Ali Mert’in güzel kokulu kitabı B*ktan Kitap okuyucuyu şaşırtıyor, kahramanlarına ayna tutuyor…
B*oktan Kitap’a kadar Ali Mert’in ne zaman ciddi olduğunu ne zaman dalga geçtiğini asla kestiremezdim. Karşısında hep tereddütlü durur kastını anlamaya çalışırdım… Boktan Kitap ile aydınlandım, her dediği ciddiymiş meğer! Korktum, gülemedim. Kitabı elimden attım. Ben bu adamı ciddiyetin makûs talihini kırdığı için sevmiştim, gayriciddileştirdiği için… Usulca uzandım kanepenin üzerindeki öyle görünmese de Ciddi Kitap’a, yeniden elime aldım ve okumaya başladım.
Güleriz ağlanacak halimize…
Çöpten ve Kumdan kitaplarda nasıl acı acı olsa da güldürmüştü Ali Mert. Bu defa hiç gülmedim! Hiciv, mizah düşündürürken güldürmez illa ki B*ktan Kitap bunun kanıtı… Karnınıza ağrılar saplanabilir, saygıdeğer medyanın, en saygınının, en köklüsünün, hatta direnen son kalenin aslında ne ve kim olduğunu Ali Mert’ten okurken. Siyasetle bu kadar içli dışlı olan bir medya sektörünün başka türlü olamayacağına da kanaat getirebilirsiniz…
Ali Mert, her bir bölümde mühim ve meşhur köşe yazarı E. Özköşk’ün tuvalette başladığı (ne yaptığını tahmin edebilirsiniz) gününe ve yine aslında tuvalette başladığı mesaisine tanıklık ettiriyor okuyucuyu. Kitabın bütünü de aslında bu metaforun üzerine kurulu.
Rüzgârın nereden ve ne şiddette estiğini sürekli kestirmeye çalışan, karşısında durulacaksa da bunu sadece pazarlık gücünü arttırmak için yapan, kimi yalayacağına karar verememenin en büyük korkusu olan bir köşe yazarının ama ülkenin kaderine de yön veren ya da yön verdiğini düşünen bir köşe imparatorunun, yayın yönetmeninin iç sesi; iç sesini esirgemediği yakın dostu, sırdaşı ve akıl hocası kanalizasyon faresi; tuvalette çoğu kez başladığı ve bitirdiği –en azından ana fikrini olgunlaştırdığı, köşe yazıları ve bu köşe yazılarına bulaştırdığı notlarla ilişki kurduğu editörüne verdiği emirler arasında akan deşifre edici, coşkulu metinlerden müteşekkil B*oktan Kitap.
“Evren’in mercimek kampanyasına katkısından Özal’ın otomobil sevdasını yüceltmesine, Pensilvanya merkezli “sivil toplum” atılımından umre ziyaretiyle dönemi kurtarma çabasına, çok şapkalı bir gazetecinin çırpınışları ya da medyadaki büyük çürüme… Hiciv yüklü denemelerle,” diye yazıyor tanıtım bülteninde kitabın.
Ama ben emin değilim, deneme olduklarına… Kurmaca bu! Kimse itiraz edemez diyemem ama müthiş bir edebiyat hem de belgesel tadında… Bir tür roman bu, üstelik hem tarih romanı hem de biyografik!
Ali Mert nasıl derin ama yalın bir entelektüelse öyle evirip çevirmeden, süsleyip püslemeden, ağdalı sözcüklere bulamadan, dokundurarak, dolayımlar, semboller ve imgelerle olduğu kadar yüzüne yüzüne söyleyerek yazıyor, anlatıyor. Okuyucuya olduğu kadar karakterlerine de seslenebiliyor: Sadece Büyük Köşk’e değil, hatta ona hiç değil, Küçük Köşk’lere, potansiyel Köşk adaylarına! Ne yaptığınız, nasıl yaptığınız bilinmiyor, görülmüyor sanmayın… Kokusu yayılmıyor sanmayın! Kayda düşülmüştür!
Ama bu kitap çok güzel kokuyor, anlattığı parfüme bulanmış pis kokuları giderecek gücüyle…
- B*ktan Kitap
- Yazan: Ali Mert
- Yayınevi: Yordam Kitap
- Sayfa Sayısı: 256
- Baskı Yılı: 2016
- Aysel Sağır: “Toplumsal hafızanın kör kuyularına atıldılar” - 15 Nisan 2018
- Din ile Bilim arasında Dan Brown ve Başlangıç - 5 Aralık 2017
- Kaan Arslanoğlu’na Açık Mektup - 2 Mart 2017
FACEBOOK YORUMLARI