Bütün çocukları yiyelim: Karanlık Barselona

Marc Pastor’un Karanlık Barselona’sı, kapkara bir polisiye ve Sherlock Holmes’ten Dracula’ya korku ve polisiye külliyatına bir saygı duruşu…

12717334_882427468521347_7329400521509461159_n

Güneş gibi canlandırıcı, su gibi arındırıcı; umut kadar hayati, ekmek kadar somut çocukların gülüşü. Çarpar, sarsar, yüreklendirir ve güçlendirir yaşama karşı. Başka hangi canlıda bu kadar doğalı, sıcağı bulunabilir ki? Her nadide olan gibi etkili, her mazide kalan gibi incitici. Mazide, evet; en son ne zaman doyasıya gülebilen bir çocuk görebildik ki?

Gülüşten nem kapanlar, ölümden korkarlar da, öldürmekten kaçınmazlar. Cizre’de yarım kalan, Bodrum’da kıyıya vuran gülüşler hangi karanlığın, hangi canavarın eseri?

Marc Pastor’un Karanlık Barselona’sı, bizi 20. yüzyılın başlarına, çocukların ölümlerinin de gülüşleri kadar değersiz olduğu, çürümüş, yozlaşmış bir Barselona’ya götürüyor. Hem yakın, hem uzak… İspanya’nın en önemli liman, ticaret ve turizm kentinin hiç böylesi karanlık, kokuşmuş, çürümüş bir tasvirini görmemişsinizdir.

“Mendizabal Sokağı’nda saklanıp gösterinin bitmesini bekleyişini seyrediyordum. Kadın, operadan ve paradan hoşlanıyor. Başkasıymış gibi görünmeye çalışan insanlar, zengin kıyafetler, büyük tutkular, trajediler ve sefaletler… Sahte bir dünya; görünüşlerden, alışkanlıklardan ve protokollerden ibaret, gerçeklerden uzak bir hayat… Maskeli bir hayat…” (S. 16)

Çocuklarını Yiyen Satürn, Francisco Goya
Çocuklarını Yiyen Satürn, Francisco Goya

Yolsuzluğun, cinayetlerin, fuhuşun, çocuk ticaretinin merkezi Barselona’da, kitap boyunca karşımıza hırsızlar, akıl hastaları, kumarhaneler, genelevler, rüşvetle susturulan bürokratlar ve polisler, kokuşmuş bir adalet sistemi çıkıyor. Pastor’un mekan üzerinden yarattığı bu müthiş atmosfer, kitabın en başarılı ve sürükleyici unsurlarından biri. İlk satırdan itibaren, sizi içine, o karanlığa çekip alıyor ve siz nefes almakta zorlanırken, anlatının içerisinde bir çıkış yolu ararken, aynı zamanda romanın olay örgüsünü büyük bir heyecanla takip ettiriyor.

“Barselona, binlerce sevgili tarafından terk edilişini kabullenmek istemeyen, kalbi kırık, yaşlı bir kadındır. Her büyümesinde aynaya bakar, değiştiğini görür ve vücudundaki kanı, kaynama noktasına dayanana kadar yeniler. Sonunda kelebek kozası misali patlar.” (S. 30)

Sorduk ya hani yukarıda, “hangi canavarın eseri”. Halkın “Barselona Canavarı”, “vampir” diye adlandırdığı, varlığından emin olmakla birlikte deliler gibi korktuğu bir çocuk katili dolanmakta bu karanlık şehirde de. Özellikle hayat kadınlarının çocukları, ardına ardına ortadan kaybolmakta, fakat fahişeler kadar, çocukları da değersiz olduğu için bir soruşturma bile açılmamakta, hatta olayın üstü kapatılmakta, çocukların kayboluşu bir şehir efsanesi olarak kalmakta. Çünkü bazı kentler, ülkeler, ölümle kendini yeniden üretir; biliriz…

Yalnızca, aynı içinde yaşadığı şehir kadar pisliğe bulaşmış, çalıştığı emniyet teşkilatı kadar yolsuzluğa alışmış Komiser Moises Corvo duyuyor çocukların çığlığını ve pek düşkün olduğu fahişelerin çağrılarına kulak veriyor.

Marc Pastor
Marc Pastor

“İyi insanların koruyucusu değildi artık. Çünkü iyi insanların varlığına inanmıyordu. Corvo’nun kendine özgü dünyasında yalnızca iki tip insan vardı: Onun gibi olanlar ve olmayanlar. Başarısızlığa mahkum mücadelesinde bizzat aralarına girmeye başlayıp başlamadığını sorgulamadan, var gücüyle ikinci tiptekileri devre dışı bırakmaya harcıyordu. Hayatı boyunca pisliğin içinde yüzmüştü ve malum, pislik, karıştırana önünde sonunda bulaşırdı. Diğerleriyle arasındaki farksa Corvo’nun arada fark olduğuna inanmasıydı.”

Corvo, o karanlığın polisi, o puslu Barselona’nın bir parçası. Ama, çocukların kanından beslenen bir canavara göz yumamayacak kadar da ayrıksı… Düşüyor canavarın peşine, bizi de bu gerilimli ve maceralı mücadelede peşinden sürüklüyor, soluk almadan hem de.

Karanlık Barselona; Komiser Corvo ile anti-kahraman olgusuna yepyeni ve lezzetli bir yorum getiriyor. Rüşvet almaktan çekinmeyen, öldürdüğü insanların soymaktan utanmayan ama “kötü”(!)’nün peşinden de ölümüne giden bir kral o; çürümüşlüğün kralı. Ondandır, onu görenlerin, fiziksel olarak dönemin İspanya Kralı’na benzetmeleri onu… 17 yaşında okumayı öğrenmiştir, ama bütün polisiye ve korku külliyatına hakim, sıkı bir kitap kurdudur. Her türlü haltı yer; ama çocukları yedirmez… Çünkü çocuk, bu kasvetli toplumsal düzende, bu kapkara polisiyede bile simgesel bir değere sahiptir. Çocuk, umuttur…

  • Karanlık Barselona
  • Yazan: Marc Pastor
  • Çeviren: Gülsevim Erhan
  • Yayınevi: Esen Kitap
  • Baskı tarihi: Şubat 2016
  • Sayfa sayısı: 255
Turgay Özçelik
Takip Edin
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

Harari, Sapiens, Barbarlık, Sosyalizm

Read Next

Çingene müziğini okumak: Türkiye’de Çingene Müziği

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *