Cortázar okuduktan sonra çevrenize baktığınızda sanki daha fazla bir şeyler görüyorsunuz. Ancak gördüğünüz şeyleri tanımlamak zorlaşıyor…
Julio Cortázar… Bu satırları okuyan çoğu kişinin bildiği bir isim. Bu kadar büyük yazarlardan bahsetmek kitapları hakkında bir şeyler yazmak oldukça zor. Neresinden baksam? Neresinden yazsam? Nerden başlasam? Ama önce kendi mütevazi deneyimimi söyleyeyim: Cortázar okuduktan sonra çevrenize baktığınızda sanki daha fazla bir şeyler görüyorsunuz. Ancak gördüğünüz şeyleri tanımlamak zorlaşıyor, düşüncelerinizi kelimeye dökmekte sanki yetersiz kaldığınızı hissediyorsunuz. Cortázar’ın o inanılmaz yetkin dili karşısında kendinizi yetersiz hissediyorsunuz ve panikliyorsunuz. Yaz tatilinde okuduğum Cortázar’ın iki öykü kitabından bahsediyorum. Mırıldandığım Öyküler ve Ayak İzlerinde Adımlar… Tabii ki ben de ilk defa okumuyorum Cortázar’ı… Kütüphanemden seçtiğim iki eski kitap. Yeniden okudum. Kitaplarımın eskimiş ve yıpranmış hali ben okudukça yenilendi, solmuş sararmış yapraklar ilk günkü parlaklığına kavuştu sanki. Zihnimde canlanan o eski tat… Ayak İzlerinde Adımlar’ın bir sayfasına şöyle bir not düşmüşüm kim bilir kaç yıl önce. “Söz ustası- cümle ustası” diye… Yine aynı fikirdeyim: Cortázar bir cümle ustası, bir söz ustası gerçekten…
“Arayış” meşhur öykülerinden biri. Charles Parker’ın anısına yazdığı bir öykü. İnanılmaz yetenekli bir caz ustasının sanatını, hayatını ve eleştirmenlerle olan ilişkisini anlatıyor. Sanatçı ve eleştirmen ilişkisi hakkında harika bir öykü… Sanat eleştirmenlerinin sanatçının ürettikleri ile sınırlı olduğunu ve kendilerinden hiç yaratıcı bir şey katmadan sanatın ve sanatçının üzerinden nemalandıklarını aktarıyor okura. Bunu anlatırken tabii ki o kadar derinlerdeki duygularınızı harekete geçiriyor ki okurken iyice keyifleniyorsunuz. Öykünün büyüsü… Daha doğrusu Cortázar büyüsü…
Kitaba adını veren öykü Mırıldandığım Öyküler: Düş gücü üzerine. Düş gücünün yaşadıklarımızın gerisindeki bastırdığımız karanlık düşüncelerimizi daha doğrusu duygularımızı nasıl açığa çıkardığını edebi bir dille anlatan çok güzel bir öykü.
Gazete Kesikleri: yine Mırıldandığım Öyküler kitabından. Yine çok güzel. Yazar olmanın ipuçlarını veriyor. Sadece bir gazete haberi ile bir öykü yazabileceğinizi. Benzer başka bir öyküsü de, Bir Kral ve Bir Prensin Öcü Teması Üzerine Notlar (ismi ne kadar ilginç değil mi?) Bu öyküde de yazarlık sanatı üzerine: Bach’ın Müzik Armağanı adlı yapıtını bir öyküye nasıl dönüştürdüğünün arka planını anlatıyor. Sonra da Clone ismi ile öykünün kendisini okuyorsunuz. Çok yaratıcı.
Cortazar fantastik öyküleriyle de bilinen bir yazar. Ayak izlerinde Adımlar kitabında fantastik öykülerinden örnekler var. Yaz isimli ilk öyküsü buna örnek. Çok durağan yaşayan duygusuz ve coşkusuz bir çiftin hayatındaki küçücük bir değişiklik (bir akşam komşularının kızının evlerinde kalması) ailede o kadar bir sarsıntı oluşturuyor ki evlerine vahşi bir at saldırmış gibi. Yazar bence gerçek dışı olan bu at kurgusunu aslında gerçek yaşadıklarımıza gönderme yapmak için kullanmış. Anlatmak istediğini gece yarısı bir atın eve girişi fantezisi ile gerçek ve gerçek üstünü karıştırarak anlatmış. İnanılmaz.
Işık Değişikliği: Çok güzel bir öykü. İnsanın hayal ettikleri ve gerçekler arasındaki farklar. Aşkın Belleği. Hayal gücü, hayal kırıklıkları ve gerçekler. Sadece bu öykü için bile bu kitap okunabilir.
Julio Cortázar (1914-1984) Brüksel doğumlu. Arjantin’de yaşamış ve dünyada kocaman bir iz bırakmış bir yazar. Kitaplığınıza bakın. Cortázar’ın bir öykü kitabını bulursanız alıp okuyun. Çok seveceksiniz.
Eğer hiç okumadıysanız şeftali yememiş gibisinizdir. Çünkü Pablo Neruda “Cortázar’ın hiçbir yapıtını okumamış olmak, ömür boyu şeftali yememiş olmak gibi bir şeydir” demiş. Şeftali tadında gerçekten.
Bu iki kitaptaki öykülerin arasında ortaklık var mı bilemiyorum. Bu hafta sonu katılacağım okuma toplantısında kitap kurdu arkadaşlarım bakalım öyküler arasında farklı bir bağlantı kuracaklar mı ve başka neler söyleyecekler merak ediyorum.
|
|
- YOKSULLUĞUN DERİN HALİ: AÇLIK - 18 Mart 2021
- Mahcubiyet ve Haysiyet - 7 Kasım 2020
- Martin Eden’i Okumak veya Okumamak - 22 Ağustos 2020
FACEBOOK YORUMLARI