Dostlarımızı karşı tarafta yer almamaya; değerlerimizi temsil eden yazarları, yayın organlarını, internet sitelerini, kitapları desteklemeye davet ediyorum.
Yıllar boyunca sohbetlerde dinlediğiniz düşünceler; okuduğunuz yüzlerce, belki yüz binlerce sayfa; hayatta kalmak veya avantajlı konuma geçmek için kuşaktan kuşağa aktarılan temel kurallar; inançlar, gelenekler, kanıksanmış tercihler; güzellik duygusunu harekete geçiren birikimler; çeşitli biçimlerde edindiğiniz bilgiler; acı, tatlı onca deneyim…
İnsan zihninde bütün bunların tutulduğu bir yer var galiba. “Çip” mi desek; arkalarda, derinlerde, çok az yer kaplayan büyük bir kaynak. Belki de çoğu kısmının farkında olmadığınız dev bir depo. Üstelik, yaşam etkinliğinin bütün unsurlarıyla bağlantılı durumda.
Bir anlık basit bir davranışın ortaya çıkışında bile, çip içinde oldukça karmaşık işlemler gerçekleşiyordur. Bu sayede, bir tablo karşısında sevinç duyarken veya bir insanın yüzüne hayran kalırken yıllar boyunca biriktirdiğiniz estetik değerleri tek tek ele alıp analiz etmeniz gerekmiyor. Trafikte bir tehlike yaşadığınızda, direksiyonu hangi hızla kıracağınızı çeşitli deneylerle ve o sıradaki hesaplamalarla belirlemiyorsunuz. Hızlı karar vermek durumunda kaldığınızda, o anki tercihiniz ortaya çıkıyor gibi görünebilir, oysa şu çip her zaman devrededir, depolanmış değerleriniz belirleyici oluyordur.
ÖZNE – TOPLULUK
İnsanın topluluk halinde yaşayan bir canlı türü olması, belki de hayatımızdaki en temel gerçek. Her topluluk, kendini meydana getiren bireylerin toplamından farklı, hatta o bireylerden bir ölçüde bağımsız bir özne olarak ortaya çıkıyor. İçerdiği bireylerden bağımsız olsa da, bu büyük özne de sonuçta, derinliklerindeki bir görünmez çipten bağımsız olamıyor.
Büyük bir depremin meydana geldiği günlerde, Gezi ayaklanması gibi günlerin yaşandığı, askeri darbelerin yapıldığı, ekonomik krizlerin ortaya çıktığı günlerde, toplumlar için bir an kabul edilebilecek buna benzer üç beş haftalık veya birkaç aylık zaman dilimlerinde o büyük öznenin nasıl davrandığı, sadece “o andaki bir tercih” ile açıklanabilir mi? Böyle büyük günlerde, toplumda hangi değerler biriktirilmişse ortaya çıkıyor. Yiğitlikler, güzellikler, korkaklıklar, fesatlıklar, mantıklar. İnsanlık tarihi boyunca biriktirilen, o bölgede kuşaklar boyunca biriktirilen, ama en çok da son on yıllarda, son yıllarda biriktirilen değerler neyse, o ortaya çıkıyor.
ZARARLI KİTAPLAR
Kişilerin ve toplumların değerlerinin biriktirilmesinde, aktarılmasında, değiştirilmesinde en etkili araçlardan biri, kuşkusuz, kitap. Parşömende, kağıtta, elektronik ortamda yayımlanması temel bir fark yaratmıyor.
Kitapları genel olarak faydalı kabul etmek için, onlar aracılığıyla kişilerde ve toplumda geliştirilen değerleri faydalı bulmak gerekir. Çıkarcılığı, kâr amaçlı üretim sistemlerini, bilim karşıtı inanışları yücelten kitaplar yok mu? Komplo teorileriyle düşünme yetilerini köreltenler, yüzeyselliklerle estetik tahribatlar meydana getirenler, boyun eğmeyi şirinleştirenler?
Son on yıllarda, memlekette hangi değerlerin biriktirilmiş olduğunu, hem günlük hayatta hem de büyük olaylar sırasında gözleyebilirsiniz. Umutsuzluğa kapılmanıza neden olan bir sonuç görmezsiniz. Ama genel olarak bir iyi gidiş, ağırlıklı biçimde olumlu değerler biriktirilmiş olduğu da doğru değil. E, bu durumda, değerlerin oluşturulmasındaki en önemli etkenlerden biri olarak kitapların, son on yıllarda pek faydalı olduğunu da ileri süremezsiniz.
KARŞIT TARAFLAR ARASINDA
Aslında, toplumun tamamı için “faydalı” veya “zararlı” diye bir değerlendirme geçerli olamaz. Yöneticilere itaat eden, patronlara hayranlıkla bağlı olan insan değerleri geliştirilmesini savunuyorsanız, son on yılların kitaplarını faydalı kabul edersiniz. “Halk beğenisi” diye de bula bula arabesk kültürünü bulup savunursunuz.
Ayrıca, herhangi bir iş herkese faydalı olabilir mi ki yazarlık öyle olsun? Örneğin, şoförlük insanlara faydalı mıdır? Bir hırsızlık çetesinin şoförü ile cankurtaran aracının şoförünü elbette aynı kefeye koyamayız.
Bu bakış açısı daha çok gelecek için önemli. Beş yıl sonra da, otuz yıl sonra da mutlaka büyük günler yaşanacak. O günlerde toplumsal tavırlar nasıl şekillenecek, hangi sonuçlar ortaya çıkacak? Bunların yanıtı o anda veriliyormuş gibi görünecektir; ama aslında şimdiden hazırlıyoruz o yanıtları.
O güne kadar neleri biriktireceğimizi dikkate alarak yaşamak, hayata müdahale etmek gibi bir meselesi olanlar için kaçınılmaz bir görev. Çünkü hayata müdahale etmeye yönelik tavırlar, anlık olduğu kadar bir sürece yayılan tercihlere de dayanıyor.
DAVET
Ben bir garip kitap tanıtım yazarıyım. Evet, bu yazı enflasyonu ortamında bir yazarın, kitaplar üzerine bir iki haftada bir yazmanın etkisinin çok az olduğunu biliyorum. Ama yaptığım işin, toplumda biriktirilecek değerlerle ilişkili olduğunun farkındayım. Bunun sorumluluğundan kaçamam.
Bu sistemin öğretmenleri, popüler kültür üreticileri, kitap satıcıları, siyasetçileri sürekli hep bir ağızdan “Daha fazla kitap okuyun” diye bağırıyorlar. E, demek ki kitap piyasasının kendi kontrollerinde olmasının rahatlığını yaşıyorlar. Onlara da en çok ezbere kanaat belirtmeye alışmış bizim dostlar destek veriyor. Biraz da “okumayan cahillere” karşı bir üstünlük hissetme duygusuyla, popüler kültürün pompaladığı “daha fazla okumak” övgüsüne katılıyorlar.
Niceliksel bakış açışını onaylamıyorum; “zararlı” kitaplara karşı “doğru” kitaplardan söz etmeyi tercih ediyorum. Özgürlük, eşitlik, dayanışma, merhamet, diğerkamlık, güzellik, sevgi gibi değerleri destekliyorum.
Bu değerleri savunanları karşı tarafta yer almamaya; kendi değerlerini temsil eden yazarları, yayın organlarını, internet sitelerini, kitapları desteklemeye davet ediyorum.
Zihninizin derinliklerinde bulunan o çip içinde, küçücük bir unsur olmanın ağırlığını hissediyorum.
- İbrahim Meleknaz’ı Seviyor! - 16 Şubat 2017
- Karanlığı Dağıtan Aydınlık - 5 Ocak 2017
- HAYIR’lı Bir Roman - 2 Şubat 2017
FACEBOOK YORUMLARI