
İstanbul’un farklı zamanlarına denk düşen meyhaneleri ve söz konusu dönemlerin meyhane kültürünü anlatıyor Meyhane Yahut İstanbul Akşamcıları…
Yaşadığımız zamanın kabalığına hapsoluyoruz çoğunca. Ne “durup ince şeyleri düşünmeye” ne de yolu yordamı olan işleri yapmaya vaktimiz var artık. Hayat olanca hızı ve yavanlığıyla akarken şöyle bir durup etrafa bakmak, derin bir nefes almak gelmiyor aklımıza. Günlerin getirdiklerinden keyif almak ne mümkün?Gelenler, kötülük ve kaygı yalnızca. Bu yüzden biraz da zul oluyor geçip giden hayatımız. Yağlı boya bir tablonun coşkusunda değil ucuz reklam filmlerinin içinde yaşıyoruz, o kadar.
“Güzelliğin, üslubun, usturubun, yol yordam bilmenin kıymetinin ve bunun önem verilmesi gereken bir şey olduğunu savunanların giderek azaldığı; yerine aceleciliğin, ucuzluğun, yavanlığın ve bayağılığın, bunun zamanı yakalamayla alakası olduğunu savunanların koyulduğu çağımızda toplumsal hayatın vazgeçilmez mekanlarından olan meyhaneleri eski tanıklarından okurken aradaki zamanın on yıllar değil de yüzyıllar olduğunu düşünmemek neredeyse imkansız. Çağ ilerlerken kazanç tablomuza bir yığın artı koymayı başardığımızı iddia etmek sanırım biraz budalaca olur. İnceliklerin yok olması bile başlıbaşına kazandığımız bir sürü başarıdan ağır basar terazide”
Vasfi Kuyucu böyle anlatıyor kendince zamanın ruhundaki yıkıcılığı.
Kendisi bu yazıya vesile olan Meyhane Yahut İstanbul Akşamcıları kitabını hazırlayan kişidir. Kitabın Yazarı ise kendisi de İstanbul akşamcılarından olan Mehmet Tevfik’dir. Mehmet Tevfik İstanbul’un farklı zamanlarına denk düşen meyhaneleri ve söz konusu dönemlerin meyhane kültürünü anlatıyor Meyhane Yahut İstanbul Akşamcıları’nda.
Kitap üç farklı yazarın meyhanelerle ilgili çeşitli metinlerinden derlenmiş.
Kitaba adını veren bölümde Mehmet Tevfik’in metinleri yer alıyor. Mehmet Tevfik (1843-1893) gazeteci ve aynı zamanda mizah yazarı. Kendi hazırladığı “Çaylak” isimli mizah dergisinin adı kendisine lakap olarak iliştirildiği için Çaylak Mehmet Tevfik diye de anılıyor.
İkinci bölüm, yine gazeteci ve yazar olan Ahmet Rasim’in (1864-1932) kaleminden. Ahmet Rasim aynı zamanda besteci. Onun yazılarından derlenen bölümün adı ise “bir Başlangıç Hikayesi”.
Metinleri kitaba konu olan son yazar ise Osman Cemal. Zor ve acılı deneyimlerden sonra cumhuriyet döneminde Kaygılı soyadını alıyor. Kendisinin öykü, roman ve oyun yazmak gibi meziyetlerinin yanında ortaoyunculuğu yapmışlığı da var. Son iki bölüm ise onun iki yazısından oluşuyor. İsimleri sırasıyla; “İçkiye Nasıl Başlanır?” ve “Eski Balık Pazarı”.
Sunuş bölümünde ise Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisinden faydalanılmış.
Şimdi gelelim asıl mevzuya, kitapta ne anlatıldığına.
Kitap, meyhanelerin muntazam düzenini ayrıntılı şekilde anlatıyor. Nerede ne var biliyoruz kitabı okuduktan sonra.
“Tezgahın arkasına düşen duvarda, oymalı raflar bulunurdu, bu raflara rakı ve şarap birlikleri dizilirdi; kenarındaki çivilere de camdan yapılmış kulplu rakı ve şarap ibrikleri asılırdı; müşterilere içki bu ibriklerle sunulurdu; en eski gediklilerde, cam ibrik yerine kabak kullanılırdı.
…Meyhanenin bir duvarı boyunca gayet büyük ve içlerinde cins cins şarap ve rakı bulunan fıçılar dizilirdi, öyle ki, bu fıçıların kocaman tahta lülelerine merdivenle çıkılır ve kol gibi fışkıran içkiye çanak, bardak değil kocaman kovalar tutulurdu.”
Şarap fıçıları ve rakı ibriklerinden sonra gedikli meyhaneler ile koltuk meyhanelerine geliyoruz ilerleyen sayfalarda.
“Osmanlı döneminde meyhane locaları vardır. Bu loncaya bağlı olmayanlar meyhanecilik yapamazdı, yapsa bile bu işi kaçak yollardan icra etmek zorunda kalırlardı. Bu loncaların verdiği bir nevi ruhsat olan ‘gedik’ler olmadan çalışan meyhanelere ‘koltuk meyhaneler’ adı verilirdi.”
Başka?
Meyhanelere kimlerin gelip gittiğini, İstanbul akşamcılarının nasıl oturup kalktıklarını okuyoruz kitabın içinde ilerlerken.
“Gediklilerin tezgahbaşı müşterileri, ekseriyetle ‘Dört kaşlı’ tabir edilen esnaf kalfaları, genç kalem efendileri idi, ne keseleri, ne yaşları akşamcılığa elverirdi.
…İstanbul akşamcıları, ununu eleyip eleğini duvara asmış çoluk çocuk, damat ve gelin sahibi olmuş kimselerle, yani tezgahbaşı devrini geçirmiş olanlarla akşamcılıkla dile düşmüş kendi mahallesiyle civarda kız bulamayınca en az yedi mahalle aşırı yerden bir kız alarak zavallının başını ateşe yakmış bıçkınlar idi. Çoğu da ‘bekarlık sultanlık’ diyen ve han odalarında oturan işi tıkırında esnaf bekarlarıydı.
…bir takım garip, fakir akşamcılar da vardı ki, bazıları güzel sesleri ile gazel okur, kimisi ney üfler, keman, çığırtam, zurna çalardı, öylelerini diğerleri idare eder onlara para verdirmezlerdi.”
Tabi meyhaneden bahsedince neler sunulduğu neler yenilip içildiğinden bahsetmeden de olmaz. Vasfi Kuyucu’nun Reşat Ekrem Koçu’dan aktardığına göre Gedikli meyhaneler temizliği ve yemek çeşitliliğiyle ünlüdür.
“Gedikli meyhanelerin mutfaklarının temizliği ve zenginliği, aşçılarının da ustalığı meşhurdu; bilhassa balık ve et yemeklerinde hepsi birer aşçıbaşı idi. Balık çorbalarının, mürekkep balığı yahnilerinin, böbrekli bulgur pilavlarının, yumurtalı çiroz tavalarının, midyeli böreklerinin, mantar böreklerinin, tandır kebaplarının şöhreti bütün Akdeniz ve Karadeniz limanlarına yayılmıştı.”
Bunların dışında; meyhane ritüellerinden köçeklere, meyhanelerin hangi semtte olduğundan bunların sayısına, buraları işletenlerin milliyetinden meyhane çalışanlarının ünvanlarına kadar pek çok ayrıntılı bilgi bulabiliyoruz kitapta. Meyhane ve akşamcılarla ilgili hikayeler, anekdotlar da bolca karşımıza çıkıyor.
Ayrıca meyhanelerin vazgeçilmezleri olan müzik ve şiir de var Meyhane Yahut İstanbul Akşamcıları’nda. Kendisi de şanlı bir akşamcı olan Erzurumlu Aşık İbrahim’den bir beyit…
“Doldur be Mastori, doldur be Barba,
Bir de tezgahından aşıka caba…”
Kitapı okudukça tarihin derinliklerinde kalan mekanlar canlanıp karşımızda beliriyor. O efendi, o bıçkın, o mağrur akşamcılar, o dumanlı masalar, beyitler, şiirler ve müzikler… Zamanın ruhunun tutsaklaştırdığı aklımıza iyi gelecektir bu kitap.
Geçip giden zamandan arda kalan gerçek hayatları ve geçmişin mütevazi ama yaşamayı çoğaltan mekanlarını, tarihin tozundan arındıran kitaplardan birisi olarak kaydedilebilir Meyhane Yahut İstanbul Akşamcıları.
![]()
|
- Doldur be Mastori, doldur be Barba - 9 Ocak 2017
- Rilke’den Heykeltıraşın Kitabı; Auguste Rodin - 29 Ocak 2017
- Tuvalden Altıpatlara Van Gogh; Son Mektuplar - 26 Aralık 2016