Sonsuzluk ve Bir Günlük, Theo Angelopoulos ve Petros Markaris imzasını taşıyan muazzam bir filmin, doğum hikayesini anlatıyor…
Zaman ve varoluş kavramlarını en temelinden ama gündelik olaylar ve sorunsallar üzerinden tartışan, Theo Angelopoulos’un “Ulis’in Bakışı”(1995)’ndan sonra filmografisindeki en kaliteli işidir “Sonsuzluk ve Bir Gün”(1998). Çoğu filminde olduğu gibi, Sonsuzluk ve Bir Gün’ün senaryosunu da Petros Markaris ile birlikte yazmıştır Angelopoulos.
Markaris, Angelopoulos ile birlikte sürdürdüğü metin ortaklığını ve yarenliği “daimi bir anlaşmazlık” olarak adlandırsa da; her ikisi de birbirleri için vazgeçilmez bir yaratım arkadaşı aslında. Bu yaratım da benzerlikten ziyade genelde karşıtlıktan ilerleyen, yani diyalektik bir yöntemle gelişen bir süreç. Birbirleriyle zıt düştükleri ve çıkmaza girdikleri her fikir uyuşmazlığından sonra, ortaya muhteşem bir fikrin çıktığını gören Markaris; her uyuşmazlıkta umutsuzluğa kapılan Angelopoulos’a bu durumu ifade ettiğinde Angelopoulos inanmaz ve önceki filmlerde yaşadıklarını hatırlamaz. Bunun üzerine Markaris, Sonsuzluk ve Bir Gün filminin yazım süreci boyunca bir günlük tutmaya ve Angelopoulos’a bunu kanıtlamaya karar verir. Ve bugün okuduğumuz Sonsuzluk ve Bir Günlük kitabı karşımıza çıkar.
Sonsuzluk ve Bir Günlük, tür olarak günce diye adlandırdığımız yaygın bir alanın parçası olsa da, aslında çok özel ve özgün bir kitap. Heybeliada doğumlu olan Petros Markaris’i polisiye türündeki kitaplarından (Alan Savunması, Gece Bülteni, Büyük Ortak, Che İntihar Etti) ve senaryolarından biliyoruz. Bir günlük fikri, üstelik spesifik bir olay ve zaman dilimi için bir günlük tutma fikri gerçekten zekice ve bunu yapan usta bir kurgucu ve yazar olunca ortaya çıkan sonuç ise gerçekten çok lezzetli.
Sonsuzluk ve Bir Günlük, ismini aldığı Sonsuzluk ve Bir Gün’ün hikâyesinin ve metninin ortaya çıkma ve tamamlanma sürecini tüm ayrıntılarıyla ustaca dile getiriyor; bu bile başlı başına kitabı değerli kılan bir unsur. Ama bunun yanında Angelopoulos’un çalışma tarzını, yaşam biçimini, aile hayatını, nelere önem verdiğini, nelerden kaçındığını da Bonus kıvamında kitaptan edinmek mümkün. Öyle ki, aslında bu haliyle, salt filmi izleyerek yapılan bütün film okumalarından ve kritiklerinden daha değerli aslında. Çünkü adım adım, filmi ortaya çıkartan dürtüleri, alt metinleri, dertleri ve kaygıları da görüyoruz kitapta. Yeri geliyor günlerce tek bir sahne üzerinde tartışıyorlar, yeri geliyor ikisi de kısa sürede bir sahne üzerinde ortaklaşıp hızlıca sahneyi kâğıda döküyorlar.
Angelopoulos ve Markaris’in ortaklığında, elbette temel fikir Angelopoulos’a ait oluyor. Yani hikâyenin temelini, çıkış noktasını Angelopoulos ortaya koyuyor, ama Markaris’in de bunda büyük bir payı oluyor. İlk bakışta anlaşılamayacak bu ilişki, aslında bir tek bu günce okunduğunda tam olarak anlaşılabilir. İkisinin ortaklığı, ne filmin bir Angelopoulos filmi olmasını, ne de filmin oluşumunda Markaris’in ağırlığını yadsıyacak bir birliktelik. Bambaşka bir ilişki var aralarında, bazen sabahın köründe birbirlerini arayacak ve görüşmek isteyecek kadar bir tutkuyla sarılıyorlar hikâyeye. Aslında bir dert ediniyorlar ve bir an önce yazıp bu dertten kurtulmak istiyorlar; özellikle Angelopoulos, yaratım süreci boyunca içini kemirip duran öykünün bütün noktalarını netleştirip kâğıda döktükten sonra bile, aslında kurtulamıyor hikâyeden. Bazen defalarca yeniden yazılmak zorunda kalıyor metin. Ta ki her şey her ikisi için de tamamen içselleşene kadar.
Markaris’in bu eşsiz çalışması, aslında bir filmin, genel olarak da bir sanat eserinin yaratım sürecine dair bir arkeoloji çalışması olarak değerlendirilebilir. DVD ve Blu-ray film kopyalarındaki kamera arkası, silinmiş sahneler gibi ekstra bölümleri büyük bir iştahla silip süpüren sinefiller için, ya da sanat eserinin ortaya çıkma sancısını ve sürecini araştıran akademisyenler için ve en önemlisi sinema yapmak isteyen yönetmen ve senarist adayları için inanılmaz değerli bir kitap Sonsuzluk ve Bir Günlük.
- Sonsuzluk ve Bir Günlük
- Yazar: Petros Markaris
- Çevirmen: Anna Maria Aslanoğlu
- Yayınevi : İstos Yayınları
- Sayfa Sayısı: 184
- Baskı Yılı: 2014
- Vay canına! PUKSAVIDA yayın hayatına başladı! - 16 Mart 2017
- Cinler, canavarlar, filozoflar ve bilumum teröristler - 9 Mart 2017
- Londra’da Hoş Cinayet - 30 Ekim 2016
FACEBOOK YORUMLARI