Yazar, zamansız bir metinle zihninden geçenleri bir bir döküyor önümüze. Her ayrıntıya korkmadan değiniyor, hepimizin yaşamında kendine yer bulan şeylerden dem vuruyor.
İskandinav ülkelerinde yaşayanların edebiyat alanındaki yaratıcılığı dünya çapında övülse de çoğu insan ‘O kadar uzun süren bir kışta kendilerini sanata adamaktan başka çareleri yok,’ der durur. Acaba haklılar mı? 2000’lerin başına kadar Norveç’ten Henrik Ibsen ya da Knut Hamsun, İsveç’ten Selma Lagerlöf, Danimarka’dan Anderson gibi kült yazarlar Türkçede bir okur kitlesi bulabilirken, günümüzde kuzeyin sert iklimi etkisini gün be gün artırıyor. Ve yılın sekiz ayı süren kış mevsimi metnin hem odağına kuruluyor hem de ona yön veriyor.
Kardan Adam, Yarasa, Leopar gibi kitapların yazarı Norveçli Jo Nesbo gibi isimler, polisiye romanları ile İskandinav edebiyatını görünür hâle getirirken en mühim destekçileri aylarca süren kış, kar ve soğuktu. Nordik edebiyatı denildiğinde akla gelen meşhur isimlerden Norveçli Knausgaard’ın altı ciltlik özyaşamsal romanı da depresif bir coğrafyanın bireye / yazara neler hissettirdiklerini anlamak için şahane bir örnek teşkil ediyor. Genel açıdan bakıldığında soğuk kışlar melankoli hissini doğuruyor.
Fakat Nordik edebiyatında çok satan suç romanlarından çok daha fazlasının olduğu da bir gerçek. Kurgunun sınırlarını zorlayan anlatılarda da yetkinlik hakim. Örneğin; Danimarka’nın Virginia Woolf’u olarak görülen Josefine Klougart, aile meselelerine odaklanarak soğuk ve karanlık Nordik manzaralarını betimleyip lirik bir roman yaratıyor. Klougart, “İkimizden Biri Uyuyor” adlı romanında bir yere ait olma ve o yere ait olunamadığında duyumsanan boşluk hissiyle boğuşurken parçası olduğu çevrenin (kışın / karın / soğuğun) onu nasıl dönüştürdüğünü varoluşsal bir perspektifle sorguluyor.
Josefine Klougart, dili yalın bir biçimde kullanarak okuru kurguladığı dünyanın bir parçası hâline getiriyor. Kurduğu net cümleler kışın durağanlığıyla yarışıyor. Herhangi bir sona erişemeyecekmiş gibi görünen hikâye bizi sıkışmışlık hissinin ve bitmeyen bir döngünün içine hapsediyor. Beklenen bir şey var ama değişime yol açacak bir şeyin gerçekleşmesi pek de mümkün değilmiş gibi, çünkü tükenmeyen kar ve soğuk tüm olanakları alıkoyuyor. Sonu gelmeyen bir bekleyiş sert rüzgȃrlar eşliğinde devam edip duruyor.
Yazar, zamansız bir metinle zihninden geçenleri bir bir döküyor önümüze. Her ayrıntıya korkmadan değiniyor, hepimizin yaşamında kendine yer bulan şeylerden – ayrılık, vuslat, ölüm, yaşlılık, çocukluk, annelik, kadınlık, erkeklik, vb. – dem vuruyor. Kadın kahramanımız bir ölümün ardından koca bir boşlukta sallanmayı öğreniyor, hatırlamaktan yorulurken kendinden uzaklaşmak istiyor ama dönüp yerleştiği ev yine kendisi oluyor.
“İnsanın hayatı boyunca taşıdığı görüntüler vardır. Kış boyunca dalları ışıldayan meyveleri olan bir elma ağacı. Bir kayın ağacının altında yuvarlanan bir kova. Bir banyo, yerde yatmış kıvranırken yukarı bakarken görülen. Bir seranın penceresi. Ve geri dönebilmek için sürdürülen uzun bir çaba, bir yerlerde bir ev bulmak.” (Klougart 2016: 157)
Lirik bir metin, belki de upuzun bir mektup Klougart’ın yazdığı. Kadın; evlerden, dağlardan, insanlardan geçmiş, kimi zaman vazgeçmiş. Sonsuz görünen ve bitmeyen kışa yalnızlığını ulayarak yersiz yurtsuzluğun döngüsünü çizmiş. Yaşamı boyunca tecrübe ettikleri vasıtasıyla kendini tekrar tekrar keşfetmiş. Kocaman bir sessizlikte bekliyor bizleri.
- İkimizden Biri Uyuyor
- Yazar: Josefine Klougart
- Çeviri: Sadi Tekelioğlu
- Türü: Roman
- Baskı Yılı: Temmuz 2016
- Sayfa Sayısı: 232 Sayfa
- Yayınevi: Alabanda Yayınları
- Marat’ın Yahut Fikret’in Ölümü - 6 Mart 2017
- Bir Ağacı Bütünüyle Görmek… - 20 Şubat 2017
- Vurulduk Ey Halkım, Unutma Bizi! - 23 Ocak 2017
FACEBOOK YORUMLARI
One Comment
Merak ettiğim bir kitaptı, güzel bir tanıtım olmuş okuyacağım en yakın zamanda.