana İtalya’yı Anlat, hem bu eski gidişlerinin notlarını hem de yeni eklemelerini okuyacağınız bir deneme/eleştiri kitabı. Ama aynı zamanda tabi ki bir gezi kitabı bence. Roma, Napoli, Venedik, Bologna ve daha pek çok şehir, bölge var kitapta.
“Roma’da uyandığım sabahlar hep ‘yumuşak’ bir duyguyla dolaştım kenti. Nazım Hikmet ‘İlk Roma Akşamım’ adlı şiirinde, ‘Yağmur yağıyordu ömrümün ilk Roma akşamına / ve ilk şemsiyesine ömrümün’ diye yazar. Oysa benim Roma akşamlarım hep günlük güneşlik oldu. Günbatımlarında bile mutluydum.”
Yazar, bir öyküsünün yazım serüvenini, okuduğu bir şiirin/yazının verdiği duyguları, bir zamanki sevgilisine olan tutkusunu ya da sadece hayalinde yaşattığı bir aşkın hislerini gezdiği bir şehrin sokaklarına, binalarına, manzarasına katarak harman yapmış ve anlatmış kitap boyunca.
“Bir şarkıdır Napoli. Pavarotti’den daha önce, evvel zaman kalbur saman içindeyken, deve tellal pire berber iken, ben Balıkesir’de okumayı yeni sökmüş bir çocuk iken, Kenan Amca söylerdi. Napoliten şarkılar modaydı o yıllarda. ‘Santa Lucia’, ‘O sole mio’, Torna a Sorrento’. Hele bu sonuncusu, Kenan Amca biriyantili saçlarını arkaya tarayıp ağzını açmayagörsün, Balıkesir’in genç kızlarını kırar geçirirdi.”
Bunun yanı sıra bazen kendi anılarına dönmüş, gezdiği yerden çok uzakta ve geçmişte olmuş olayları hatırlamış. Bazen de mesleği olan yazarlık üzerine düşüncelerini anlatmış sadece, gezdiği bütün o yerlerden bağımsız olarak.
“Günümüzde gladyatörlük mesleğine – eski Roma’da öldürme sanatı gerçek anlamda bir meslekti çünkü – en yakın uğraşın, yazarlık olduğunu düşünüyorum. Her cümlede biraz daha derine inersen, iğneyle kuyu kazar gibi hayatını yazıya dökmeye kalkışırsan, ölümü de, her kalem oynatışında biraz daha yakınında hissedersin.”
“Yazarlığın kimi zaman bir çeşit kâhinlik olduğunu düşünüyorum. Hayal edip tasarladığınız bir durumla daha sonraları gerçek hayatta karşılaşabiliyorsunuz.”
Diğer kitapları nasıldır bilemem ama bu kitabını romantik bir üslupla yazmış Nedim Gürsel. Ünlü bir ressamın bir resmini uzun uzun anlatmış hikaye gibi. Ünlü bir yazarın bir İtalya şehriyle ilgili bir yaşantısını anlatmış tarihten bir sayfa gibi.
“Alexandre Dumas’nın adını değiştirerek sahte pasaportla geldiği bu kentte dört yıl kaldığını, Indipendente adlı bir gazete çıkardığını, Napoli diyalektini anadili gibi konuştuğunu, hem soylularla hem yoksul halkın yaşamıyla yakından ilgilendiğini bilmiyordum.”
Gezdiği mekanları, sokakları öylesine canlı yazmış ki sanki o sırada bizzat siz geziyormuşsunuz gibi gözünüzün önünde rahatça canlandırabiliyorsunuz.
“Korna, motor, insan sesleri, sıcakta eriyen asfalt ve kilitlenen trafik. Cepheleri yeni gelin gibi süslü barok kiliselerle tepelerin yamacına kat kat yaslanmış, balkonlu taş yapılar. Maltataşı döşeli dar sokaktan yokuş aşağı kelle götürür gibi inen bir vespa.”
Bir ülkenin, bir şehrin, kalem kalem meşhur binalarının tanıtıldığı, hiçbir duygu katmadan tarihçesinin yazıldığı bir gezi kitabındansa acının da zevk, tutku ve eğlence gibi yer aldığı, bazen hayallerin gezilen şehrin önüne geçtiği bir kitabı okumak daha hoşa gider diye düşünüyorum. Olur da gezmeye giderseniz yanınıza Bana İtalya’yı Anlat kitabını da alın, gezerken ve okurken bakalım sizin içinizde ne duygular uyanıyor.
“Ab-ı hayatın bu kentin temelinde; binlerce yıllık geçmişinin derinliklerinde yattığını, ‘taşlar sussa’ bile Roma’nın gerçekte ölümsüzlüğün simgesi olduğunu o an anladım.”
- Bana İtalya’yı Anlat
- Yazar: Nedim Gürsel
- Türü: Deneme/Eleştiri
- Sayfa Sayısı: 200 Sayfa
- Basım Tarihi: Mayıs 2016
- Yayınevi: Doğan Kitap
- EĞİTİM HAKKIMIZ SÖKE SÖKE ALIRIZ - 6 Haziran 2022
- Zeka mı? O da ne? - 3 Ağustos 2018
- Taşkafa; İdil ve inatçı dedesi… - 20 Nisan 2018
FACEBOOK YORUMLARI