Bir Aydın’ın “Aforizmalar” Kitabı Üzerine

Aforizmalar, bugün nelerin olduğunu ve gelecekte nasıl sonuçlar doğuracağını görmek isteyen gözler için birebir.

Yalçın Küçük’ün düşüncelerini, aydın sorumluluğunu ve anılarını barındıran Aforizmalar kitabı, yazarı tarafından yeniden düzenlenerek Tekin yayınevindeki ilk baskısını yaptı.

Kitabın öncelikle fiziksel durumundan bahsetmek gerekirse kapağındaki ağaç görseli oldukça hoş ve içerikle, içerisindeki cümlelerin ağacın dallarını andırmasıyla kitap ile iyi bir uyum yakalanmış. Tekin yayınevinin dizgideki başarısının bir örneği daha.aee060af-bde3-4b28-88aa-ac358abf9a94Yalçın Küçük’ün cümlelerini İsmet Bikar belirli konulara oturtmuş. Kitap konularına göre toplam 14 bölümden oluşuyor. Bu başlıklara tek tek girip incelemeye kalkmak kitabın bir baskısını buraya koymak olur. Deneme niteliğine yakın, düşünceyi geliştiren ve farklı bakış açıları sağlayan, akılcı tespitlerde bulunan bu sözleri, belirli konular üzerinden inceleyelim. Öncelikle şunu belirtmek gerek, genelde edebiyat okuru, aforizmalara gömülmekten hoşlanmaz, hoşlanmamalıdır zaten. Ancak bu kitaptaki aforizmalar, durup üzerinde düşünülebilir, konuşulabilir, bizi doğrudan etkileyen konularda olduğu için, Yalçın Küçük’ün de doğru yaklaşım ve tatlı-sert dili okuru sıkmayacağı düşüncesindeyim.

Yalçın Küçük, kitabında bir bölüm başlığı olarak “Hapis” konusu yer alsa da, hapislik yılları kitabın geneline serpiştirilmiş. Sık sık hapiste geçen günleriyle ilgili ya bir söz ya da o duvarların arasında yazılmış birkaç satır çıkıyor karşımıza. Anılarını da eksik etmemiş yeri geldiğinde.

Yakın geçmiş ve günümüze dair, çok önemli tespitler taşıyor. Bugün nelerin olduğunu ve gelecekte nasıl sonuçlar doğuracağını görmek isteyen gözler için birebir. Pek umut vadetmediğini söylemeye gerek var mı? Şüphesiz bu kaygıların sorumlusu Yalçın Küçük değil, o sadece bir aydın olarak borcunu ödemiş, tespitlerde bulunmuş. Onlardan bazılarını buraya alıntılamak gerek.

151. Sayfa, 425. Madde; “Her ülke önce sınırdaşlarıyla ilişkilerini geliştirir. ABD, en çok kuzey komşusu Kanada ve güney komşusu Meksika ile dosttur ve ekonomik birlik kurmaktadır.

Biz bütün komşularımızla sorunluyuz ve deniz aşırı ilişki arıyoruz.”

Burada belirtmek gerek ki, artık bütün Dünya ile düşmanız maalesef.

157. Sayfa, 452. Madde; “Cumhuriyet, iktidarı sınırlamak demektir ve her kim “sınırsız iktidar” vaaz ediyorsa, bir cumhuriyet düşmanı ve yıkıcısıdır.”

Ne kadar yerinde tespitler olduğunu söylemeye gerek var mı?

Aforizmalar’a aralıklarla sızan konulardan biri de “Aydın” ve “Aydın Sorumluluğu”. Ayrı bir başlık altına alınmamış bu konu, kitabın ana dallarından biri aslında. Yalçın Küçük’ün bu konudaki tespitleri, kendisiyle de ilgili sözleri de üzerinde durulması gereken noktalardan. Bu yazının sonuna geldiğimizde zaten Yalçın Küçük’ün nasıl bir aydın olduğundan da kısaca bahsedeceğiz kendi sözleri üzerinden.

“Edebiyat ve Felsefe” başlıklı bölüm, okuruna çok şey katacak. Yalçın Küçük’ün karşı cephenin eserlerini objektif değerlendirişi her şeyden önce insanlığının bir yansıması. Roman üzerine yakınmaları, klasik edebiyata olan hayranlığı göze çarpıyor bu bölümde. Bir de sert eleştirileri var ki, tatlı-sert dilinin sivrileştiği noktalar buralar.

Toplum ve toplumun ileriye gidişini sağlaması gereken elit kesimin çürüyüşüne de değinmeden edemiyor Yalçın Küçük. Hastalığı söylüyor, ilacı da kitapta, öğrenmekte ve araştırmakta görüyor. Buradaki sert sözlerini de yutkunarak kabul ediyoruz, gerçeklerin acı olması reddetmemizi gerektirmiyor.

Kapitalizmin devamı olarak değil, yenisi olarak gördüğü “Tekeliyet” de önemli bir konu başlığı. Burada Yalçın Küçük’ün korkularını okuyoruz. Huxley’ın ünlü eserinden etkilenmiş görünse de birçoğumuzun artık bahsedilen eserde geleceğimizi görmediği söylenebilir mi? Makineleşen insanların arasında kendisini imalat hatası olarak gören Yalçın Küçük, bu durumuyla hem övünüyor hem de diğerleri gibi olmanın vereceği sahte huzurun nasıl olacağını da merak ediyor sanki. Ama aydın sorumluluğunun bilincinde olması yine ağır basıyor.

“Sosyalizm” başlığındaysa, sosyalizme ve sosyalistlere eleştiriler getiriyor. Sosyalizmi öğretilenden farklı ve akılcı bir zeminde ele alıyor. Tarihine değiniyor, tekeliyetle savaşını anlatıyor.

“Devrim” başlığı ise bu yazının da sonucunu barındırıyor aslında. Yalçın Küçük burada aydın karakterinin önemine vurgu yapıyor. Göremeyeceğini düşündüğü “Güzel günler” için çalışmayı halkına ve bu topraklara borç bildiğini söylüyor. Bundan başka nedir ki zaten aydın?

Muhtemeldir bizler de göremeyeceğiz o güzel günleri. Ama bu kitapları okumak, okutmak, üzerine tartışmak güzel günlerin daha çabuk gelmesini sağlayabilir. Yalçın Küçük de zaten sözlerinin dogmalaştırılmasını değil, tartışılmasını istiyor. Aydını tanımlamakla kalmıyor yani.

  • Aforizmalar
  • Yazar: Yalçın Küçük
  • Tekin Yayınevi
  • Baskı tarihi: 2016
  • Sayfa sayısı: 272
Soner Üçkuşoğlu
Vinkmag ad

Read Previous

Bir yalıtılma ve yalnızlaştırılma halinin romanı; Sünepe

Read Next

Dünyanın Leşleri’ni Kim Kaldıracak?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *