Fitbol Dergisi, “Borsada değil, arsada güzel” mottosuyla 12 . sayısını yayınladı.
Endüstriyel futbolun tam karşı cephesinde yer alan bir dergi.
Fitbol, borsanın yükselen-alçalan grafiklerinden başka birşeydir diyenlerin kolektif üretimi olarak dolu dolu yayınlanıyor.
Futbol hayatımızın tam merkezinde… Milyonlarca dolarlık futbolcuların hayranıyız, mimarinin doruklarına ulaşmış stadyumların müdavimleriyiz. Tuttuğumuz takım yenildiğinde gözüne uyku girmeyen halk çocuklarıyız. Kimimiz 4 büyüklere sevdalı, kimimiz Adana Demir Spor gibi işçi takımlarına sevdalı. Kimimiz ise fanatizmin ulaştığı son noktadayız belki de.
Ama birileri diyor ki; futbol aslında sizin bildiğiniz futbol değil. Uymayın diyorlar patronların aldatmacasına. Yine alın tuttuğunuz takımın formalarını ama futbolumuzu da çekip alın “para babalarının” elinden…
Güzel bir dünyanın hayalini kuranlar, sporun da güzelini istiyor. Mahallenin zengin “bebesini” Mikasa topu var diye takıma almak zorunda olanların spora dair de güzel bir hayali var.
Pazardan aldığı ayakkabısını “teneke kolaya” vura vura parçalayanların geleceğe dair umutları var.
Halı sahada bile değil, mahallenin arsasında toz toprak yutan “tüyü bitmemiş yetimlerin” daha iyi bir futbola dair özlemi var.
Fitbol Dergisi, bizim gözümüzden bir dergi… Her sayısıyla dolu dolu yayınlanıyor. Fitbol’un sayfaları “toprak kokuyor”…
Fitbol Dergisi, 12. sayısında da takipçilerine zengin bir içerik sunuyor. Hasretini duyduğunuz “Fitbol” için hazır yeni sezon da başlarken, alacağınız yeni formanın yanına bir de Fitbol ekleyin…
Editörün Seçimi kategorimizde bu kez sizlere farklı bir alandan öneri yapıyoruz. Fitbol Dergisi’ni size tereddütsüz öneriyoruz..
12. Sayısına ulaşmış olan Fitbol Dergisi nedir ki diye soracak olursanız, bir de dergiyi yayınlayanların ağzından dinleyin;
“Mahallede top peşinde koşarak büyüyen her çocuk gibi, renkli televizyonda maç izlemeden çok önce vurulmuştuk zaten bu oyuna… Ucu yırtık ayakkabılarımız ve sık aralıklarla araba altında kalıp patlayan toplarımızla her boş arazi o çılgın rekabete uygun sahalara dönüşüveriyordu.
Yeryüzünde oynamak için hiçbir şeye ihtiyaç duyulmayan neredeyse tek oyundu futbol. Kale yerine taş, top yerine kutu kola ya da gazete kağıtlarından bir tomar, futbol sahası yerine dar bir sokak, kaldırım, boş arazi gayet de iş görüyordu. Hatta arkadaş bile şart değildi. Bir duvar işinizi görürdü. İnsanın kendi kendine oynayabileceği en güzel oyundu. Hala da öyle…
Yıllar sonra bir adam çıkıp bize o sevdiğimiz oyunun adının “fitbol” olduğunu söylediğinde zaten ikna olmaya hazır bünyelerimiz çabucak kabullendi bu küçük harf değişikliğini. Cemal Süreya’nın adından kaybettiği tek harf gibi, futbol da, bir harfini başka bir harf ile ikame etmişti. Çok da güzel olmuştu. Çünkü “fitbol” giderek bir endüstriye dönüşen futbolun antitezi gibiydi. Futbolda görüp de burun kıvırdığımız, yüzümüzü ekşiten ne varsa “fitbol” bunların tümünden steril, aynı yıllar önce mahalle aralarında oynadığımız oyuna benziyordu.
Futbol, “fitbol” iken daha güzeldi. İşte bu oyuna aşık olarak büyüyen, oynayan, oynayanı izleyen ve çok güzel anılar biriktiren bizler, bir futbol dergisi çıkarırken adını “Fitbol”dan başka bir şey koyamazdık. 22 adamın peşinde koşup, milyonların izlediği bu oyunun sadece bir oyun olduğunu hatırlatmak için, her ne şekilde olursa olsun, oyun oynamanın güzel bir şey olduğunu vurgulamak için, zaten özünde futbolun “fitbol” olduğuna sizi ikna etmek için anlatacaklarımız var dinlerseniz… Kaleleri kurun, başlıyoruz. “Borsada değil arsada güzel” bu oyunun o unuttuğunuz tadını size hatırlatmaya geldik. “Fitbol”un babası büyük başkan Süleyman Seba ve temsil ettiği tüm değerlere sonsuz saygıyla, biz geldik…“
- Yazarımız Serdar Şahinkaya’ya SBF’de Ders Engeli - 21 Şubat 2017
- -Güncellendi- Yayınevlerinden KHK’ye tepkiler - 9 Şubat 2017
- Biz Hayır Diyoruz - 10 Ocak 2017
FACEBOOK YORUMLARI