Özgür düşünemeyen insan için ifade özgürlüğü ne kadar anlamlıdır?
Schopenhauer okuduktan sonra günlük hayatınıza sorularla devam edersiniz.
“Bir Filozofun Huzurunda” adlı kitabı okudunuz. Uzun bir aradan sonra tekrar Schopenhauer ile ilgili düşüncelere dalmış durumdasınız. Bazı yazarların onunla görüşmelerini anlattıkları metinlerden oluşan bu kitap, zihninizde yer etmiş düşünceleri harekete geçirdi. Kafanızda dönüp duran “istemek”, “istediğini yapmak”, “tasarım”, “istenç”, “Hegel”, “istem”, “cinsiyet”, “türün devamı”, “Kant”, “tercih” gibi düşüncelerle günlük hayatınızı sürdürüyorsunuz. İş arkadaşlarınızla veya komşularınızla konuyu konuşamıyorsunuz; o kadar zamanları yok, öyle bir ilgi yok. Konuşmayı tercih ettikleri konular başka. “Tercih”… Evet, Schopenhauer söz konusu olunca, insanları, tercihlerini dikkate alarak gözlüyorsunuz. Kendi tercihimiz sandığımız tercihler üzerine düşünüyorsunuz.
İş çıkışı durakta beklerken, tatile gidecekleri yeri ve oteli belirlemeye çalışan bir çiftin konuşmalarına kulak misafiri oluyorsunuz. Eve yürürken önünden geçtiğiniz kitapçıda bir kadın, seçtiği kitabı kasiyere uzatıyor. Apartmanın giriş merdivenlerinde iki genç oturmuş, ellerindeki tablet bilgisayarın ekranından müzik dosyaları seçiyorlar. Karşı kaldırımdan komşunuzun kızı geliyor, nişanlısı yine evine kadar eşlik ediyor ona.
Kitapçıdaki kadın, sorsanız, kitap almaya karar verdiğini söyleyerek açıklar, yaptığını. Elbette kasiyere uzattığı o kitabı seçmiştir. Gençler bilgisayarlarına hangi müziği istiyorlarsa onu indirmişlerdir. Tatile giden, arkadaşıyla buluşan, birbirlerine bir şeyler anlatan insanlar, ne istediklerine karar vermiş ve onu yapıyorlardır. Öyle mi?
Odanızda, “Bir Filozofun Huzurunda” koltuğunuza oturuyorsunuz. Sehpanın üzerinde duran son okuduğunuz kitaba bakarak aklınızdan bunları geçiriyorsunuz.
HUYSUZ FİLOZOF
Evet, Schopenhauer’ın yanıldığı ortaya çıkmış olan görüşleri var, hırçınlık denebilecek tutumları var. Zaten ilerleyen yaşlarda kendini kabul ettirmiş ama hep tartışılan bir düşünür olmanın da etkisiyle, “huysuz ihtiyar” denebilecek bir izlenim kaldı ondan. Fakat insanlık tarihinin önemli bir filozofu olduğuna şüphe yok. Üstelik güncel konular üzerinde durmak için en çok faydalanabileceğiz düşünürlerden biri. Birçok konuda epeyce farklı çözüm yolları benimsiyor da olsanız, düşünmeye yöneltmesi ve önemli bakış açıları sağlamasından dolayı, değerli bir kaynak.
Belki ilgi çekici bir tarzda sözler etmesi, günümüz okurunun pek meraklı olduğu özlü söz türünde cümlelerinin bulunması ve keskin kanaatler belirtmesi onun popülerliğindeki önemli etkenlerdir. Hegel’le ilgili bir sözüne bakın: “Hegel’den geriye hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şey kalmayacak, çünkü o düşünmeyip formüllerle oynadı.” Sanki internet ortamında bir yeniyetme fikir beyan ediyor.
Kendi yazdığı metinlerde bu kadar belirgin olmasa da, onunla yapılan görüşmelerden oluşan Bir Filozofun Huzurunda kitabında, Schopenhauer’ın bu “aksi” özelliği oldukça öne çıkıyor. Yaşadığımız on yıllarda etrafımızı sarmış olan popüler kültürdeki kalıplaşmış fikirlere karşı öfkeli bir itiraz gibi de okunabilir. Hele şu, hemen her gün duyduğunuz, hatta belki bazen kullandığınız “istersen başarırsın” sözü yok mu! Aynı şekilde, koca dünyadaki eşsizliğinize yapılan vurgular, herkesten farklı bir kişi olduğunuz yönündeki yaklaşımlar! Bu eğilimlerle ilişkili biçimde, düşüncelerinizi serbestçe söylemeyi özgürlüğün ileri bir düzeyi gibi yorumlamak!
E, ne diyecekti popüler kültür; başarılı olanlar, yüksek makam sahibi, zengin, ünlü olanlar bunu mutlaka hak etmiştir; yoksulluk yoksulların suçudur, işsizliğin nedeni işsiz insanlardır, mı diyecekti?
Herkes kendi başının çaresine baksın, diğer insanlarla ortak yönlerinizi, birlikte hareket etmeyi falan boş verin, kişisel farklarınıza odaklanın mı diyecekti?
Böyle düşünceleri doğrudan dile getirip zihninizde bir savunma mekanizmasının harekete geçmesini göze alamaz elbette. Popüler kültür ve (bu yazıda) aynı anlamda kitle kültürü, sizin böyle düşünecek bir dil kullanmanızı sağlayacak biçimde işler.
Schopenhauer, böyle yüzeysel yaklaşımları çürüten görüşlerini adeta azarlar gibi açıklıyor. Düşüncelerinizi söyleyebilmenizden çok, gerçekten düşünebilmenizi önemsiyor. Öyle ya, aslında ezberletilmiş düşünceleri içselleştirip heyecanla savunmanız, bir özgürlük yanılsaması değil mi?
İSTEDİĞİNİZİ YAPMAK – İSTEDİĞİNİZİ İSTEMEK
Hangi kitabı alacağınız, hangi müziği seveceğiniz, kiminle nereye gideceğiniz gibi kararlarınız, farkına varmadığınız süreçlerle belirleniyorsa, bunları yapmak için harcadığınız ömrü, kendiniz olarak mı yaşarsınız?
İstediğinizi yapıp yapmamaktan önce, istediğinizi isteyip isteyememek meselesi üzerinde durulmalı. Yoksa kendini eşsiz sanan sıradan insanlar kitlesinin bir üyesine dönüşürüz. Kitle kültürü böyle bir şey değil mi; bir arada yaşama bilincine ulaşamamış insan kalabalığı!
Diyeceksiniz ki, Schopenhauer’ın düşüncelerini bağladığı sonuçlar tam böyle değil. Evet, ama felsefesinin temelini “istenç” oluşturuyor. Ve “istenç” kavramını, isteğin gerçekleşmesinden çok, isteğin ve tercihlerin oluşumuyla ilişkili biçimde işliyor.
Yine de bu Schopenhauer yorumuna itiraz edebilirsiniz. Sonuçta tartıştığımız, hem kaynak olarak başvurmaya ve düşüncelerinden faydalanmaya alabildiğine uygun hem de sıkça itiraz edilen bir filozof. Düşünceleri üzerinde anlaşmak pek kolay değil.
Kitabı oluşturan söyleşileri gerçekleştiren yazarların bakış açıları da herhalde bu nedenle birbirinden epeyce farklı. Hele bazıları, düşüncelerini öğrenmeye çalışmak kadar filozofla tartışmaktan da geri durmuyor. Bu kitapta konulara en özgün ve en tutarlı biçimde yaklaşan yazar galiba Frederic Morin. Ne de olsa devrimcilikten olumlu şekilde söz ediyor. Belki siz “Bir Filozofun Huzurunda”ki başka bir yazarı kendinize yakın bulursunuz. Belki bu yazıdaki gibi değil de biraz daha farklı bir Schopenhauer daha gerçektir.
- Bir Filozofun Huzurunda
- Arthur Schopenhauer ile söyleşiler
- Yazar: Arthur Schopenhauer
- Çeviri: Barış Tut
- Baskı Yılı: 2016
- Sayfa Sayısı: 112 Sayfa
- Yayınevi: Sel Yayıncılık
- İbrahim Meleknaz’ı Seviyor! - 16 Şubat 2017
- Karanlığı Dağıtan Aydınlık - 5 Ocak 2017
- HAYIR’lı Bir Roman - 2 Şubat 2017
FACEBOOK YORUMLARI