BİR DEMOKRATİK OKUMA DENEMESİ: DUYGU OKULU

Uyurgezer Kitap tarafından yayımlanan Duygu Okulu isimli dizide şimdilik dört kitap yer alıyor: Edgar Kavga Ediyor! Emma Kıskançlık Yapıyor! Leon Kaba Konuşuyor! Simone Artık Arkadaşlarını Sevmiyor!

Japonya’da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye’de sadece 400 milyon civarında. Öte yandan günde 3-4 dakika ortalama okuma süresi ile “çok az okuyan”  ülkeler arasında yer alıyoruz.

Kitap okumak, bunu her gün yapmak, bunu aile bireyleriyle bir ritüel gibi yapmak, bunu okulda yapmak, kafede, toplu taşımada… Kısacası her han her yerde kitapla birlikte yaşamak bir kültür meselesi. Böyle bir kültür inşasının ne kadar zor olduğu gün gibi açık. Bir öğretmen olarak, öğrencilerime öğretmekte, onlarla birlikte inşa etmekte ve bunu yaygınlaştırmakta en çok güçlük çektiğim konu kitap okuma kültürünün yerleştirilmesi. Öğretmen okumuyor, işçi okumuyor, ebeveyn okumuyor, köylü okumuyor ve çocuk okumuyor. Durum böyle olunca okuma üzerine bir kültür inşa etmek gün geçtikçe zorlaşıyor.

Okuma oran ve sürelerinin düşüklüğünde yukarıda saydığım kitlelerin az okumasının etkisi dışında, piyasadaki çocuk yayınlarının niteliksizliği, sıkıcılığı, çocuğa cazip gelmeyişi de okumayı engelleyen faktörlerden. Durum tam da böyleyken Uyurgezer Kitap tarafından yayınlanan “Duygu Okulu” dizisiyle karşılaştım. Bu dizide şimdilik dört kitap yer alıyor: Edgar Kavga Ediyor! Emma Kıskançlık Yapıyor! Leon Kaba Konuşuyor! Simone Artık Arkadaşlarını Sevmiyor!

Bu kitaplarla ilk temasım bir okul sezonunun sonuna denk gelmişti. Kitapların bende yarattığı heyecan, bir sonraki yılın hemen başlamasını istememe yol açtı. Şöyle ki; bu dizideki kitaplar, öğrencilere bir cuma günü verilip, “Al oku, özetini çıkar,” ya da “Kitap inceleme formunu doldur ve sınıfta anlat,” denilecek cinsten kitaplar değildi.

İyi ki de değildi!

Bu kitaplar, didaktizm tuzağına düşmeden gerçeğe bire bir uyan kurgular içerisinde çocuğu duygularıyla yüzleştiriyor. Ortalama bir öğrencinin ağzından, duygusunu ifade ederken “iyiyim-kötüyüm” dışında fazla bir sözcük duyamıyoruz. Çocuklar kendi duygularından genellikle bihaberler. Duygu Okulu Dizisi’nin kitapları, öğrencilerime onlarca farklı durumu, bir o kadar duygu ifadesiyle anlatmayı öğretti.

Onların birçok sosyolojik kavramı güncel bir yaklaşım olan, “Çocuklar İçin Felsefe” (P4C) metodolojisi ile irdelemelerine fırsat yarattı. Kitapları öğrencilerime tanıttığımda benim duyduğum heyecanı yaşadıklarını gördüm. Her bir kitap için onlara iki tam hafta süre verdim ki bu kitabın sayfa sayısından bağımsız içeriğinin özümsenmesi ve aileyle paylaşılmasına imkân tanımak içindi. İki haftanın sonunda kitabın tartışıldığı bir serbest kürsü atölyesi yaptık.

Serideki her kitap, içeriği gereği başlar başlamaz sorular sorduruyor, tartışmalar yaratıyor, kavramları sorgulatıyor, itiraz etme–fikir söyleme kültürünü inşa ediyor, duyguları açığa çıkartıyor ve birlikte yaşamanın ortak bir akıl ve çaba ile mümkün olduğunu gösteriyor. Asla yanıtları vermiyor, yanıtlara yol göstermiyor ve bunu yaparak çocuklara düşünsel ve hissi bir yolculuk sağlıyor. Bu yolcuğun her aşamasında da çocuğa düşünme, hissetme, daha da önemlisi keşfetme mutluluğunu yaşatıyor.

Kısacası bu kitaplar öğrencilerim için kitap okumayı sıkıcı bir iş olmaktan çıkarıp eğlenceli bir faaliyet haline getirdi. Buna yol açan durum, tartışma atölyesi sırasında öğrenciler için yaratılan demokratik ortam kadar kitapların yarattığı düşünsel ve hissi üretkenliğin onları konuşmaya teşvik etmesiydi.

Çocuklar keyifli bir okuma sürecinin sonunda meclisvari bir ortamda -Sınıf Radyosu- birer birey olarak düşüncelerini söyleyerek kendilerini ve duygularını görünür kılma fırsatı buldular. Sınıf Radyosu fikri kitapların temelinde yer alan çok önemli bir buluş. Çocukların bir arada yaşama kültürünü özümsemelerini sağlayabilecek bir yöntem. Dünyaya farklı sorular ve cevaplarla yaklaşılabileceğini gösteren demokratik bir yaklaşım.

Dizinin bitmesi çocuklarda hüzne sebep oldu. “Dürüstlük, açlık, yalancılık, sorumsuzluk, özgürlük” gibi konularda dizinin devam ettirilebileceğini talep etmeleri, kitapların niteliğini ortaya koyan en önemli göstergeydi benim için. Zamane çocuklarının kitap okumalarını sağlamanın çok güç olduğu bir ortamda öğrencinin kitap talep etmesi çok çok önemli bir sonuçtur.

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Ankara’da Film Festivali Jürisi Belli Oldu

Read Next

Game Of Thrones Yıldızı Max Von Sydow Hayatını Kaybetti

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *