Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım

Elena Ferrante’nin ustalığı; daha ilk sayfalarda bizi etkisi altına alan dilidir. Yazar ayrıntılı, uzun ve sağlam cümleleri, betimlemeleri ve benzetmeleri ile dilin tüm gücünü ortaya koymuş, okuyucuyu bu dilin altında kitabın sonuna kadar mest etmeyi başarmıştır.

Bu yazı eksik bir yazı olacak; çünkü bu kadar yetkin bir kalemin sahibi hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Çeşitli yerlerden bilgi bulmaya çalıştım ama kayda değer bir bilgi bulamadım. Yazarın İtalya Napoli’de yaşadığını hem ülkesinde hem dünyada bir üne sahip olduğunu anlıyoruz, eserleri 22 dile çevrilmiş. Elena Ferrante’nin gerçek kimliği de ne yazık ki muamma.” L’amore Molesto” adında ilk romanı filme çevrilmiş. “Ayrılık Günleri” kitabıyla büyük bir üne kavuşmuş ve ayrıca Uluslararası Man Booker ödüllü ile Strega ödüllüne de aday gösterilmiş.

Yazının konusu olan bu kitap Napoli serisinin ilk kitabıdır. Bu seri; “Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım”, “Yeni Soyadının Hikâyesi”, “Terk edenler ve kalanlar”, “Kayıp Kızın Hikâyesi” kitaplarından oluşmaktadır. Bu kitabı okuyup bitirirken, açıkçası diğer kitaplarına da en kısa zamanda bakmak zorunda hissetim kendimi. Uzun bir aradan sonra böyle yetkin bir eseri hasretle kucaklamak olağanüstü geldi. Kitap furyası arasında böyle değerli eselere okuyucuların ihtiyacı var. Niteliklili edebiyat adına, iyi olanın peşinden koşan okur için kaliteli bir eserle karşı karşıyayız. Kitaba başlamadan önce çeşitli ülkelerde, çeşitli yayınların, yayıncıların, aktörlerin, eleştirmenlerin kitap hakkında yazdıkları karşılıyor bizi. Bu az buz bir şey değil, neredeyse on sayfada sadece kitapla ilgili çeşitli görüşlere yer verilmiş. Romanın karakter kalabalığından dolayı girişte ayrıca aileler ve özellikle olaylarda etkin rol alan karakterlerin isimleri yer alıyor. Bu, kitabı anlamak için faydalı olur mu bilmem ama göz korkuttuğu kesin.

Elena Ferrante’nin ustalığı; daha ilk sayfalarda bizi etkisi altına alan dilidir. Yazar ayrıntılı, uzun ve sağlam cümleleri, betimlemeleri ve benzetmeleri ile dilin tüm gücünü ortaya koymuş, okuyucuyu bu dilin altında kitabın sonuna kadar mest etmeyi başarmıştır. Ayrıntılı bir dil kullanması kitabın akıcılığına olumsuz değil tam tersi olumlu bir etki yapmıştır. Burada yazarın dil sınırlarının çizilmesi ya da dilin ne kadar zorlanabileceğini kanıtlarcasına bir tuttum içerisine girerken yapmacık ve süslü bir dilin doğuracağı tehlikenin farkındadır. Onun için dilin ayrıntısıyla beraber okuyucunun sabrını da dikkate alarak, çok dengeli bir şekilde metnini ayarlayabilmiştir. Aynı cümle içerisine ve aynı olay etrafında yaptığı sıçramalarla, kopukluğa izin vermeden, cümle bozukluluğunun önüne geçmeyi çok ustaca halledebilmiştir. Belki de bu eserin yetkinliği, yazarın dilin sınırlarının çok ötesinde bir dil yaratarak ve bu dile özgün bir üslup yakalayabilmesidir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi kahramanların çokluğu ve bunların hikâyelerinin çeşitliliği okuyucuyu korkutabilir. Bütünlüğü sağlayamam korkusu, olayları ve karakterleri karıştırma korkusu gibi korkular uzaktan uzaktan size göz kırpabilir. Yazarın her karakterde ayrı bir olay anlattığı ve anlatılan bu olayların bölümler içinde birbirleri ile olan bağlantıları yine ustaca halletmiş, böyle bir duruma mahal vermemiş. Bu kadar karakter çokluğunda öne çıkan, kitabın asıl konusunda rol alan karakterler, iki yakın arkadaş olan Lina ve Lenu’dur. Bu isimler yaşadıkları yoksul mahallede kendilerine hitap edilen adlardır. Asıl Lina, tam ismi Raffaella Cerullo, Lenu’nun ismi ise Elena Greco’dur. Lina ve Lenu birbirlerine tam zıt iki karakterdir. Lina ya da Lenu’un ifadesiyle Lila, daha muhafazakâr, daha hırçın ve daha bilgedir her haliyle. Çok küçük yaşta marjinal hareketler sergilerken romanın ilerleyen sayfalarında güzelliğiyle, bilgeliğiyle tüm dikkatleri üzerinde toplayabiliyor. Büyümüşte küçülmüş cümlesine en çok yakışan karakterdir. Lenu ise daha hovarda, ilgiye aç, kıskanç ve kendisiyle kavgalı bir karakterdir. Yaşadıkları mahalle ise yoksul bir mahalledir. Yağmur altında beraber ıslanırlar, beraber yaramazlıklar yaparlar, aile baskısını, okul heyecanını beraber yaşarlar. Lila her zaman Lenu’dan daha başarılı olmuştur. Zaman zaman Lenu Lila’yı kıskansa da o mahallede onu anlayan tek insan olduğunu da bilir. Lila’nın babası ve abisi kundura tamirliği yaparken Lenu’nun babası belediye de odacılık yapmaktadır. İkisinin ortak yanları; bir yoksul mahallede, aile içi kavgada, mahalle kavgasında, ağabey, baba, anne tahakkümü altında büyümeleridir. Sonradan okuldan tanıştıkları hoca sayesinde ikisi de sağlam iki kitap okuyucusu olurlar. Bu iki yakın dostun vakitleri çoğu zaman ilk başlarda okulda geçse de zamanla görüşmeleri azalır. Lenu tatile giderken Lila Okulu bırakıp babasının ve abisinin yanında kunduracılığa başlar. Bu kundura dükkânında abisiyle kendi soyadlarını taşıyan bir ayakkabı tasarlamaya başlar. Uzun süre uğraş verilen bu bir çift kundura aslında kitabın sonunu belirler.

Burada iki zıt karakterin aşkları, arkadaşlıkları, kıskançlıkları ve tüm bunların içinde devam eden dostlukları imrenilecek bir tarafı oluyor romanın. Konu bize çok yabancı olmasa da Napoli’nin kenar mahallerinde ele alınan bu konu fazlasıyla ilgi çekici. Yazar sadece konu odaklı bir eser ortaya koymamış. Burada ayrıca, siyasi, teolojik, akraba ilişkisi, zengin-fakir kavramları ve bu kavramlar altında insanların sergilediği davranışları bir gözlemci titizliğiyle biz okuyuculara sunuyor. Aile kavramını da bu derece ayrıntılı ele alması, bir aile içinde babanın da annenin de konumunu irdelerken bu ayrıntıları gayet objektif bir şekilde sunmakla kalmayıp derin bir vicdan muhasebesine de tabi tutuyor. Ayrıca belki de kitapta en çok dikkat çeken şey; on altı yaşında bir çocuğun evliliğinin gayet doğal karşılanması. Ana karakterlerden biri olan Lenu’nun ağzında ele alınan bu kitapta, en çokta bu durum üzerinde durmak lazım diye düşünüyorum. Baba ve abi zoruyla kundura dükkânına yarımcı olma teklifi karşısında Lila’nın evliliğe evet demesi –bir nebze isteği olsa da- bize hiç yabancı gelmiyor.

İki arkadaşın çocukluktan başlayarak on beşine kadar geçen zamanda birbirlerine, ailelerine, diğer arkadaşlarına karşı tavırları bu derece titizlikle ele alan, bunları anlatırken mekân ve zaman kavramlarını da irdeleyen ve somutlaştıran elimizdeki bu eser ayrıca bazı normlaşan adet ve yaşam tarzlarını da tartışmaya açıyor.

Ayrıca kitabın gelecekte gerçekleşecek bir telefon görüşmesiyle başlaması, seriyi merak etmemize teşvik ediyor. Bu kitabı okuyan her okuyucu diğer kitaplarını da merak içinde ve büyük bir dil ziyafetiyle bitireceklerine inanıyor. Yazar bu kitapta bunun teminatını veriyor. Başta da belirttiğim gibi bu yazı her iki konu açısından eksik bir yazı. Bu kitap çok daha uzun ve ayrıntılı bir yazı hak ediyor. Genel konusu ve içeriğinden bahsetmiş olsakta anlatılmayan ve anlatılmayı bekleyen, irdelenmeyi gerektiren daha çok şey var. Usta kalem Elena bize muhteşem bir eser sunmuş. Son zamanlarda okunmayı bu derece hak eden çok az eser var. Tadı uzun süre damağınızda kalacak gerçek bir roman.

  • Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım
  • Yazar: Elena Ferrante
  • Çeviri: Eren Yücesan Cendey
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 6. Baskı, Haziran 2016
  • Sayfa Sayısı: 360 Sayfa
  • Yayınevi: Everest Yayınları
Doğan Yalçın
Latest posts by Doğan Yalçın (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Metin Çakır; Bir Pezevengin Serencamı

Read Next

Man Booker ödülünün sahibi belli oldu

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *