
Hepimiz içimizdeki derin düşünceli, kaygılı, oldukça üzgün ve kendini yalnız hisseden kurttan uzaklaşmalı ve bu kısa süreli dünya yolculuğumuzu coşkularımıza ket vurmayarak, en neşeli hale getirmeye çalışmalıyız. Bozkırkurdu dans etmeli. Başka türlü olmaz.
Hermann Hesse. Dünya durdukça yaşayacak bir Alman yazar. Edebiyatın devlerinden. Bozkırkurdu da kült eserlerinden biri. Okurken halden hale girdiğiniz, parçalandığınız bölündüğünüz, düşüncelere daldığınız bazen de toparlandığınız, coştuğunuz ama sonunda kendinizi daha iyi hissettiğiniz bir kitap. Hatta daha iyi hissetmekten öte yaşam sevinci ile doluyorsunuz. Ama bu duyguya ulaşmanız için kitabın ilk yetmiş sayfasını sabırla ve depresyona girmeden okumanız gerekir. Ben bunu başaranlardanım. Sadece bu dediğim nedenle okuma grubunda (*) kitaba devam edemeyenler vardı.
Roman Kahramanı Bay Haller. Bir entelektüel. Her şeyi çok ciddiye alan ve çok ciddiye aldığı içinde bu dünya cehenneminde yalnız kalmış (kendi tercihi ile) ve hayattan hiç zevk almayan biri. Bu portre çok yakın zamanda okuduğum ve Kitap Eki’ne yazdığım Kör Baykuş’un (Sadık Hidayet) kahramanını hatırlatıyor hemen. Modern dünya insanının dolayısı ile bu satırları okuyan çoğumuzun da az veya çok karıştığı bu yalnızlık ve umutsuzca derinleşen bu depresif ruhsal durum aynen Sadık Hidayet’in satırları gibi çok etkileyici bir biçimde anlatılıyor. Ancak tek bir farkla…
Hermann Hesse modern dünyanın bu sıkılan mutsuz insanına iyileştirici reçetesini de sunmuş. Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’undan farkı tam burada. Kör Baykuş’ta o derin depresyon çukurunda, o karanlık mahzende kalıyorsunuz. Herman Hesse ise elinizden tutup hayatın yüzeyselliğinin güzelliklerine, her yaşadığımız anın o muhteşem cazibesine ve mizahın gücüne ulaştırıyor bizi. Kitap boyunca kendinizi yaşamanın ciddiyetini omuzlarında taşıyan Bay Haller ile hasbel kader sahip olduğumuz bu kısacık ömrü güzelleştirmeye çalışan diğer kahraman Hermeine arasında gelip giderken hissediyorsunuz.
Siz hangisisiniz? Veya hangi kişiliğe daha yakınsınız? Hayatı hep derin düşünen, dünyanın yüzeyselliğinin acısını hisseden ve içine kapanık yalnızlığı ile avunan hatta bazı kereler bu saçma dünyayı terk etmeyi düşünen Bay Haller misiniz? Yoksa dünyanın yüzeyselliği üzerinde coşkuyla dans eden, yaşadığı her anın kıymetini bilen ve doyasıya yaşam içgüdüsü ile dolup taşan Hermeine misiniz? Tabii ki ışıklı olan taraf yaşamın o baş döndürücü coşkusu. Kitap sizi ne kadar Haller’in hissettiklerine hak verseniz hatta kendinizi ona yakın hissetseniz bile sizi hep bu coşkuya o pırıltılı sevinçli yaşam içgörüsüne doğru çekiyor.
Hayatında hiç dans etmemiş sadece görevi ve sorumlulukları arasında sıkışıp kalmış Bay Haller’e zorla dans öğretmeye çalışan Hermine söyle diyor:
“Dans için insanda neşe, masumluk ,havailik ve canlılık gibi özelliklerin olması gerekir. Sende düşünsel yön hayli gelişmiş durumda ama küçük yaşamsal beceriler bakımından hayli geri kalmışsın.” sf. 121
Küçük yaşamsal beceriler… Bu konuda ne kadar becerikliyiz? Kitabın okuruna sordurduğu ana soru bu.
Bazı kitapların okuma yaşları olduğunu düşünürüm. Bazıları ise her dönem okunabilir ama hep farklı kılar insanı. Bir arkadaşım kitabı yirmili yaşlarda okuduğunu ancak hiçbir şey hatırlamadığını söyleyince, olabilir, hatırlamayabilirsin ama eminim bu kitap senin yapı taşına, hücrelerine nüfuz etmiştir, bu okumandan sonra da, ilk okuman sonrasında olduğu gibi tekrar farklılaşacaksın, dedim. Yani öyle bir kitap. İnsanın yapı taşına, hücrelerine karışan cinsinden. Her okumadan sonra kesin farklılaştıranlardan.
Hepimiz içimizdeki derin düşünceli, kaygılı, oldukça üzgün ve kendini yalnız hisseden kurttan uzaklaşmalı ve bu kısa süreli dünya yolculuğumuzu coşkularımıza ket vurmayarak, en neşeli hale getirmeye çalışmalıyız. Bozkırkurdu dans etmeli. Başka türlü olmaz. Başka türlü olmaz.
Hermen Hesse kitabın en son cümlesinde bu yazdığımın reçetesini şöyle vermiş: “Bir gün gelecek ben’in parçalarıyla oynayan bu satranç oyununun daha iyi üstesinden gelecektim. Bir gün gelecek, gülmesini öğrenecektim. Pablo beni bekliyor, Mozart beni bekliyordu.” sf. 209
İyi okumalar…
*BahçeYazı Kitap okuma grubu https://www.facebook.com/groups/1564196753834734/
![]()
|
Okuma önerisi!![]() Feride Cihan Göktan’ın incelemesi; “Yalnız ölüm yalan söylemez, bizler ölümün çocuklarıyız: Kör Baykuş“ Bazı kitapları tekrar tekrar okuyabilir üzerinde saatlerce konuşabilirsiniz. İnsana dair, hayata dair, gölgelerimize dair, o bilinmeyene dair kitaplardır böyleleri. İşte Sadık Hidayet’in romanı Kör Baykuş böyle bir kitap. Bir başyapıt. |
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI