Suat Duman’ın Dünyanın Leşleri romanı kişisel gözüken bir intikam öyküsü. Kişisel gözüken ama aslında çok da kişisel olmayan bir intikam.
Edebiyatımızda bereketli bir dönem yaşıyoruz. Toprağımızdan genç yazarlar, çok iyi romanlar, öyküler fışkırıyor adeta. Suat Duman, son romanı Dünyanın Leşleri’yle bu klasmandaki edebiyatçılardan. Cinayet Mevsimi ve Mürüruzaman Cinayetleri’nin de yazarı olan Duman genç ve iyi yazar kategorisinde haklı bir yer buluyor.
“Bana göre hayat uzun bir intikam hikâyesinden başka bir şey değildir. İnsan başka ne için yaşar.”
Benim de içinde yer aldığım kuşağın şöyle bir durumu var. Hayatımızın önemli bir dönemini, kimimiz çocukluk kimimiz ilk gençlik, 12 Eylül’ün karanlığında geçirdik. Ülkenin güneydoğusunda yaşanan savaşın, çatışmaların hikâyelerinde boğulduk. Sonrasında ise laikliğin, cumhuriyetin, demokrasinin ve hukukun ortadan kaldırıldığı, ben yaptım olduculuğun yaygın tavır haline getirildiği iktidar dönemi üzerimize çöreklenip bir hınç oluşturdu. Aynı dönemleri, benzer biçimde yaşayan yeni dönem edebiyatçıların eserlerini okuduğumda sözcüklerin arasında patlayan böyle bir hıncı hissediyorum. Öznel bir yorum gibi gözüküyorsa da okuduğum romanların hemen tümünden bu öfkeyi hissediyor olmam bir tesadüf olmasa gerek.
İntikam öyküleri
Suat Duman’ın Dünyanın Leşleri romanı kişisel gözüken bir intikam öyküsü. Kişisel gözüken ama aslında çok da kişisel olmayan bir intikam.
“Bir kahraman olmayı seçmemiştim, eh, bu bir seçim meselesi sonuçta. Şu halde, yani değil bir kahraman, herhangi biri olmayı bile seçmemiş birini bu kadar hırpalamak doğru değildi.”
“Ant olsun ki sizi mahvedeceğim orospu çocukları!”
Genç kuşak yazarlarımızın bir kısmı intikam öyküleri anlatıyor. Sanat ve özel olarak edebiyat intikam hissini ortaya sermek için iyi yöntemlerden birisi. Kini ve intikamı sönümlendirenleri de olmakla birlikte Suat Duman’ın da aralarında olduğu yazarların romanlarında yıllarca biriktirilen kinin tıpkı sizin kininiz gibi diri olduğunu görüp seviniyorsunuz.
Birer kahraman olamadık, olmadık ya da…
İyi romanı belirleyen en önemli kıstaslardan biri karakterlerse, diğeri kurgudur. Dünyanın Leşleri, çok az karakterle kotarılmış bir roman. Çok az karakterle bu kadar derin ve edebi hazzı yüksek bir hikâye oluşturup onu devam ettirmek her babayiğidin harcı değil. Suat Duman bunun üstesinden başarıyla geliyor.
İkinci ölçütümüzse kurgu. Kurgunun es geçildiği, tamamen okuyucuyu şaşırtmak üzerine kurulu romanlar var. Murat Menteş romanlarında sıkça rastladığımız, kurgunun geriye düştüğü, laf ebeliğine ve söz oyunlarına dayanan eserleri bu kategoriye alabiliriz. Daha önce hiç okumadıysanız şöyle tarif edebilirim. İlk okunan kitapla sarsılıyorsunuz zira hiç alışık olmadığınız söz oyunları var. İkinci kitabında biraz keçiboynuzu çiğniyor havasına giriyorsunuz ama maşallah söz oyunları konusunda coşuyor yazar, o sizi bir süre idare ediyor. Eğer siz de benim gibi “ele aldığım yazarın tüm kitaplarını okuyayımcılar”dansanız sonraki romana geçiyorsunuz. Artık o noktada “hoca bitir hocaaa” nidalarındasınız ve artık -ya da nihayet- diğer romanları elinize almaya gerek görmüyorsunuz.
Eminim ve bu nedenle çok mutluyum edebiyatımız; yalnız sözcüklerin yamultulup düzeltildiği, toplasan kısa bir öykü bile etmeyecek koca koca romanların yolundan devam etmeyecek. Arada onları da okuyacağız elbette. Ama bir edebiyat eserinden edebi haz almak istiyorsak hikâyeyi önemseyeceğiz. O hikâyenin nasıl anlatıldığını. Dilin nasıl kullanıldığını. Dilin asıl işlevini unutmayacağız. Araç olma işlevini.
Leşler ve Türkiye’nin Düzeni
Nina’nın, Bartu’nun, Belalı’nın ve Bay K’nın tümünün birden istediği bir hard disk var Dünyanın Leşleri’nde. Tüm bu karakterler çürümüşlüğün, sakilliğin simgeleri aslında. Peşlerinde oldukları hard diskin içinde eline geçirenin büyük güç kazanacağı görüntüler var. Görüntüler dâhil tüm bu karakterler Türkiye’nin Düzeni ediyor aslında.
“Nina’nın yanına giderken hard diski Mephisto Kitabevi’nin iç tarafına, edebiyat dergilerini salladıkları arka rafların oraya saklamıştım. … Türkiye’nin Düzeni’ni çekip arkasına tüm zamanların en çok arzulanan hard diskinin zarif bedenini adeta gömmüştüm. …Döndüğümde yerindeydi, belli ki kitabı merak eden kimse yoktu.”
“Leşler” kendi içlerinde tepişirken arka planda başka bir hikâye akıyor. Gözlerini, omuzlarını, bacaklarını ve dahi kulaklarını anlattığı çapulcuları barikatlarının başında bırakıp asıl meseleye odaklanıyor kahramanımız. Asıl mesele o meşum görüntüler.
Suat Duman’ın romanını okuyun. “O esnada başka bir yerde” neler dönüyor olabiliri kurgulayan romanlarla her zaman karşılaşmıyoruz. Gezi Direnişinde siz barikat başındayken, gazlardan, tazyikli sulardan ve yorgunluktan gözleriniz kıpkırmızıyken “paralel evrende” yaşanan başka bir öyküyü ana izlek olarak almış yazar. Romanın kahramanı kendi meselesiyle uğraşırken yalnızca mekânsal olarak yan yana çapulcularla.
Haziran direnişi Dünyanın Leşleri’nde yan öykü olarak kalmış. Sanıyorum siyasi olarak en doğrusu da bu olmuş. Zaten asıl anlatılan belki Haziran’daki patlamaya da sebep olan leşlerin hikâyesi.
2015 yılının en beğenilenleri arasında yer alan Suat Duman’ın Dünyanın Leşleri romanını ben büyük zevk alarak okudum. Yıllar sonra da aynı keyfi alarak okuyacağız gibi görünüyor.
- Dünyanın Leşleri
- Yazar: Suat DUMAN
- Yayınevi: Alakarga Kitap
- Sayfa Sayısı: 188
- Yayın Yılı: 2015
- Çağatay Yaşmut’tan Moda Cinayetleri - 16 Şubat 2019
- Bir Sevgi Masalı ve Organik Kitaplar - 19 Ocak 2019
- Domingo’dan Böcek Çılgınlığı - 12 Aralık 2018
FACEBOOK YORUMLARI