
Adalet Savaşçısı Nebi Barlas Kitabı, kendini mesleğine adamış avukat Nebi Barlas’ın bir ömre yayılan adalet ve hukuk arayışı mücadelesinin öyküsü
Yeryüzünün en büyük iki tiranından biri rastlantı, diğeri ise zamandır
Johann Gottfried Herder
“Benim yıllarca hapishanede yatmama neden olan kararı vermiş olmanıza rağmen, size hiçbir kırgınlık ve kızgınlık duymadan bayram ve yeni yılınızı kutlarım” diye yazıyor. Nebi Barlas, avukat olduğu ve yılbaşı ile bayramın denk geldiği gün; 21 Mayıs 1963 tarihindeki, kendisini nedenini çok sonra kavrayabildiği bir komplonun içerisinde bulduğu olaylar sonucunda, Ankara 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde duruşma hâkimi olan Hâkim Yüzbaşı Mehmet Karaaslan’a.
Adalet ve Düzen Tanrıçası Themis
Adı, Arapça’da “haber alan”, “kitap gönderilen peygamber” anlamına gelen “Nebi” Barlas, Yunan mitolojisindeki Adalet ve Düzen Tanrıçası Themis’ten almıştır adeta; insanı, hak ve hukuku ululayan “kutsal kitap”ını. Kendisine dayatılan yazgısına, bu erdemiyle direnmiş, modern bir yalvaç gibi, paraya pula, mala mülke değer vermemiş, günlerce haftalarca durup dinlenmeden, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en travmatik toplumsal tsunamisinin en mağdur insanlarını savunmak için verdiği inanılmaz mücadelesiyle destansı bir yaşam öyküsünün öznesi olmuştur.
Her gün kurmay subay olabilme düşü ve sevdası ile yatıp kalkarken, birdenbire 4 yıl 2 ay boyunca vatan hainliği kâbusuyla yatıp kalkmak zorunda bırakılmıştır. Bu kâbusunu yeniden tutkuya dönüştüren ise mahpusluk yıllarında tanıştığı, 1700’lü yıllarda yaşamış ve 24 yaşındayken Suçlar ve Cezalar kitabını yazmış İtalyan felsefeci Marki Cesare Beccaria olmuştur: “Beni okuyup anlasalardı, doğrusu kendilerinden korkum olurdu; lâkin zalimler hiç okumazlar!”
Metin Ağaçgözgü ve Hasan Çelikkol
Aynı komplonun mağduru ve kurbanı olan ve bunu kitabın hiçbir yerinde öne çıkarmamaya özen gösteren, Zaman Tanrısı Kronos‘un zaman bilgesi çocukları yazarlarımız Metin Ağaçgözgü ve Hasan Çelikkol’un, okuyucunun gerçekten de içerisindeymişçesine kaleme aldıkları “nehir söyleşi”, giderek, adeta çağlayanı hızla yaklaşmakta olan “sel söyleşi”ye dönüşmekte ve bir polisiye roman okuma akıcılığına ulaşmakta.
Okuma alışkanlığının son derece zayıf olduğu ülkemizde, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dünyaya gelen nüfusun bugünkü nüfusumuzun % 60’ını oluşturduğunu da göz önüne aldığımızda, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmak zorunluluğu olan bu olağanüstü yalın ve alçakgönüllü tarihsel belgenin, neredeyse her gün her yerimize kan sıçradığı bugünleri anlayabilmek için ne derece yaşamsal önem taşıdığı gün gibi ortaya çıkmaktadır.
Albert Einstein’ın hesabına yazılan “önyargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha zordur” sözünü de anımsayarak, okurken yer yer benim de gözlerimi tutamadığım bu can alıcı ve can yakıcı insanlık mabedi tuğlasının, yalnızca ön yargıları değil son yargıları da kırarak günümüz insanının vicdanına dokunmasını diliyorum.
Demokrasi ideali ve hakikât uğrunda toprağa düşen, gencecik yaşlarında darağaçlarının iskemlelerine onurluca tekme atan ve işkencelerde yok edilerek insanlığın toplu yüreği ve belleğindeki yerleri anıtlaşan tüm canların önünde saygı ve bilinçle eğilerek.
Fotoğraf:
17 Ocak 1984
Solcu askerlerin yargılandığı Üçüncü Yol Davası’nın ilk duruşması.
Metris Cezaevi’nde zorla giydirilen tek tip elbiseler yırtılmış, mahkeme heyeti bekleniyor. Az sonra heyet onları kıyafetleri “duruşma adabına” uymadığı için salondan atacak.
Solcu askerlerin önde gelen avukatı, Harbiyeli Nebi Barlas.
![]()
|
- Tarihe not düşen emsalsiz bir roman: Yeşil Mürekkep - 17 Temmuz 2020
- Kuvvetli bir roman: Hepsi Bu - 2 Nisan 2019
- Sonsuz boyutlu sözcüklerin mimarisi: Perdeler - 24 Şubat 2019
2 Comments
Başlangıcından çıkışına kadar benim de emek verdiğim ve bundan çok büyük mutluluk duyduğum bu kitabı yakın tarihimize ilgi duyanlara, ülke yönetiminin büyük bir garabet içinde olduğu o kara dönemde cesur bir avukatın hayat öyküsünü okumak isteyenlere tavsiye ediyorum.
Emeğinizi kutluyor ve kutsuyor, başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum.