Bir yanıyla Ataol Behramoğlu’nun hayatını anlatıyor bu akademik çalışma, ama öte yandan sosyal, siyasal, ekonomik yaşamın gelişimini de ister istemez anlatıyor.
“Düşüncenin süzgecinden geçen, duyguların terazisinde tartılan, beğeninin imbiğinde damıtılan, imgelemle beslenen ve hepsiyle birlikte içtenlikli olandır şiir.” Biraz uzun olsa da hiçbir açığı olmayan, hayatı tümüyle kapsayan bir şiir tanımı bu. Şairliğin bir meslek değil yazgı olduğunu söyleyen Ataol Behramoğlu’nu, doğumundan günümüze kadar akademik bir çalışmayla bize aktaran Figen Yılmaz, şiirle ilgili -ki Ataol’la birlikte sendikal mücadelede omuz omuza mücadele vermiş Aziz Nesin’in saptamasıyla her dört kişinin beşi için- önemli bir başucu eseri hazırlamış.
Türkiye’nin tarihi…
Bir yanıyla Ataol Behramoğlu’nun hayatını anlatıyor bu akademik çalışma, ama öte yandan sosyal, siyasal, ekonomik yaşamın gelişimini de ister istemez anlatıyor. Çünkü şiir, yazmak için konu aramak gerekmiyordur, şiirin konusu da içeriği de, yapısı da hayatın her şekil ve anıdır. Bir gazete haberi bile şiire dönüşür bu yazgıyı omuzlayan herkesle.
Halkın Dostları, İsmet Özel’le birlikte çıkarttıkları edebiyatımız için önemli bir dergi. Ne gibi zorluklarla, ne gibi mücadele ederek çıkarıldığı, bir araya gelen edebi (ve ebedi) dostların yollarının ayrıldığı adım adım anlatılıyor.
Militan
Türkiye tarihinin kaçınılmaz yazgısı olarak düşünebileceğimiz sıkıyönetim (bu gün artık hem OHAL hem de KHK’lerle çok daha sıkı, çok daha acımasız) Halkın Dostlarını kapatınca yerine çıkan Militan, bir kuşağın aradığı, aldığı, yutarcasına okuduğu bir dergidir. Kapağını bile anımsıyorum, aradan geçen yıllara rağmen… Ankara’ya gidip, taşraya gelmezdi, gelen de kapışılırdı, elde edilemezdi… bana da tabii ki kaçak olarak günübirliğine Ankara yolu gözükürdü. Attila József’i Militan’la tanıdık.
Kiraz çiçekleri…
Burjuvalar kocaman duvarlarla
Çevirmişler avlularını
Ama bir kiraz ağacı gördüm geçen gün
Dışarı uzatmıştı en çiçekli dalını
Benim yıllardır kısafilm tanımı olarak değerlendirdiğim bu dörtlük de Ataol Behramoğlu’nun. Yukarıda değindiğim gibi hayatın her anı ve alanıyla doğrudan bağlantılı şiirleri var Ataol’un… Figen Yılmaz da, hiçbir ayrıntıyı atlamamış, bu yüksek lisans tezinde… Beklentileri, duyguları, çalışmaları, siyasi ve sendikal çalışmaları da içinde ama tümünü şiir ekseninde örmüş. Gerçekten başarmış da.
Kimin için yazıyoruz?
Birebir aktarmayayım, arkadaşlarına yazdığı mektupta şiirimizin görevi deyip sıralamış düşüncelerini: “Açık ve sade bir şiirden yanayız. Köksüz sözcükler uydurmak değil, halkın bağrında, yüreğinde yaşayan sözcüklere, imajlara dirilikler katabilmeliyiz.” Şiirle ilgili herkesin, ister şair ister okur olsun muhakkak okuması gerekir. Bağlı olarak öğretmenler de, öğrencilerine edebiyat ve şiir sevdirmek için okumalı. “Savaşı sanat yener” ise şu içinde bulunduğumuz kara günleri aşmak için hepimizin yaşananları daha kapsamlı yorumlaması için elimizin altında bulundurmalıyız.
Hapisler, sürgünler…
1960’la başlayan ‘darbeler’ çağı sanatın yolunu belirleyendir. Siz, ne yazarsanız yazın, egemen erk muhakkak ki kendi açısından yontacak ve koltuğunu kaybetmemek için baskısını arttıracaktır. Ataol Behramoğlu da bu baskıdan nasibini, her duyarlı demokrat gibi almış ve hapisler ve sürgünler yaşamış… Hapishanede istediği kitaplarını sıraladığınızda ne denli güçlü bir kitaplık kurduğunu, yaptığı çalışmaların ne denli önemli olduğunu göreceksiniz (benim için okuduğum/okumadığım kitaplar için yeni bir liste anlamında; güncelliklerini yitirmemiş). Yurtdışında da sırtında çuval, elinde kitapla aktardığı çalışmalarında, “Avrupa’da da gökyüzü var” cümlesi yeterlidir sanırım.
İçten dizeler…
Türkiye Yazarlar Sendikası, Barış Derneği ve diğer sendika/dernek çalışmalarının yanı sıra politik düşüncesiyle hep göz önünde olmasına rağmen baskı altındadır… Yaşar Kemal aracılığıyla Şehir Tiyatrolarında dramaturg, liselerde öğretmen, konferans ve etkinliklerde konuşmacıdır… hep içtendir şiirlerindeki gibi, öfkesini, özlemini, acısını apaçık serer dizelerinde de, konuşmalarında da… yazılarında da.
Çok yönlü olmak…
Şair Ataol Behramoğlu, fakülte mezuniyetinden yıllar sonra, sürgünde yüksek lisans tezini verir. Kesintilerle de olsa akademik kariyerini tamamlar ve profesör unvanını alır. Bu arada dernek, sendika, dergi ve gazete çalışmalarının yanı sıra çeviriler, akademik çalışmalar, yurtiçi/yurtdışı tebliğlerle hep faaldir. Dolayısıyla da ödüller almıştır (listesi var, ama sorsanız kendisi bile bilemez sayısını). Baskı üstüne baskı yapan kitapları, yabancı dile çevrilenleri (Şili’de kitleler eşliğinde toplu olarak yüksek sesle okunması inanılmaz güzel bir duygu, aradan geçen bunca yıla rağmen insanın tüylerini diken diken eden), dersleri, kendisinin çevirileri ve Haluk Özkan ile yaptıkları müzikli şiir etkinlikleri, yazdığı tiyatro oyunlarıyla gerçekten güçlü, güçlü olduğu kadar belirleyici, belirleyici olduğu kadar barışçıl bir kişidir Ataol Behramoğlu.
|
- Hayata bir de bu “pencere”den bak!… - 9 Nisan 2020
- BİTMEYEN AŞK: İSTANBUL - 7 Aralık 2019
- Türkiye’nin Çilingir Sofrası: Rakı Gastronomisi - 3 Aralık 2019
FACEBOOK YORUMLARI