Bir İntikam Hikayesi

“Y.Ü.K.” özellikle yeraltı edebiyatını sevenlerin beklentisini boşa çıkarmayacak bir roman.

Üstüngel Arı, ikinci romanı “Y.Ü.K.”te hayatın yükünü kaldıramayan bir adamın hayatını şiddet dolu bir intikam hikayesi ile birlikte anlatıyor. “Y.Ü.K.” anlattığı olaylar, insan tipleri ve diliyle yeraltı edebiyatı içinde değerlendirebileceğimiz bir roman.

Roman kahramanı Başar Issız’la 2015 yılında girdiği hapishaneden 2024 yılında tahliye oduğu sırada karşılaşıyoruz. İçeride geçirdiği dokuz senenin her yeni gününde kendisini öldürmekten Betina’yı yeniden göreceği umuduyla vaz geçtiğini söyleyen Başar, özgürlüğüne kavuştuğu ilk gün bu umuda tutunarak yıllar önce sakladığı bir video kasedini almak eski evine dönüyor. Ve evin kapısında başlıyor onu hapise götüren olaylar dizisini.

Betina’nın Sırrı

Dokuz yıl öncesinin Başar’ı, adının tersine ne işte, ne aşkta başarıyı bir tür tadamamış, aklı iki yıl önce ayrıldığı Yasemin’e takılı kalmış otuz yaşında bir adam. “Körler Ülkesi” adlı bir radyo proğramının sunucusu. Zor bir hayat sürdürüyor;

İstanbul’da yaşıyorsan, sunduğun radyo programının haftalık kaşesi 1000 liranın al-tındaysa ve uyumak için her gece esrara başvuruyorsan bu sadece paranın değil, aynı zamanda açlığın da sınırlarını zorladığın anlamına gelirdi. Aldığın paranın yarısıyla kiranı ve faturalarını ödüyor, geri kalanıylaysa bir ay boyunca hayatta kalmaya çalışıyordun. Ve benim gibi bağımlılıkları olan biriysen bu, sınırlı sayıda dışarı çıkabildiğin ve dışarı çıktığın sınır-ı anlarda da sınırlı sayıda tüketmek durumunda kaldığın anlamına geliyordu. Çektiğim uykusuzluk sebebiyle kullanmak zorunda olduğum uyuşturucuyu ve beynimdeki Yasemin’i hatırlayan tüm hücreleri öldürmek için içmek zorunda olduğum alkolü asgari seviyede tutsam bile geriye ancak ayda birkaç kez dışarı çıkabilecek kadar param kalıyor, daha fazla dışarı çıkmak istersem de bu, ortalama bir Rus romanındaki uzun ve anlamsız yürüyüşlere benziyordu.

Sevgilisinden ayrıldığından beri “ot, skunk ya da kubar içmeden” uyuyamayan, kafası güzelleşmeden program sunamayan Başar’ın sosyal hayatı da tarumar olmuş vaziyette.Birkaç kişi dışında insan yüzü görmek istemeyen, hem kimseye ihtiyaç duymayan hem de tüm dünyanın kendisine bir anne gibi sarılmasını isteyen kahramanımızın karanlık hayatı Betina ile karşılaştığında kısa bir süreliğine aydınlanır. Ne var ki “büyümeyi onbeş yaşında bıraktığını” söyleyen kadının hayatına dair herşey sır perdesiyle örtülüdür;

“Ankara’da doğduğunu söylemişti ama Ankara hakkında hiçbir şey söylememişti. İşsiz olduğunu söylemişti ama ne iş yaptığını söylememişti. Ailesini kaybettiğini söylemişti ama nasıl ve ne zaman öldüklerini söylememişti. Kendini öldürmek istediğini söylemişti, ama bir neden göstermemişti. Karnındaki panter dövmesinin altında üç büyük yara gizlediğinden bahsetmişti fakat kimin yaraladığını söylememişti”.

Birlikte geçirdikleri dört ay içinde Betina’yı sorulara boğmaktan imtina eden Başar, kadında farklı bir dağınıklık, farklı bir kırgınlık olduğunu fark etmiştir. Aynı zamanda güçlü bir kişiliği vardır Betina’nın. Öyle ki ilişkilerinin dinamiğini şu sözlerle özetleyecektir Başar; “Onunla ilk tanıştığımda, onu korumak istedim. Onu yakın-dan tanıdığımda ise onun beni korumasını istedim.”

Mutlu geçen dört ayın sonunda Betina ansızın ortadan kaybolduğunda Başar bir kez daha korumasız kalır. Bir kez daha dip yaptığı günlerde Betina’nın gönderdiği bir video kasedi pek çok şeyi açığa kavuşturacaktır…

Yeraltına doğanlar

Video kasedinin ortaya çıkmasından sonra hikayenin merkezi Başar’dan Betina’ya dönerken roman daha yırtıcı bir hal alıyor. Daha doğrusu beyaz yakalı kaybedenlerin dünyasından kazanma şansı daha baştan olmayanların dünyasına geçiyoruz. “Y.Ü.K.” işte bu andan sonra “yeraltı” nitelemesini hak ediyor. Bu tespiti biraz açmakta yarar var. Bir romanın yeraltı edebiyatı içinde değerlendirilmesi için şiddet, uyuşturucu, cinsellik, mutsuzluk, yalnızlık temalarına yer vermesi yeterli değildir. Bu romanların -boş vermiş, boşluğu alkol ve uyuşturucuyla doldurmuş, belli bir alım gücüne, hayat tarzına sahip ama o hayattan sıkılmış, kendisini yalnız, mutsuz, yenilmiş hisseden- orta sınıftan karakterleri aslına bakarsanız pek çok dibe vurmuş insanın imreneceğï hayatları yaşıyorlar. Kısacası yeraltına gözünü diken bir yazar “ailem beni anlamadı”, “mutsuz çocukluk geçirdim”, “uyuşturucuya, alkole boğuldum”, “sevgilim beni terketti” türünde mızmızlanan karakterlerin ötesine geçmelidir. Çünkü orta sınıfların kaybedenler algısının gerçek kaybedenlerle ilgisi yoktur. Kuşkusuz alt sınıfları, yoksul kesimleri anlatmak da yeraltı edebiyatçısı yapmaz yazarı. Yeraltı edebiyatı mekanları, insanları, dili ve hatta yayıncılık anlayışıyla tanımlı olanın, verili düzenin dışına çıkmalıdır. Bir hatırlatma yapalım; Yeraltı edebiyatına argo sözcükler, küfür, şiddet ve cinsellik içeren ifadelerin girmesi türün gereği değil anlatılan dünyanın zorlamasındandır.

Betina’nın çocukluğundan başlayarak göğüslemek zorunda kaldığı hayat tam da bu türden bir dünyaya sokuyor okuyucuyu. Sıradanlaşmış bir kötülüğün hüküm sürdüğü şiddet, cinsellik, uyuşturucu yüklü bu dünya yeraltı edebiyatına uygun malzemeyi barındırıyor.  İlk romanı “Hikâyesi Olan Ölüler”i(2014) de göz önüne aldığımızda belli ki yazarlığını ana akımın dışında sürdürmeyi hedefleyen Üstüngel Arı malzemesini iyi kullanmış. “Y.Ü.K.”e ilişkin en önemli eleştirim dili fazla zorlaması. Cümleler, sözcükler üzerinde titizlikle çalıştığı anlaşılıyor ama uzun cümleler ve gösterişli ifadeler her zaman edebiyat tadı vermez. Nitekim “Y.Ü.K.”te de vermemiş. Bir alıntı ile örnekleyelim;

Fakat yine de tüm dil oyunlarını ve tüm kavramları bir kenara bırakacak olursak; hayatımın aşkı dediğim kadından, adı anıldığında dahi gözlerimin dolmasına neden olan kadından, yalnızlık beni bir Yeşilçam filminde kötü yola düşecek olan köylü kızının kötü yola düşüş anında çevresinde çember oluşturmuş bir erkek ordusu tarafından bir oraya bir buraya savurması gibi savurup tüm bedenimi paramparça edecek hale getirdiğinde, başrollerini hayatıma giren tüm kadınların paylaştığı, gözümün önünden geçen film şeridinin en can alıcı sahnesindeki kadından, kısaca anadilim İngilizce olsa başına the takısını getireceğim kadından ayrılmak istememe neden olan şey de tam olarak altı yaşımda filizlenmeye başlayan bu ne istediğini bilememe haliydi

Bu türden paragraf cümleler romanın bütününe yayılmamış. Hikaye akıcı bir dil eşliğinde hızlı bir tempoda başlayıp sonlanıyor. “Y.Ü.K.” özellikle yeraltı edebiyatını sevenlerin beklentisini boşa çıkarmayacak bir roman. Üstüngel Arı gibi genç yazarlar çoğaldıkça yerli üretimin henüz yeterli olmadığı Yeraltı Edebiyatı yavaş yavaş görünürlük kazanacaktır.

  • YÜK
  • Yazar: Üstüngel Arı
  • Türü: Polisiye
  • Baskı Yılı: Ekim 2016
  • Sayfa Sayısı: 308 Sayfa
  • Yayınevi : Mylos Kitap

Kapak fotoğrafı: www.artfulliving.com.tr

Vinkmag ad

Read Previous

Komünist Başkan ve “Dünyaya Kafa Tutan Köy”

Read Next

Distopyalara Giden Yoldaki Düşünce Filizleri

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *