Boyun Eğmeyen 5 Roman

Tüm umutlarımızın tırpanlanmaya çalışıldığı şu dönemde öyle bir 5 roman önerdik ki umuda olan inancımız her daim sürsün istedik.

Zor günlerden geçiyoruz. Tüm toplum sıkıntılı zamanlar geçiriyor. Belki de böyle zamanlarda kendimizi motive edecek şeyler arıyoruz. Geleceğe dair umutlarımızı yeşertmenin binbir yolunu arıyoruz. Ben bu durumlarda dönüp geçmişe bakanlardanım ya da geceleri aydınlatan romanların sayfalarını karıştırırım.

Tüm umutlarımızın tırpanlanmaya çalışıldığı şu dönemde öyle bir 5 roman önerdik ki her daim umuda olan inancımız sürsün istedik.

Bu işlerin böyle gitmeyeceğini elbetteki yedi düvel biliyor, biz de biliyoruz. Biliyoruz ki güzel bir geleceğin romanları da yazılıyor. Güzel bir tarih koşar adım bize yaklaşıyor. Gencecik yaşamında ömürlerinden inip “güzel atlara binenler” varoldukça, umudumuzun romanını yazacak birileri hep olacak.

Güzel günlere olan özlemle 5 boyun eğmeyen roman…

Yedinci Haç

1937 yılı, Nazi Almanyası… Bir sonbahar sabahı Westhofen Toplama Kampı’ndan yedi tutuklu kaçar. Kamp Komutanı Fahrenberg yedi tutuklunun yedi gün içinde yakalanıp geri getirilmesini emreder ve yakalandıkları zaman onları bağlayıp öldürmek için yedi çınar ağacından yedi haç yaptırır. Yedi adam da korkunç zorluklar içerisinde, kime güveneceklerini bilmeden peşlerindeki Nazi askerlerinden ve halkın içindeki muhbirlerden kaçmaya çalışırlar. Ancak kurtuluş hiçbiri için o kadar kolay olmayacaktır. İçlerinden yalnızca biri özgürlük mücadelesini kazanırken, diğerlerini ihanet, çaresizlik ve işkence üçgeninde bir ölüm beklemektedir. Yine de yedinci haçın boş kalması en büyük teselli ve en güçlü ümit ışığıdır.

1942 yılında yayınlanan Yedinci Haç, Anna Seghers’i dünyaca ünlü yapan eseridir. 1933 yılında Almanya’da kitapları yasaklanınca Fransa ve İspanya üzerinden Meksika’ya göç eden Seghers, bu sürükleyici kaçış hikâyesiyle sadece Alman halkının ve Nazi döneminin anatomisini çıkarmakla kalmıyor, en baskıcı zamanlarda bile bütün tehlikelere rağmen doğrular için ayakta kalmanın ne kadar önemli olduğunu muhteşem bir kurguyla gözler önüne seriyor.

  • Yedinci Haç
  • Yazar: Anna Seghers
  • Çeviri: Ahmet Cemal
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 415 Sayfa
  • Yayınevi: Everest Yayınları

Ay Batarken

Geçimini madencilikle sağlayan ve uzun yıllardır savaş görmemiş huzurlu bir kasaba, askeri bir birlik tarafından apansız işgal edilir. Savaş nedir bilmeyen kasabalının beklenmedik şekilde karşı karşıya kaldığı bu olay, dışarıdan gelen düşmanın yanı sıra içlerinden çıkan hainlerin de keşfi anlamına gelmiştir. Sakin, sıradan ama bağımsızlığına da düşkün bu insanların zamanla hararetlenen sessiz mücadelesi, bardağı taşıran son damlayla, gözüpek bir meydan okumaya, öfkeli bir direnişe dönüşür.

John Steinbeck’in en önemli eserlerinden biri sayılan ve Nazi Almanyası’nın çizmesi altında ezilen Avrupa’nın pek çok ülkesinde illegal olarak basılıp milyonlara ulaşan Ay Batarken, askeri bir işgalin hikâyesini iki farklı yönden anlatıyor. Zor ve baskı karşısında insanların özgürlük talebinin ve yaratıcılığının önünde sonunda galip geleceğini ustalıklı ve kıvrak diliyle anlatan Steinbeck, bu eseriyle direnişçilere hem umut vermiş hem de ilham kaynağı olmuştur. Zorbalığın olduğu yerde direnişin ve özgürlük mücadelesinin en doğal hak haline gelişi Ay Batarken’de evrensel bir kurala, günümüze de ışık tutan bir gerçekliğe dönüşüyor.

  • Ay Batarken
  • Yazar: John Steinbeck
  • Çeviri: Aslı Biçen
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Temmuz 2016
  • Sayfa Sayısı: 110 Sayfa
  • Yayınevi: Sel Yayıncılık

1902 Doğumlular

Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyamızı altüst eden iki büyük savaş –yaşanan derin üzüntü ve acılar bir tarafa– dünya edebiyatına, barıştan, kardeşlikten ve insancıllıktan yana çok güçlü bir soluk kattı. Alman yazar Ernst Glaeser ve onun başyapıtı 1902 Doğumlular, karanlıklar ortasındaki bu “umutlu hava”nın bir parçası. Savaş koşullarını, savaşa giden yolları ve savaşın ta kendisini çocukların bakış açısıyla anlatmak ise bu “umutlu hava”ya ayrı bir renk kattı.

Sahiden de çocukların gözüyle anlatılan olayların, apayrı bir etkisi var: Gerçekle başka türlü kurulan bağlantılar, hayal gücünün daha çok devreye girmesi, büyüklerin ve cinselliğin dünyasına dönük özel keşifler, abartılar, çocukları genç yaşta olgunlaştırabilen deneyimlere rağmen korunan masumiyet…

Savaşın ve zorlu koşulların, çocukların gözünden anlatılması 1902 Doğumlular’a da farklı bir güç ve hava katıyor… 1902 senesinde doğup, I. Dünya Savaşı’nı 12-16 yaşlarında karşılayan ve yaşayan çocukların gözleri, insanlığa dair çok şey anlatıyor. 1902 Doğumlular, özgün anlatım tarzı ve hem melankolik hem de mizahi ögeler barındıran diliyle; neredeyse bir “laboratuvar” özelliği sunan küçük bir Alman kasabasındaki gençlerin siyasi ve cinsel uyanışlarını, sosyal demokrat siyasetin enternasyonalizm ile milliyetçilik arasında sıkışmasını, açlık ve ekmek kavgasını çok canlı bir biçimde anlatıyor.

Sonuçta karşımıza, Ernest Hemingway’in sözleriyle “Olağanüstü güzel bir roman” çıkıyor…

  • 1902 Doğumlular
  • Yazar: Ernst Glaeser
  • Çeviri: Öner Ünalan
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 288 Sayfa
  • Yayınevi: Yordam Edebiyat

Börklüce

Bilge Umar 1936 yılında İzmir Karşıyaka’da doğdu. Yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Aynı fakültede asistan olarak çalıştı ve doktorasını yaptı. Doçentlik sınavını vererek öğretim üyeliğine atandı. Uzun yıllar Ege Üniversitesi’nin çeşitli yüksek okullarında ek görevle öğretim üyeliğinin yanı sıra müdürlük, kendi fakültesinde dekan yardımcılığı gibi görevler yaptı. Kurucu öğretim üyeleri arasında bulunduğu Ege Üniversitesi’ne (şimdi, Dokuz Eylül Üniversitesi) bağlı Hukuk Fakültesi’nde “Medenî Usul ve İcra-İflâs Hukuku Kürsüsü” başkanı oldu. Üniversiteden ayrılarak hukuk danışmanlığı ve avukatlık yaptı. Hukuk mesleği ile ilgili inceleme yazıları ile yapıtlarının yanı sıra çevirileri, özellikle Türkiye’nin ilkçağ kentleri üzerindeki araştırmaları ile tarih ve arkeoloji konularını içeren kitaplarıyla tanındı.

Son olarak Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Medeni Yargılama (Usul) Hukuku ve İcra ve İflas Hukuku derslerini verdi. Kamu Hukuku bölüm başkanlığı görevinden 2016 yılında emekli olarak İzmir’e yerleşti. Börklüce’nin kendisi de, yaşamı da, üzerine gönderilen ilk iki Osmanlı ordusunu perişan ederek Karaburun Yarımadası’nda kurmayı ve birkaç yıl yaşatmayı başardığı dervişler-müritler komünü de dünya tarihinde benzersiz bir örnek oluşturuyor.

Bütün bu konular üzerine çok ayrıntılı, çarpıcı bilgiler edineceğiniz bu kitabın alışageldiğiniz tarih romanlarına hiç benzemediğini göreceksiniz. Çünkü bu kitap, deneyimli bir tarih araştırmacısının özenli ve tutkulu çalışmasıyla, “asli kaynaklar”dan (örneğin öldürülmesi öncesinde Börklüce ile konuşabilmiş olan Rum tarihçi Doukas’ın anlattıklarından) çıkardığı bilgileri size aktarıyor ve kitap sonuna ekli “meraklısı için notlar” bölümünde bu kaynaklar üzerine de bilgi sunuyor. Ancak, Börklüce olayı hakkında bize bilgi sağlayan kaynaklar, bu olayın bazı ayrıntılarında ya suskundur ya da aralarında kopukluk, farklılık vardır. İşte bu noktada yazarın hayal gücü devreye giriyor ve sizi Börklüce’nin o büyük serüveni ile bir roman bütünlüğü içinde yüz yüze getiriyor.

  • Börklüce
  • Yazar: Bilge Umar
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Eylül 2016
  • Sayfa Sayısı: 228 Sayfa
  • Yayınevi: Evrensel Basım Yayın

Segah Makamı

Kasvetin, acının ve ölümün Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöktüğü bir dönemi anlatıyor Segâh Makamı. 12 Eylül darbesinin sol-sosyalist hareketleri tasfiye ettiği, devrimci umutların yerini hayal kırıklıklarına bıraktığı bir dönemden sonrasını anlatıyor roman: Hayatta kalanların, yaralarla incinip kırılanların dönemi. Ama bir “yenilgi” romanı değil Segâh Makamı. Kaybolan umutları yeniden diriltmek için “her şeye rağmen” mücadelede ısrar etmek, toparlanmak, kımıldamak için harcanan çabanın erdemine işaret ediliyor akıp giden sayfalarda. Mücadelenin yaşanan yığınla acıya rağmen sürdürülmesi, ama nasıl? Okura “aşk” cevabını veriyor roman. Ölümün ve acının panzehiri olan “aşk,” Segâh Makamı’nda bilinen tarzlardan farklı olarak işleniyor ama: Yaraya deva, arzuya istikamet, tene can, hayata anlam, ekmeğe katık, ruha nefes olan, mücadeleye yakıt olan aşk. Bu dünyadan geçip giden devrimcilerin kentlerin kuytularında, kalabalık caddelerinde, hapishanelerinde, eylem alanlarında, gecekondu mahallelerindeki trajedileri aşkın suyunda yakınarak resmediliyor. Büyük heyecanlar büyük sevdalarla birlikte yol alıyor. Aşkın imkânsızlığına imkânlar aranıyor, vuslat anları bambaşka anlamlarla değer kazanıyor. Yenilgi tohumlarını aşmanın, hayat ve devrim ısrarında “kalınan yerden başlamanın” umudu işleniyor. Yeniden başlamanın sancılı hazzı, Segâh Makamı’nın narin dokusunu oluşturuyor…

  • Segâh Makamı
  • Yazar: Esra Kahraman
  • Türü: Roman
  • Baskı Yılı: Ekim 2015
  • Sayfa Sayısı: 560 Sayfa
  • Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Editör: Gün Çağ Aydın
Latest posts by Editör: Gün Çağ Aydın (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Uluslararası İstanbul Şiir ve Edebiyat Festivali başlıyor

Read Next

Victor Hugo ve Sefiller

One Comment

  • kayıp devrimin öncesinde?

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *