Ünlü şair Oktay Rifat’ın kaleme aldığı üç romandan biri olan Bir Kadının Penceresinden, edebiyat severleri fazlasıyla tatmin edecek ölçüde güçlü bir eserdir.
“Anlatacağımız öykü 1975 Türkiye’sinin İstanbul’unda geçer. Şimdilerde moda olan bir terimle azgelişmiş bir toplumdur 1975 Türkiye’si.” cümleleri ile başlar romanımız. Yazar ilk bölümde azgelişmişliğin ne olduğundan, ekonomik, siyasi, kültürel yönlerini ele alarak toplumda ve bireyler üzerindeki etkilerinden bahseder; azgelişmişliğin nedenleri ve detaylarının bilim adamının konusu olduğunu kabul ederek, öykücünün “hiç olmazsa azgelişmişliğin nitelikleri üstünde, öyküsünü aydınlatacağı ölçüde durması zorunludur” der; öykünün geçtiği ortamı genel olarak verdikten sonra ilk bölümün sonunda şöyle bir açıklamada bulunur: “Yazar, gerçekçi kalmak amacıyla bulanık ayrıntılara girmektense olayların sadece görünen yüzünü anlatmaya çalışmış, hatta kadın kahramanın dar açısından dışarı taşmamayı yeğlemiş ve gerisini okuyucunun yorumuna bırakmıştır.”
Kitap, evli ve üç çocuklu bir kadının yine evli ve çocuklu devrimci bir adamla yaşadığı ilişkiyi konu edindiği kadar, o dönemin Türkiye’sine ait sorunlarını ve insan manzaraları barındırır. Filiz yirmi sekiz yaşında fakir bir aileden gelen eğitimsiz bir kadındır, öz güveni yoktur, okumuş ve kendine güvenli konuşan insanlardan ürken, kendini ev işleri ve çocuk bakımına adamış, eşini sevmese de onsuz yaşamayı göze alamayan, onu “tanrı” gibi gören, duyarlı bir kadındır; tüm bu açıklamaların yanında onu en iyi tanımlayabilecek sıfat mutsuz oluşudur. Eşi Bedri gazetecidir, konuşmalarında kendini batılı ve aydın düşünen biri gibi göstermeye çalışan, bunun doğru olmadığı, samimiyetsiz olduğu her halinden anlaşılan, her akşam çoğunlukla diğer “aydın” arkadaşlarıyla rakı masası kurup sohbet eden, eşine değer vermeyen, açıktan ve gizliden aşağılayan bir adamdır. Filiz, Bedri’nin yaşça kendinden çok genç olan kızlarla gönül ilişkileri olduğunu bilmekte ve aldırmamaktadır.
Romanın konusu olan yasak aşk Filiz ile Bedri’nin çalıştığı gazetede şoförlük yaparak geçimini sağlayan üniversitede öğrenci ve devrimci Selim arasında yaşanır. Burada kaş göz süzmeli, gülüşmeli bakışmalı, iltifatlı romantik bir aşk ilişkisi anlatımından söz edilemez, yazar son derece gerçekçi bir anlatımla ilişkinin kendine has dinamiği içindeki gelişmeleri aktarır. Aşk ilişkisinin başlamasıyla birlikte Filiz’in hayatındaki değişimlere şahit oluruz. Bir kere ev işlerine artık daha az önem verir, her hangi bir zamanda evden tek başına çıkıp sokaklarda dolaşmaktan hoşlanır olur, hayaller kurar, daha umutludur yarın için aşkın sonu düşüncesinden bağımsız olarak.
Yazar, Filiz’in iç dünyasını, gündelik yaşamını, aklından geçenler, söyledikleri, yapıp ettikleri, duygu durumları ve cinsel sorunları ile beraber tüm detayları ile önümüze sermektedir. Yazarın kadının penceresinden, onun dünyasını bu denli ayrıntılı ve gerçekçi tanımlaması hayranlık verici.
Ünlü şair Oktay Rifat’ın kaleme aldığı üç romandan biri olan Bir Kadının Penceresinden, edebiyat severleri fazlasıyla tatmin edecek ölçüde güçlü bir eserdir. Konusu ve değindiği sorunlar itibariyle daha çok ilgiyi ve bilinirliği hak ettiğini düşündüğüm, daha çok okunup üzerinde düşünülüp tartışılmasını umduğum bir romandır.
|
- Artık Bir Kitabım Var - 5 Nisan 2018
- 1980’lerin Nijeryası’nda bir hikaye: Benimle Kal - 13 Şubat 2018
- Martıya Uçmayı Öğreten Kedi - 28 Ekim 2017
FACEBOOK YORUMLARI