
Kitabın bütünü oluşturan şiirler ve kitap bir düşünsel domino etkisine sahip. Domino etkisi yıkım ve kötücüllük içerir. Burada sözünü ettiğimiz iyi bir domino etkisi!
Cevat Çapan ustamızın “Son Duraktan Bir Önce” adlı şiir kitabını (Yapı Kredi Yayınları) okurken, bir şiir kitabı onca denizi nasıl alır içine diye şaşırdım ilkin. Üstadı eleştirmek neyse de, övmek haddimize mi düşmüş! Bu nedenle, elimizdeki olağanüstü kitabın bende yarattığı şaşkınlıkları sıralamayı uygun buldum.
Yapı Kredi Yayınları’nın kare biçimli küçük kitapları bilinir. Bu tasarıma sahip ve toplam 62 sayfalık, yirmi iki şiirden oluşmuş bir kitaba memleketin bütün denizleri nasıl da sığmış! Hem de itişip kakışmadan, eğilip bükülmeden. Bir ucu, biz dizesi hep denizde olan, denizle olan şiirler bunlar. Yalınlık, içtenlik ve elbette bu ikiliye yön veren ustalıkla yoğrulan dil ve şiir kokan metinler; bunlara aslında hiç girmeye bile gerek yok. Denizin şiire her girişi, dizede her kendini gösteriş, ayrı bir anlam taşımakta. Yani her keresinde farklı bir deniz hali. Öyle ki, sanki dört tarafı denizlerle çevrili bir kara parçası olan ülkemizde yazmış gibi! Nerede görmüş ki bunca deniz?
Edebiyatı denizsizlikle boğulmuş bir ülkeyiz. Sadece edebiyatı değil, kültürü ve dahası günlük yaşamı denize uzak bir toplumuz. Daha yakın zamanda, selde kalanları kurtarmaya giden bir askerimiz yüzme bilmediği için şehit oldu. Böylesi acıları da yaşayan kurak bir kültürün içindeyiz işte. Ben ülkenin dört yanı diyorum, Van Gölü ve Hazar’ı da sayarak. Politikacılar, ülkenin üç yanının denizlerle çevrili olduğunun bir zenginlik gibi gösteren nutuklar atıyor sıklıkla. Deniz literatürümüz, denizcilikle ilgili dergilerimiz ne âlemde? Sevgili Hikmet Temel Akarsu üstadımın hazırladığı, alanında seçkin bir örnek olup henüz yayımlanamamış olan, deniz edebiyatına ilişkin seçkisinin ortaya çıkması sürecini yakında bilen bir kişiyim… Bu nedenle işte, edebiyatımızım denizden uzak, denizsizlikten boğulmuş olduğunu söyleyebiliyorum. Bir kara travmasına tutulan edebiyat insanlarımız da, tuzlu sudan pek hazzetmiyorlar.
Bu genel tabloda, Cevat Çapan ustamızın şiirlerindeki hafifrenk denizler, kendi adıma söylemek gerekirse, travmamıza çok iyi geliyor.
Kitaptaki şiirler için yumuşak güç nitelemesi belki tuhaf gelebilir. Şimdi, disiplinler arası geçişken kavramlar zamanı yaşıyoruz ya. Belki akışkan modernitenin neden olduğu bir geçişkenliktir bu. İşte, her neyse ne, birbirine en uzak disiplinlerin kavram ve terimlerini kullanmak sözü ve savunulan düşünceyi berkitiyor gibi görünüyor ya. Ben de diplomasim ve uluslararası siyasetin bir kavramı olan “yumuşak gücü” bu bağlamda kullandım. Diplomasi ve uluslararası siyasetin ikiyüzlülüğünden farklı olarak, Çapan şiiri gerçek bir yumuşak güç. Bağırmadan sesini duyurmanın, yalınlıkla dili yoğurmanın, ama yoğrulduğunu bile belli etmeyen bir doğallıktaki yumuşak güç!
Anlamın gizli örgütü
Usta şairler, şiirin içine anlamın gizli örgütlerini yerleştirir. Bu gizli örgütler anlama elastikiyet verirler. Anlamı çoğaltan bir elastikiyettir bu. Hem çoğaltan, hem de her okumada farklı bir anlam bükülmesi ile yeni anlamlara ulaşmayı sağlayan bir gizli örgütlenmedir yapılan. Bu örgütün gizliliği, şirini biçimsel ve fiziksel görünümüne etki etmemesindendir. O denli göze görünmez bir gizliliktir şirin içine yerleştirilen. Yoksa bu gizli anlam örgütleri “yasadışı” değildir. Buradaki “yasadışılıktaki” yasa öznesi, şiirin yasasıdır elbet. Görünüşte hukuka ve asayişe ait gibi görünen nitelemelerin geçerlik ve yürürlük alanı hukukun dünyası değil, şiirin dünyasıdır.
Ve bir de şairin atı…
Yazıya denizden girdik, denizle sürdürdük. Şiirlerdeki tek imge ve konu deniz değil elbet. Cevat çapan, andığımız kitabında anlamın gizli örgütünü sadece denizlerle çoğaltmamış, kimilerini de atlara yüklemiştir. Belki gizliliktendir, şiirlerde birden ortaya çıkıveren, bazen şairin binip geldiği bu atların kulakları sağır eden nal sesleri duyulmaz. Çünkü belirttiğimiz gizlilik gereği, usul atları, usul usul koşar şair şiirinin içine.
Her hangi bir şairin yazmış olduğu, yaşadığı somut zamanı az çok biliriz. Sonra bu bilgimizle şiirindeki kimi imge, mecaz… ve nesneleri anlamaya çalışırız. Örneğin bir aşktan ediliyorsa, aşka ilişkin şiirin soyutlamasının yanında, şiir dışı bir merak ve dedektiflikle, dışarı vurmasak bile “acaba kim” diye bir merak kabarcığı içimizde dolanır durur.
Cevat Çapan usta, bilgimiz dâhilindeki şimdiki zamanda yaşarken, şiirin içinde oradan oraya sürdüğü, arada bir binip indiği, onu taşıyan, kimi yerde şiiri taşıyan atını acaba nereye bağlar? Belki Kemal Özer gibi, “Hiçbir yerde durmamanın güzelliğine” mi? Onun atı, anlıyoruz ki, kanatlı bir şiir atıdır. Şiirde yeri geldikçe ortaya çıkar. Çoklu deniz imgesinin kontrastı gibi, çoklu bir at imgesidir şiirde dolaşır durur.
Domino etkisi…
Kitabın bütünü oluşturan şiirler ve kitap bir düşünsel domino etkisine sahip. Domino etkisi yıkım ve kötücüllük içerir. Burada sözünü ettiğimiz iyi bir domino etkisi! Bu etki, büyük gümbürtülerle geçekleşen felaketleri imlemediği gibi, zincirleme yaşanan kötü örnekleri de anlatmıyor. Usulca, yaratıcı ve bereketli bir şiirsel etki. Şiirsel domino etkisi. Yıkılmak değil, üremek ve çoklu anlam üretilmesi biçiminde bir etki. Her şiir bir domino taşı. Ve siz kendi sözcüklerinizi bir domino aşı gibi kullanarak, o şiirin bir yerinden yeni bir metne geçiş yapabilirsiniz. İşte sözünü ettiğimiz, aslında bir etkiden öte, bir domino oyunu. Bunun için sözcükleriniz, imgelerininiz, düşünceleriniz ve yaşam sevginiz olmalı. Çünkü size bu oyunu sunan şairde bunlar var.
Nasıl okunmalı?
Elbette herkes istediği gibi okur. Belki, “Ben nasıl okudum?” biçiminde yazmalıydım. Bu şiirleri, bir dost, bir bilge ya da yatılı okul arkadaşınızı dinler gibi okuyabilirsiniz. Belki de şiirin hala peşindeyseniz “Şiir nalı yazılır?” kitabı olarak da okuyun. Seçim size kalmış. Ama nasıl okursanız okuyun; mutlaka okuyun…
![]()
|
- Azerbaycan Şiiri ve Çağdaş Bir Derviş, İbrahim İlyaslı - 1 Kasım 2018
- Paslı Bir Kelime; Umut - 15 Eylül 2018
- Zor Olanı Yazmak; Kırgın Çocuklar Mevsimi - 1 Eylül 2018