Bir Osmanlı Polisiyesi Üzerine: Divina’nın Bileziği

Romanını anlattığı atmosfer ve karakterleri üzerinden polisiye yazarı Ayfer Kafkas’la edebiyatı ve kitaplarını konuştuk.

Polisiye edebiyat, okuma tecrübelerinin en heyecanlısıdır muhakkak. Bununla birlikte belleği ve usu her an uyanık tutmamız gereken nadide bir deneyimdir de. Parçaları toplayıp kimi zaman yazarla kimi zaman münferiden birleştirme ve tabloyu seyretme sanatıdır, diyebiliriz.

Romanını anlattığı atmosfer ve karakterleri üzerinden polisiye yazarı Ayfer Kafkas’la edebiyatı ve kitaplarını konuştuk. Kafkas’ın İnkılâp Kitabevi’nden yeni edisyonuyla yayımlanan kitabı Kızıl Şebeke ve son kitabı Divina’nın Bileziği, “Eşrefzade İdris Bey’in Maceraları” üst başlığıyla okurlara yeni bir serüvenin kapılarını aralıyor; Bir Osmanlı Polisiyesi’nin.

  • Ayfer Kafkas kimdir, okurlar adına bunu öğrenmek istiyorum öncelikle…

1979 Kütahya doğumluyum. Hâlâ doğduğum şehirde yaşıyorum. Bir meslek kuruluşunda yönetici olarak çalışıyorum. Evliyim, iki çocuğum var.

Hayal kurmayı, bunları anlatmayı ve yazmayı seven bir insanım. Çocukluğumdan beri uydurduğum hikâyeleri anlatırım. Tabii o yaşlarda dinleyici kitlem de benim gibi çocuk olduğundan anlattıklarımın kurgu olduğunu çoğunlukla kavrayamazlardı. Sanırım uydurukçu olduğumu düşünüyorlardı.

Okumayı, satırlarda edebiyatın gücünü hissetmeyi çok seviyorum. Bir de okuyup bitirdiğim kitapları biriktirmeyi… Bu yüzden kitaplarım kıymetlidir. Ödünç kitap okuyamadığım gibi elektronik kitaplara da hâlâ mesafeliyim. Bir kitaba fiziksel olarak sahip olmadıkça onu gerçekten okumuşum gibi hissetmiyorum. Belki geri kafalılıktır, bilmiyorum. Kitapların olmadığı bir dünya düşünemiyorum.

  • Yeni yayıneviniz İnkılâp Kitabevi’nden iki kitabınız yayımlandı. Osmanlı döneminde geçen bu romanlardan ilki Kızıl Şebeke’de kapalı oda cinayetlerini anlatıyorsunuz; ikincisinde katman katman açılan bir “hile” düzenini gün yüzüne çıkarıyorsunuz. Dikkatimi çeken, hem Kızıl Şebeke’de hem de Divina’nın Bileziği’nde olayların hep daha büyük bir kurgunun parçası olması…

Yazmanın ilk kuralının, okuru ilgilendiren bir şeyler anlatmak olduğuna inanıyorum. İnsanlığı tanımlayan en iyi kelime bence “merak…” Merak etmezsek öğrenmek, okumak istemiyoruz. Peki, başkalarının başından geçen, hatta bazen başımıza gelmesine olanak dahi olmayan bir kurguya nasıl merak duyup da okuyoruz? İşte bu noktada yazarın maharetine kalıyor iş… Eğer yazar karakterini ete kemiğe büründürür, onu gerçekte var olan bir yakınıymışçasına okura anlatabilirse, artık onun yaptığı her şey okuru ilgilendirir. Sevdiklerimizi, tanıdıklarımızı arayıp neler yaptığını sorarız. Onun öğleden sonra pazara çıkıp alışveriş yaptığını dinlemekten keyif alırız. Fakat tanımadığımız biri bizi ilgilendirmez.

Yazarın karakterini tanıtması ilk gereklilik fakat tek gereklilik değil. Yazarın, anlatılmaya değer bir şeyleri anlatması da gerekiyor. Tabii eğer Gabriel Garcia Marquez falan değilseniz… Edebiyatı böylesine etkili kullanan bir yazarın anlatmaya değmeyecek şeyleri de anlatması mümkün. Fakat sanırım ben işi garantiye alıyor, Marquez kadar etkili olamayabileceğim gerçeğinden hareketle anlatmaya değer bir meseleyi anlatmayı tercih ediyorum. Zaten polisiyenin altın çağında da bunun örneklerini görürsünüz. Hercule Poirot da, Sherlock Holmes da sık sık toplumun gözünün önünde olanların başlarına gelen, toplumun önemli bir kesiminin ilgisini çekecek olayları çözmeye çalışmışlardır.

  • Sizi polisiye yazmaya sürükleyen şey neydi? Özellikle Osmanlı döneminden bir hafiye çıkarma fikri nereden aklınıza geldi?

Bana hangi dönemde yaşamak istediğimi sorsalar sanırım cevabım 19. yüzyıl ortaları olurdu… Bilimsel keşiflere tanıklık edebileceğim, aklın ve zekânın daha fazla öne çıktığı bir dönem hayali kurarım. Bu sebeple eski dönemlerde geçen kurguları okumaktan büyük keyif alırım. Yazarın okumayı sevdiği türde yazmasının avantajlı olduğunu düşünüyorum. Severek yapılan işin enerjisinin aktarılacağına inanıyorum.

19. yüzyıl benim için anlatması keyifli bir dönem. Bu dönemde bizim topraklarımız Osmanlı idi. Olaylar kurgu olsa da devrin gerektirdiği sahneyi kullanmam gerekiyor. Aslında bu bir tercih değil, bir zorunluluk diyebilirim. Bundan yüz yıl sonra bir yazar bugünü yazdığında dönemimizi anlatacak. Bunun gibi…

Bu dönemden bir hafiye çıkarma fikri keşke bana ait olsa ama değil. Amanvermez Avni ve Fakabasmaz Zihni, topraklarımızdan çıkan ilk hafiyeler. Benim bu yöndeki tercihimin sebebi ise bilimsel gelişmeye paralel olarak cinayet araştırmalarında kullanılan teknolojiden uzakta, sırf akıl yürütme ile çözülen düğümler yazma isteğim…

  • Gördüğüm kadarıyla dil-üslup gayet güzel, yüzyıl öncesinden çok okunaklı iki roman ortaya koydunuz. Peki, neden Osmanlı dönemi?

Az evvel aslında bu soruya da cevap vermişim. Eski dönemi anlatmak isteyen birinin kronolojiden uzak durması mümkün değil. Tabii tamamen kurgusal bir evren de yaratılabilirdi fakat ben bunun polisiye türü için doğal olmayacağını düşünüyorum.

  • Sherlock Holmes-İdris Bey kıyaslaması yaptığımız zaman, vakalar konusunda İdris Bey daha paylaşımcı bir dedektif gibi görünüyor, hem daha insancıl. Yardımcısı Musa Bey’le sürekli fikir teatisi yapıyorlar. Siz, Doyle’un Holmes’ü ile İdris Bey’i kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?

Aşağı yukarı aynı fikirdeyiz. Yenilmez bir karakter okumak bazen sıkıcı olabiliyor. Zaafları, endişeleri, hassasiyetleri olan, alçakgönüllü bir karakter daha doğal geliyor bana. Yeteneklerinin ve zekâsının bilincinde olmasına rağmen böylesine mütevazı bir karakter için mutlaka bir “tamamlayıcı unsur” olması gerekiyordu. Musa Bey bu sebeple onu takdir ediyor, tevazu gösterdiğinde bunun tevazu olduğunu anlıyor yani hak ettiği değeri veriyor. Bilirsiniz ki gerçek hayatta işler böyle yürümüyor. Bir şey bilenin bunu bağırarak söylemesi lazım. Mütevazı olmak çok riskli.

  • Divina’nın Bileziği’nde bir cümleyi çok beğendim. […] “ ‘o böyle bir şey yapmaz’ derken elini göğsüne koymuştu. Eliyle katili gösteriyor, o değil, ben yaptım diyordu adeta…” Bu cümleyle konuyu açmak isterim. Karakter yaratma ve analizi konusunda güzel bir örnek çünkü… Pek çok insanın dikkat etmediği şeydir beden dili.

Beden dili bence bir yazar için en temel araç. Kullanılmadığında okuru çekmeniz çok zor. Sahnenin okurun gözünde canlanması için hepimizin günlük hayatta sık sık kullandığı hareketlerin mümkün olan en az kelimeyle anlatılması lazım. Karakterlere canlılık ve gerçekçilik kattığına inanıyorum. Tabii farkında olmadan yaptığımız hareketler bazen zihnimizdekileri ifşa ediyor. Bunu yazıda da kullanmak lazım.

  • Bahsettiğimiz iki romanda da çocuk karakterler var. Bu karakterler polisiye bir hikayeye keyifli bir es verdiriyor. Ali Cengiz mesela, haşarı bir çocuk ama çok akıllı, beni çocukluğuma götürüp Twain’in Tom Sawyer’ını hatırlattı.

Ali Cengiz karakterini ben de çok seviyorum. Sağı solu belli olmaz bir karakter… Ustasına ihanet etmez ama karşılığını alamaz, sokakta aç biilaç kalırsa ne yapacağı belli olmaz. Sokaklarda perişan vaziyetlerde yaşamış, aç kalmış, itilip kakılmış, insan yerine konmamış bir çocuğun, çocuksu masumiyeti de kalmıyor. Ali Cengiz’in en önemli meselesi hayatta kalmak… Bu konuda bir risk görürse kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Yani Ali Cengiz’in vefası ölene kadar değil. Onun bu halini çok samimi buluyorum. Çocukların, büyüdükçe toplumsal kurallar vasıtasıyla yontulan vicdandan yoksun bencilliklerini yazmak bana keyif veriyor. İdris Bey gibi bir beyefendiyi bile pisliğine alıştırması ise çok eğlenceli.

  • …Eşrefzade İdris Bey’in sonraki maceralarında Ali Cengiz ve Bıdık’ı daha çok görecek miyiz?

Evet, Bıdık biraz daha saf, daha kıt akıllı bir çocuk. Henüz okur onu pek fazla tanımadı ama oldukça eğlenceli saflıkları olacak. Onun ve Ali Cengiz’in maceralarını yazmaya devam edeceğim.

  • Son olarak… Eşrefzade İdris Bey’i bekleyen yeni maceralar var mı?

İdris Bey’in şu anda bir yerlerde günlük hayatına devam ettiği hissine kapılıyorum. Bazen şimdi ne yapıyor olabilir diye kendime sormadan edemiyorum. Demek ki anlatacaklarım henüz bitmemiş. Maceralarının devam edeceğini söyleyebilirim.

  • Divina’nın Bileziği
  • Bir Osmanlı Polisiyesi
  • Yazar: Ayfer Kafkas
  • Türü: Polisiye
  • Baskı Yılı: 2020
  • Sayfa Sayısı: 208 Sayfa
  • Yayınevi: İnkılap Kitabevi
Vinkmag ad

Read Previous

2019’da Yayımlanan Kitap Sayısı Belli Oldu

Read Next

Empati Kraliçesi Anlatıyor!

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *