Ben miyim kurban?

Kitabın teması kadına yönelik şiddet olduğu için ben tek bir öyküye yoğunlaşmak istiyorum. Seçtiğim öykü Didem Görkay’ın Büyü adlı öyküsü olacak.

Kadına yönelik şiddetin kökenleri, uygulanış biçimleri ve sonuçları hakkında sayısız yazı okuduk, tepki gösterdik, hayatın her alanında daha aza inmesi için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Edebiyat da hayatın bir parçası ve onun okuyucularını kurmaca metinler üzerinden daha derinlikli düşündürmek ve harekete geçirmek gibi bir işlevi de var. Bence elimizdeki kitap bunu başarabilir.  Türkiye Edebiyatı’ndan Kadına Karşı Şiddet Öyküleri Antolojisi alt başlığıyla yayınlanan kitabı Didem Görkay ve Recep Usta derlemiş. Büyük çaplı bazı yayınevleri de bu sosyal sorumluluk projesini desteklemiş. Kitapta on altı yazarın on altı öyküsü ve bir de şiiri var. Öncelikle telif geliri TOÇEV’e bırakılacak olan kitabın hak ettiği ilgiyi görmesini, okuyucuya daha çok ulaşmasını diliyorum. Derleyenleri tebrik ediyorum, emeklerine sağlık. Kitabın teması kadına yönelik şiddet olduğu için ben tek bir öyküye yoğunlaşmak istiyorum. Seçtiğim öykü Didem Görkay’ın Büyü adlı öyküsü olacak. (s. 44-51)

Büyü adlı öykünün anlatıcı kahramanı kız çocuğun gözünden kısa bir zaman diliminde olan bitene bakıyoruz. Anlatıcı kız çocuğu öykünün ilk bölümünde soğuk evde üşür, montunu giyer. Hiç de sıcak olmayan geçmişe sığınır. Hatırladıkları üzerinden genellemeler yapar ve okuyucu olarak bizler de öykü kişilerini tanırız. Öykünün merkezinde anne yer alır. Kadın depresyondadır belli ki. Önce kocası sonra sevgilisi tarafından terk edilmiştir. Kocası anlatıcı kahramanımız daha kundaktayken evi terk etmiş, üstelik giderken kadının bileziklerini de almıştır. Anneanneye göreyse bir gün geri dönecek, kızının ayaklarına kapanacak ama o, kocasını eve dahi almayacaktır.

Kısacası hayallerle yaşar her ikisi de. Anne aslında güzel bir kadındır. Ancak başına buyruktur. Sevgilisi Rıfat’a âşıktır. O geldiğinde gülümser, sobayı yakar, yemek yapar. Kızını da sever. Depresyondan çıkmış görünür. Kızı, kocası ve sevgilisinin depresyonunun nedenleri olduğunu anlarız böylece. Üçünün arasında sıkışıp kalmıştır kadın. Ayrıca son günlerde kız kardeşiyle de görüşmez. Anneanne burada dengeleyici bir unsur olarak ortaya çıkar. Evi derleyip toplar, evinden yemek getirir. Eğer kız çocuğu olmasaydı Rıfat’ın onunla evleneceğine inanır. Kadın da bu yüzden kız çocuğunu sevmez. Anlatıcı kız çocuğu bütün bunları bilir, evlenmelerini istemez, sorduklarında evlensin diyerek yalan söyler. Anlatıcı kız çocuğunun yalan söylemek dışında en önemli psikolojik sorunu çişini tutamamasıdır. Annesi çişini yapması için zorla su içirir. Çişi geldiği halde gelmediğini söyler. Bazen dışarıda altına kaçırdığında kendini suçlar. Korktuğunda işer. Ayrıca dayak da yer, sokağa atıldığı da olmuştur. Ödevlerini yapmadığından kuvvetle muhtemel okulda başarısızdır.

Komşuları Celile Teyze; Rıfat’ı sinemada sarı saçlı, uzun boylu genç ve güzel bir kızla görür, hemen anneanneye söyler. Celile teyze; pis, dedikoducu, kocasından korkusuna evden çıkamayan, yalancı bir kadın olduğundan anlatıcı, annesinin buna inanmasını istemez. Hem o daha güzeldir. Rıfat’ın sevgilisinin olduğunun öğrenilmesi olay akışını değiştiren temel bir unsur olarak ortaya çıkıyor ve birden şimdiki zamana geçiş yapıyoruz. Ancak anlatıcı geçmiş zaman kipinde anlatmayı sürdürüyor. Sonunda kadın annesinin bütün ısrarlarına rağmen-beyaz sakallı, ihtiyar hocaya yaptırdıkları muskayı bir ağacın dalına asmaları yeterli olacaktır- kızın kapıdan çıkmasıyla daha da yalvar yakar olarak önce tokat yer, sonra eve girer, tek el silah sesi duyulur. Kız irkilir ve altına işer. Kapı kapalı olduğundan okuyucu kimin öldüğünü bilemez ama sanki otomatik bir biçimde kadının öldüğü fikri oluşur kafamızda.

Çocuk bakış açısına uyumlu bir biçimde kullanılan kısa ve özlü eylem cümleleri, tempolu akışı ilerleten sahici diyaloglar ve yaratılan bir şey olacakmış beklentisi okuyucuyu metne çekiyor, sonuna kadar bağlıyor. Ev, koridor, otobüs gibi dar, kapalı alanlar, kar yağışı, annenin kızına takıntılı bir biçimde sürekli çişinin gelip gelmediğini sorması, zorla su içirmesi ve Rıfat’ın dairesinin girişindeki paspasa işetmesi boğucu, karamsar ve depresif atmosferi besleyen başarılı öğeler olarak ortaya çıkıyor. Okuyucuya eylem ve davranışlar üzerinden çoğul okuma fırsatı tanınması da önemli.

  • Ben Miyim Kurban?
  • Türkiye Edebiyatı’ndan Kadına Karşı Şiddet Öyküleri Antolojisi
  • Derleyenler: Didem Görkay, Recep Usta
  • Türü: Öykü
  • Baskı Yılı: 1. Baskı, Nisan 2016
  • Sayfa Sayısı: 169 Sayfa
  • Yayınevi: Mona Kitap
Serkan Parlak
Latest posts by Serkan Parlak (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Aziz Nesin’in kitaplarının 70 yılda kaç baskı yaptığı açıklandı

Read Next

Oyunu Okumak: Sarı-Siyah Bir Yıl

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *