Bir Solcunun Kaleminden; Başörtülü Kız ‘İkra’

“Aşağıdan” bir döneme şekil veren zümrenin otopsi raporu gibi. Yazarın elindeki neşter yer yer canımızı yakıyor.

Roman okurları ikiye ayrılırlar: romandaki kahramanlarla kaynaşmak isteyen okurlar
ve roman yazarının dehası ile kaynaşmak isteyen okurlar.

Romanı yaşamak isteyen okur takımı, okuduğu hikayeden keyif almaya bakar. Romanı anlamak isteyen analitik okur kitlesi ise tenkidcidir; ince eleyip sık dokur, soru sorar ve itiraz eder. Bir ülkenin edebiyat dünyası, roman eleştirmenleri sayısınca ve seviyesince zengin ve derin..

İşte burada mühim bir problem var…

Roman en çok kadınlar tarafından okunur ama roman eleştirmenleri genellikle erkektir. “Tenkid” demek bir yerde ukalalık demek. Yaşlılık ve çirkinlik gibi, “ukalalık” da kadınlara yakıştırılmadığı için, kadınlardan talep görmüyor. Erkeklere itici görünme tehlikesi yüzünden zekasını kullanmayan kadının evrimi ne kadar hüzün vericidir; gittikçe güzelleşen ve aptallaşan bir dişi nesil…

Kadın neslinin serencamından sadece kadınların etkilendiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Durumun asıl mağdurları erkekler… Özellikle de erkek romancılar. Okur kitlesi “eleştiremeyen kadınlar”dan müteşekkil bir yazar için “başarı” ulaşılması zor bir hedef. Hele de romanınızda en çok kadın kahramanlar göze çarpıyorsa. İtici bulunma tehlikesini göze alarak, “kadın gözünden eleştiri” hizmetini siyasilerin, edebiyatçıların, entelektüellerin ve avamın istifadesine sunan az sayıda kadına dünya çok şey borçlu…

Velhasıl, sosyo-politik roman yazarlığına uzanan zorlu güzergâhta Hüseyin Edemir’e mütevazı bir fikir demeti olsun diye yazıldı bu satırlar…

Aşağıdan” bir 28 Şubat jurnali…

Dönemin sokağı, hinterhofları, işkence hücreleri, karanlık dehlizleri ve sığ suları daha çok ikili diyaloglar çerçevesinde satır satır işleniyor. Kimler yok ki kitapta; seyyar satıcılar, gazeteciler, radikal solcular, liberaller, tinerciler, sokak kadınları, azınlıklar, reformist ve antikapitalist müslümanlar. Bütün bu insan kümelerinin arasından sıyrılıp öne çıkan öyle bir kahraman var ki, romanı bir çırpıda benzerlerinden sıyırıyor; başörtü yasağı mağduru, mütedeyyin kız “İkra”…

İkra ile paylaştığımız ortak noktalar beni kitabın bu sayfalarında daha fazla oyalanmaya sevketti. 28 Şubat’ta tutuklanarak işkencelere tabi tutulan, cemaatçi savcıların hışmına uğrayan; “FETÖ” skandalına, tüm delilsiz iddialara rağmen hakkında açılan davalar bir türlü düşmeyen ve yıllardır hukuk mücadelesi veren müzmin muhalif bir solcunun penceresinden kendimizi izleme merakıydı belki bu özel ilginin nedeni. Belki de, başörtülü kadının değişimine dair kimi noktalara ışık tutacak farklı bir yorum bulabilme umudunun tatlı heyecanıydı sadece…

Gel gelelim, merakımız daha ilk satırda, sulusepken, gayet feminen ve tanıdık başörtülü kız görüntüsü ile gideriliveriyor. Farklı bir sunumla karşımıza çıkarılacağını umduğumuz bu menüde de “başörtülü kadın”; itaatkar bir rahibe, hasta ve ezik, kara cahil, mızmız ve sulu göz bir Kezban…

Yazar, flantropik bir solcu olan Mustafa karakteri ile, romanın antikapitalist müslüman kahramanının arasında geçen bir sohbetin satır aralarına kafasındaki başörtülü kız siluetini sığdırıyor. İkra’yı anlatan cümleler son derece acımasız;

Başında türban, kafasında devlet var. Hazırda bekleyen bir karakol gibi… Kürtler, Aleviler, mazlumlar söz konusu olduğunda o karakol anında insanları kuşatıyor. O mağdur, mazlum genç kız gidiyor, yerine nato kafa nato mermer devletçik oturuyor.”

Çizgiler net, yargılar şek ve şüpheden azade, üslup hoyrat ama hayli aşinası olduğumuz bu mütekebbirliğin arkasına gizlenmiş tatlı sert bir serzeniş var. Romanı okunur kılan şey de zaten kelimelerin arasından peyderpey kulağımıza çalınan o “benim dinim altta kalanların dini ve sen, sevgili çok mağdur ve dindar bacım, hiç o dini tanımadın” öfkesi.

Haklı bir öfke bu… O kadar haklı ki, yazarın aynasına yansıyan suretinizdeki estetik özensizliği mazur kılıyor.

Hüseyin Edemir’e kızamıyorum…

Çünkü her sanat dalı gibi edebiyat da samimi bir ayna. Karşı mahalleden size doğru uzatılan bu sırlı görüntüdeki her hatada hakikatimize ait birer ince mesaj gizli. Başörtü yasağı dışında bir davası olmayan, kendi mağduriyeti dışında mağduriyet tanımayan, halkı salt cami cemaati sanan, tefekkür kültürü “Kur’anla alay eden kafiri alaycı cevaplarla küçük düşüren ulu bilge” ile ilgili masallardan, mesellerden ibaret olan bir güruhun bu aynaya nasıl daha iyi yansımasını bekleyebilirdik ki?

Yine de, “Aşağıdan”ı nevilerinden ayıran nüans farkları, yazarın kalemini tutarken kalbine sık sık danıştığını gösteriyor. Dönemin bütün mağdurlarını aynı pencereden seyrederek tersim eden bir çift gözün siyahında, kronik kompleksleri ve sancılarıyla, yüksek zekası ve yüzeysel duyarıyla bir başörtülü kız tecessüm ederek konuşmaya başlıyor;

“ ‘Beni çizsen nasıl çizerdin?’ diye sordu İkra. ‘Bilmem’ dedi Mustafa. (..)

‘Çizmezsin beni. Resimlerine baktım. Çizdiğin iki kız var. Biri çıplak, diğeri de güzel bir kız… Senin gözünde bu kadar değerli olamam. Mini etekli ve güzel bir kız olmam lazımdı. Çizmezsin beni, ama çizmeni isterdim. Bir kafesin içinde ya da az önce bahsettiğin kuyunun dibinde. Belki bilekleri kesik, belki ip atmış boynuna… Hatta en iyisi ölü.’ ”

28 Şubat’ın ayazına dolanıp ateist bir kalbin çırpıntılarını dinleyerek bu kızı temaşa etmek keyifli bir serüven… Yazara ayrıca, bütün o derin “fikri mülahazaları” sevgiyle süsleyip sadrımıza serdetmek sureti ile, içimizde ve aramızda en çok hangi hassasiyetlerin silindiğini hatırlattığı için de teşekkür etmek gerekiyor.

“Aşağıdan” bir döneme şekil veren zümrenin otopsi raporu gibi. Yazarın elindeki neşter yer yer canımızı yakıyor. Biraz “kendimiz”le, daha çok “karşımız”la yüzleşiyor ve ağrılı bir nostaljiye sürükleniyoruz. Kitabın ikinci cildi ne zaman raflara düşer bilemiyorum ama İkra karakterinin derin bir zihinsel devrimden sonra karşımıza çıkacağını umut ediyorum.

Umutlu olmak iyidir…

  • Aşağıdan
  • Yazar: Hüseyin Edemir
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: 2. Baskı Mart 2017
  • Sayfa Sayısı: 312 Sayfa
  • Yayınevi: NotaBene Yayınları

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Monika Maron’un Animal Triste’si

Read Next

Muannit Sahtegi: Anti Kahramanların Öncülerinden

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram