
Bir sömürü makinesi olan insanın doğaya ve hayvanlara karşı yürüttüğü yıkımın ve toplumsal ilişkilerdeki ötekileştirmenin öyküsü Orman Kitabı.
“İnsan, düşünen hayvandır”, “insan, üreten hayvandır” vb. insanın hayvanlarla tür olarak benzer, ancak onlardan üstün olduğunu ifade eden birçok aforizma mevcut. Elbette bu aforizmalar, hakim bir söylemin parçası. Yani, hayvanlardan üstün, genel anlamda da doğaya karşı öncelikli ve ayrıcalıklı olduğumuzu düşünürüz. Doğanın tüm canlıları, varlıkları, güzellikleri, ürünleri insanlar için, nihayetinde.
Hakim olan bu söylemin sonucunda selfie çekmek için yavru bir yunusu öldürebiliyor, ihtiyaç için değil zevk için avlanabiliyor, üç kuruş için ağaçları katledebiliyor ve gönül rahatlığıyla doğayı kirletebiliyoruz.
Rudyard Kipling Orman Kitabı’nda, insanlar ve hayvanlar arasındaki ilişkiyi, insanın doğa ile kurduğu bağı masaya yatırıyor ve aynı George Orwell’in Hayvan Çiftliği gibi, hayvan kahramanlar üzerinden bir sosyolojik analiz ortaya koyuyor.
Orman Kitabı’ndaki hayvanlara göre, bizdeki hakim kanının aksine, yaşayan varlıklar arasında en zayıf en savunmasız olanı insan. Onlara dokunmak sportmence değil. Bu yüzden hayvanlar, insan öldürmeyi yasaklamış. Başka bir söylentinin de etkisi olmuştur belki; insan yiyenlerin uyuz olacağı ve dişlerinin döküleceği gibi…
Hayvanlar birbirlerine karşı da, kötülerin istisnalığı burada da mevcut elbette, oldukça naif ve saygılı. İhtiyacın dışında avlanılmıyor, avlanırken birbirlerinin bölgelerine saygı duyuluyor… Güçlülerin üstünlüğü, önceliği var elbette, ancak bu güç diğerlerini sömürmek ya da ezmek için kullanılmıyor.
Orman Kitabı, daha önce birçok kez sinemaya, tiyatroya ve çizgi romana uyarlanarak karşımıza çıktı. Kitap olarak da birçok farklı baskısı daha önce yapıldı. Son olarak İthaki Yayınları, Gökçe Yavaş’ın özenli çevirisiyle bu klasiği tekrar bize hatırlattı.
Fabl türünün yetkin örneklerinden olan Orman Kitabı, şenlikli ama aynı zamanda etkili bir dille anlatıyor hikayesini. Sıklıkla çocuk kitabı olarak değerlendirilse de, esasında oldukça politik bir kitap. Kipling, hayvanlar ve insanlar üzerinden sömürgeciliğe karşı açık ve etkili bir eleştiri getiriyor Orman Kitabı ile. Başta belirttiğimiz üzere, Hayvan Çiftliği gibi, hayvanlar birbirleriyle ve insanlarla olan ilişkileri üzerinden bir toplumsal eleştiri koyuyor ortaya.
Kurtlar tarafından yetiştirilen Mowgli’nin hem hayvanlar arasında, hem de insanlar arasında ayrıksı kalması tesadüf değil; insanın doğaya karşı kurduğu tahakküme dayalı sakat tutkunun bir sonucu. Korktuğumuz, farklı gördüğümüz, kurulu düzenimizi tehdit eden her unsuru “anormal”, “öteki”, “deli”, “terörist”, “paralel” olarak yaftalayıp kapatmamızın, hapsetmemizin, yok etmemizin bir sonucu.
Orman Kitabı’nın doğasında tek bir açlık var, yemek ihtiyacı, o da açlığını giderecek kadar yiyerek karşılanıyor. Oysa insandaki açlık bambaşka! Korkutucu, yok edici, yıpratıcı bir hastalık. O açlığın önünde ne doğa durabilir, ne hayvanlar ve hatta insanlar…
Yine o açlık ki, doymayan ve yuttukça çoğalarak devam eden, yiyecek insanın da başını. Çünkü doğanın bir parçası insan sadece; ne anası, ne ağası… Ormanın, yani doğanın bir kanunu var, ki herkes bilir: Her zalimi bulur cezası.
- Orman Kitabı
- Yazan: Rudyard Kipling
- Çeviren: Gökçe Yavaş
- Yayınevi: İthaki
- Baskı tarihi: Şubat 2016
- Sayfa yapısı: 183
- Vay canına! PUKSAVIDA yayın hayatına başladı! - 16 Mart 2017
- Cinler, canavarlar, filozoflar ve bilumum teröristler - 9 Mart 2017
- Londra’da Hoş Cinayet - 30 Ekim 2016
FACEBOOK YORUMLARI