
Jameson, Marksizme karşı farklı düzeylerde ve alanlarda gerçekleşen toplu saldırının, kültürel ayağına belirli bir bütünlük içerisinde cevap vermeye çalışan bir düşünür.
Bazı düşünürler, dönemlerinin içinde bir vaha işlevi görürler. Çünkü her şeyin çölleştiği, karanlığın, bilinmezliğin ve korkunun hakimiyet kurduğu zamanlarda ortaya çıkıp, normalleşen kötümserliği bertaraf ederler. Son dönemde Marksist kültürel çalışmalar alanında böyle bir sorumluluğu Fredric Jameson üstlendi. Postmodernizmin düşünsel üstünlük kurduğu 1980’ler ile günümüz arasında, her şeyin göreciliğe ve piyasaya teslim edildiği bir zamanda, Marksizmin enstrümanlarıyla ideolojik bir mücadeleye girmek ve bu mücadeleden hakkıyla çıkmak kolay bir şey olmasa gerek.
Jameson, Marksizme karşı farklı düzeylerde ve alanlarda gerçekleşen toplu saldırının, kültürel ayağına belirli bir bütünlük içerisinde cevap vermeye çalışan bir düşünür. Tüm hayatı boyunca edebiyattan, sinemaya, müzikten mimariye pek çok alanda kalem oynatarak, iktidarın liberal ya da muhafazakâr suretleriyle hesaplaşmaya kendini adamış bir bilge. Geçtiğimiz günlerde YKY tarafından yayımlanan Jameson Jameson’ı Anlatıyor-Kültürel Marksizm Üzerine Söyleşiler kitabının, yazarın düşünsel yolculuğunu takip etmek isteyen okurlar için önemli bir kaynak olduğunu söyleyebiliriz. Jameson ile yapılan söyleşileri bir araya getiren kitap, düşünürün farklı dönemlerde yaptığı çalışmalar üzerine yorumlarını bir araya getiriyor.
Diyalektiği Savunmak
Kitabın dikkat çeken özelliklerden biri, Jameson’ın ele aldığı meselelere nasıl bir diyalektik yöntem ile yaklaştığını yeniden görmemiz. Jameson, bir Marksist olarak öncelikle diyalektiğe karşı yapılan saldırıları bertaraf etmeye çalışmış bir düşünür. Diyalektiğin olanaklarının tükenmediğini ve yeniden bu olanakları kullanarak dünyayı anlayabileceğimizi bize hatırlatan Jameson, özellikle çelişkilerin ortaya çıkarılmasının önemi üzerine duruyor. Çünkü postmodern zamanlarda kültürel alanda merkeze çelişkilerin yerine çatışkıların konulması yazarımızı en çok rahatsız eden konulardan biri. Çatışkı, çelişkinin çözüm ve yeniden çözüme dair yapısının tersine, kapalı bir mantıksal yapıya sahiptir. Çelişkiler, çözüm üretmeye yönelik bir çabayla karakterize edilebilirken, çatışkılar aynı çabayı sonuçsuz bir tartışmaya taşımak konusunda ısrarcıdırlar. Çelişkileri açığa çıkaracak yöntem ise diyalektiktir yazarımıza göre. Aynı zamanda tarihsel materyalizmin yeni bir yorumunu da içeren bu teorik tercihin Jameson’ın çalışmasının ana gövdesini oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Söyleşilerde sorulara verdiği yanıtlarda kendi düşünsel projesini net olarak ifade eden bir düşünür ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu noktada şunu vurgulamakta fayda var: Jameson Jameson’ı Anlatıyor sadece yazarın düşüncelerini değil, aynı zamanda çalışmalarına getirilen eleştirileri de takip etmemiz açısından önemli bir kaynak. Türkiye’de alışık olduğumuz türden yazarı kayıran, yazarın düşüncelerinin olumlandığı bir söyleşi yöntemiyle karşılaşmıyoruz kitapta. Konularına hâkim akademisyenler Jameson’ı kimi zaman sıkıştırarak, kimi zaman belirli kavramsallaştırmalarını tartışarak bir diyalog ortamı yaratıyorlar. Bu da Jameson’ın düşüncesinin kaynaklarına inmemizi kolaylaştırıyor.
Meydan Okumanın Üretkenliği
Jameson’ın edebiyat eleştirisinde farklı okullara dair yaklaşımının evrimini de izleyebiliyoruz kitabı okurken. Yazarın gençliğinde edindiği varoluşçu formasyonun, Althusserciliğin ya da postmodernist düşünürlerin etkilerinin çalışmalarını nasıl yansıdığını takip edebiliyoruz. Aynı zamanda bahsedilen düşünceler ile kopuş noktalarını da açıklıkla ifade ediyor Jameson. Mesela Jameson’a göre edebiyat üzerine yapılan çalışmalar yorumlama seçenekleri yelpazesiyle sınırlandırıldığı ölçüde sığlaşma tehlikesiyle karşılaşıyor. Varoluşçu yorumlama, mit eleştirisi, psikoloji ya da etik eleştiriyle ele alınan edebi eserlerin siyasal ve toplumsal olanla bağını yitirtmesi Jameson’ın en çok eleştirdiği noktalardan biri olarak açığa çıkıyor. “Bu liberal ideolojilerin hepsi de (elbette bu alan sadece onlarla sınırlı değil) toplumsal ve tarihsel olanın bastırılması ve insan hayatına ve toplumsal ilişkilere zamandışı ve tarihdışı bakışın ebedileştirilmesi işlevini üstlenir” diyen Jameson, eleştiride tek bir yorumlama seçeneğini kullanmanın olumsuz sonuçlarını eleştiriyor. Dahası Jameson’a göre hakim yorumlama seçeneklerine “meydan okumak gayet üretken bir siyasal edim”. Jameson’ın tüm eserlerinde yapmak istediği şey de tam da bu: Egemen ideolojik tercihlerin yarattığı çıkışsızlığı ve göreciliği parçalayacak bir bakış açısı geliştirmek. Aynı zamanda insanın “politik bir hayvan” olduğu gerçeğini unutturmaya çalışanlara karşı, kültür-sanat alanıyla siyaset arasındaki diyalektik ilişkiyi ortaya sermek. Söyleşiler boyunca postmodernizmden, Marksizme, kimlik siyasetinden, sınıf mücadelesine pek çok konuda düşüncelerini okurken asıl derdinin iktidar mekanizmalarının yarattığı çelişkileri açığa çıkarmak olduğunu hissedebiliyorsunuz.
Jameson Jameson’ı Anlatıyor’u değerli bir başvuru kaynağı yapan özelliklerden biri son yılların en üretken ve özgün düşünürü Jameson’ın geniş ve derin külliyatına dair derli toplu bir fikir edinebileceğimiz bir kitap olması. Elli yıldan fazladır, Marksist kültürel çalışmalar üzerine kafa yoran, mücadeleci bir düşünürün röportajlarının dilimize çevrilmesinin, Türkiyeli okurlar açısından büyük bir şans olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
![]()
|
- “Yaz Rehavetinde” Okunabilecek 10 Ayrıntı Yayınları Kitabı - 26 Temmuz 2019
- Hayalete Dönüştürülen Ölülerin Romanı - 30 Nisan 2019
- Akıntıya Karşı Gazetecilik - 22 Şubat 2019