
Ayşe Övür’ün tarihi Botter Apartmanı’ndan etkilenerek kaleme aldığı “Botter Apartmanı” oldukça sürükleyici, ilginç, dokunaklı ve düşündürücü bir roman.
2010 yılı İstanbul’unun 110 yıl öncesine uzanan iç içe geçmiş yaşamların naif bir o kadar da insanın kanını donduracak kadar güçlü anlatımıyla, “Botter Apartmanı” insanın özde nasıl bir varlık olduğunu sorgularken, aitliği, ilişkileri, aşkı, bağı, bağımlılığı, tutsaklığı, saklanan gerçekleri ve daha nice insana dair iç hesaplaşmaları ince ince işleyerek insanın derinliklerine pek de fark ettirmeden sızmayı başarıyor. Okurken kendinize, yaşadığınız coğrafyaya ve hatta küçük çevrenize dair çok tanıdık yaşamsal ögelerle karşılaşacağınız roman, bu anlamda oldukça etkileyici.
Romana adını veren, hikâyenin ana karakterlerinden birini oluşturan Botter Apartmanı’nın bugün hala bütün ihtişamıyla ayakta duruyor olması, hikâyeyi ilginç kılan ögelerden birini oluşturuyor. Onca yıllık geçmişiyle, içinde sakladığı yaşamların duvarlara, tavanlara, kapı kollarına, merdivenlere, asansördeki aynaya sinen sesleri bugün hala duyulabilir mi acaba?
Özde, insanın iç hesaplaşmalarıyla yoğrulan romanda, konu edilen dönemlere ait tarihsel olayların ve toplumsal sorunların yaşamı nasıl yönlendirebildiği de hikâyenin ana örgüsünün önemli durakları olarak karşımıza çıkıyor. Tarihsel süreçte, Anadolu’nun bir köyünden İstanbul sosyetesine, Osmanlı İmparatorluğu’ndan 2010 yılı İstanbul Kültür Başkentine, İtalya’dan Fransa’ya uzanan geniş bir coğrafya konu edilirken İstanbul’un Beyoğlu İlçesinin ara sokaklarına kadar inip Tarihi Botter Apartmanı’nın katları arasına sıkışmış yaşamlar ustalıkla kurguda kendine yer edinmiş.
Hikâyede, bütün karakterlerin birbiriyle örtüştürülmesi ya da aralarında birbirine çözüm olan bağlar kurulmasıyla, nesilden nesile insanların hücrelerinde taşıdıkları acıların dinmediği, özellikle çocukluk travmalarının eksik benlikler oluşturduğu, bu benliklerle acı dolu yaşamların sürdürüldüğü, çoğu kez kendini ya da yakınını korumak adına gerçeklerin saklandığı ya da insanların iç arayışları sonucunda bir takım kaçış yolları bulmak adına kendilerini sakladıkları konu ediliyor. “Unutmak mümkün mü? Acılar zamanla yok olur mu? Saklı kalan her şeyin açığa çıkartılabilmesi midir insanı özgür kılacak olan?” sorularına yanıt aranıyor.
Botter Apartmanı’nın akşam on birde kapanan kapısını aralayıp içeriye adım attığınızda, tıpkı insan zihninin katmanlarında ya da bu topraklar üzerinde üst üste kurulmuş medeniyetlerde dolaşıyormuş gibi katlar arasında gezinirken “mutluluk” denen şeyin insanın iç dengesini sağlayabilecek bir iradeyle özgürleşebildiği oranda mümkün olup olmayacağının cevabı da yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Trablusgarp savaşını konu ettiği ilk romanı “Sahra 1911” den sonra, Ayşe Övür’ün bu sefer de tarihi Botter Apartmanı’ndan etkilenerek kaleme aldığı “Botter Apartmanı” oldukça sürükleyici, ilginç, dokunaklı ve düşündürücü bir roman.
![]()
|
- YAĞMUR’DAN SONRA - 18 Mart 2021
- KÖR ADIM - 1 Kasım 2019
- Botter Apartmanı - 24 Nisan 2019