Likya’nın Şarkısı toplam 6 şarkılık bölümden oluşuyor ve hastalık, kabullenme, mücadele etme gibi evreleri çok naif bir dille anlatıyor.
Hastalık, özellikle de hayati anlamda risk taşıyan hastalıklar, teşhis konulduğu andan itibaren hastalığı yaşayan ve çevresindekiler için bir zorlu bir sınav döneminin de başlangıcı oluyor maalesef. Anne veya babası hastalığa yakalanmış bir çocuğa bu durumu anlatmak, kabullenmesini ve bununla baş etmesini sağlamak ise apayrı bir sınav herhalde. Yetişkinler olarak bile hasta olmakla, hastanın yakını olmakla ilgili kaygı ve korkularımızı bastırmakta zorlanırken bu süreci bir çocukla yürütmek zorunda kalmak çok daha zor olsa gerek.
Tam da bu konuları gündemine alan Likya’nın Şarkısı toplam 6 şarkılık bölümden oluşuyor ve hastalık, kabullenme, mücadele etme gibi evreleri çok naif bir dille anlatıyor. Kitabın ilk üç bölümü olan Başlangıç Şarkısı, Neşeli Şarkı ve Sevginin Şarkısı bölümlerinde kitabın kahramanı olan ve annesinin müzik tutkusu yüzünden biraz ihmal edildiğini düşünen Likya’nın ev ve okul hayatına tanık oluyoruz. Annesi Mısra ve annesinin yakın arkadaşı olan Linda ile aynı evde yaşayan, babasıyla ilgili pek bir şey bilmeyen, annesinin sürekli müzikle uğraşmasından, evde sürekli bir müziğin dalgalanmasından rahatsızlık duyan, annesini müzisyen babasını ise müzik olarak tanımlayan Likya, okulda en yakın arkadaşı Öykü ile yaratıcı muzurluklar peşinde koşuyor. İlk aşk, ilk flört heyecanlarının okuyucuyu anında içine aldığı bu sayfalar neşeli çocukluk hallerine, anneye karşı ergenlik triplerine dair eğlenceli bir ortam yaratıyor.
Sonra aniden ortaya çıkan bir hastalık bu tabloyu bir anda altüst ediveriyor. Hüzünlü Şarkı, Veda Şarkısı ve Son Şarkı isimli kitabın geri kalan bölümlerinde ise kitaba bir hüzün ve kaygı çöküyor. Annesinin hastalığa yakalanması ile birlikte Likya da bambaşka bir döneme, bambaşka kaygılara, bambaşka bir dünyaya doğru yola çıkıyor.
“Yaşadıkları Likya’yı büyütüp başka bir insan yapmıştı. Yaşayanlar dünyasından ölüler dünyasına geçmemişti ama çocukların arasından çıkıp büyüklerin arasına karışmış gibiydi.”
Anneye bir şey olup olmayacağının huzursuz bekleyişi sırasında apansızca ve sakince hayata veda eden kedileri Porsuk ise bende “Porsuk öldüğüne göre bir de annesi ölmez herhalde” gibi bir iç rahatlatma da yaşattı diyebilirim. Acıların, acı deneyimlerin, hastalıkların veya kötü olasılıkların insanları nasıl olgunlaştırdığı ya da farklılaştırdığına; ölüm, ölünce ne olacağımız, sevdiğimiz ölü insanlarla gün gelince buluşup buluşamayacağımız gibi konuları harika diyaloglar aracılığı ile okuyucuya aktarıyor.
“Ben onu hatırlamayı seviyorum. Ben yaşadıkça ve onu düşündükçe o da benimle yaşıyor aslında.”
Etrafında hastalık olan ya da benzer durumlarla mücadele eden çocuklar için oldukça uygun olan hatta umut ve güç aşılayan kitap, her ne kadar umut dolu mutlu bir sonla bitse de benzer durumlara maruz kalmamış çocuklar için yersiz bir korku ve endişe yaratabilir kanaatindeyim. Ancak ergen okuyucular için aile, hastalık, ilişki, özveri, arkadaşlık vs gibi kavramlar üzerine düşünmek için çok iyi bir tercih diyebilirim.
Likya’nın kendi ifadesiyle, annesinin hastalıkla kendisinin ise müzikle savaşının son bulması ile birlikte okuyucuyu kitabın başındaki umutlu ve neşeli moda yeniden sokmayı da başararak bitiyor. Müziği hikâyenin her aşamasında hissettiğimiz, kahramanın müziğe yaklaşımının nasıl da doğal bir süreç olarak değiştiğine şahit olduğumuz kitap Tudem Yayınları’ndan çıktı.
Keyifli okumalar…
Ebeveynlere Faydacı Puanlama
- Hikâye: 5 puan. Spesifik bir konuyu çok naif ve akıcı bir şekilde işliyor.
- Eğitici/Öğretici Nitelik: 5 puan.
- Hayal Gücü Gelişimi: 4 puan
- Kültürel Gelişim: 4 puan.
|
- DÜMTEK NECMİ’NİN MUHTEŞEM HİKÂYESİ - 24 Mart 2021
- DUT AĞACINDAKİ HAYALET - 9 Şubat 2021
- KİTAP TAMİRCİSİ TOPRAK - 7 Aralık 2020
FACEBOOK YORUMLARI