EĞİTİM HAKKIMIZ SÖKE SÖKE ALIRIZ

2018 Goodreads Okur Ödüllü Talebe, Tara Westover’ın gerçek hikayesi ve inançların insanları nasıl katılaştırdığını, sabit fikirli hale getirdiğini anlatıyor.

20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 28. Maddesi: “Her çocuk eğitimini tam yapabilmek için desteklenir ve korunur. İlköğretim parasız ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için hak ve zorunludur.” demektedir. Yani her çocuğun kendini geliştirmek için eğitimden yararlanma hakkı vardır. Gel gör ki dünyada gerek maddi zorluklar, gerekse ailenin inançlarına ters düşmesinden dolayı okula gönderilmeyen pek çok çocuk, özellikle de kız çocukları yaşamaktadır.

Çarpık hayatlar

Zihinsel kölelikten kurtarın kendinizi Bizden başkası özgürleştiremez zihnimizi (S.279)

Yedi çocuklu bir ailenin en küçük üyesi olan Tara, Amerika’da yaşamaktadır. Mormon atalardan gelen Westover ailesi diğer inançlı insanlardan daha da katı bir şekilde kasabadan uzakta, dağ eteklerindeki çiftliklerinde hayatlarını geçirmektedir. Devlet okulunun, çocukları Rab’den uzaklaştırmak için devletin kurduğu bir tezgah olduğuna inanan Baba, ilk birkaç çocuğunu okula başlatmış ama sonra bıraktırmıştır. Diğer çocuklarını ise eğitimden uzakta tutmak bir yana sisteme bile kaydettirmemiştir. Tara da nüfus kaydı çıkarılmamış, eyalet ve federal hükümet için var olmayan bir çocuktur.

“Merak etme canım,” dedi. “Rab ve melekleri burada, yanı başımızda bizlerle çalışıyor. Yaralanmana izin vermezler.” (s.60)

Çiftliği döküntü metallerle doldurmuş Baba hurdacılıkla geçinmeye çalışmakta, bazen büyük oğulları ile dışarıya ufak inşaat işleri yapmaktadır. Silik bir kadın olan Anne ise bitkilerle ilgilenmekte, değişik losyon ve tentürler hazırlayıp ailede yaralananları bunlarla tedavi etmektedir. Zira Baba doktorlara, hastanelere, ilaçlara, velhasıl tıbba ve bilime inanmamakta, her şey için Rab’in yeterli geleceğini düşünmektedir.

Böyle yaşarlarken ağabeyler kendi işini kurmak için, evlenip kendi ailesiyle yaşamak için evden ayrılmaya başlarlar. Tyler ise dış dünyaya olan merakını yenemeyip, daha çok şey öğrenmek isteyince okula yazılır; bu Baba tarafından hiç hoş karşılanmaz ama engel de olamaz.

Bilime karşı iman…

Bu gelişmeler sonunda Tara da kitaplara, okula ve eğitime ilgi duymaya başlar. Ama nasıl yapacağını pek bilememektedir. Dahası arada kalmışlık duygusuyla hala babasının haklı olabileceğini de düşünüp bir adım atamaz. Evdeki Mormon tarihini anlatan bir kitabı ve din kitaplarını okur üst üste. Bu arada bir şekilde girdiği koronun provalarına giderken yavaş yavaş ailesinden ve evinden başka dünyaların olduğunu, dışarıda bir sürü değişik insanın yaşadığını keşfetmeye başlar.

“Ağabeyim Richard’ın erkek, benimse kız olduğumu anladığım andan itibaren geleceğimi onun geleceğiyle değiştirmek istemiştim. Benim geleceğim annelikti, onunkiyse babalık. Kulağa benzer gelseler de, aslında değillerdi. Biri karar verici olmak demekti. Yönetmek. Aileye düzen vermek. Diğeri ise düzen verilen kişi olmak.” (s.281)

Ailede yaşanan çok ciddi kazalar sonuncunda yaralananların bilim yerine Annenin uyduruk karışımlarına ve imanın eline bırakılması; her zaman ve sadece Babasının haklı olmayabileceği düşüncesinin yeşermesi; merak duygusunun kendisini körüklemesi ve gelecek için kendisine biçilen rolden hoşnut olmayışı Tara’nın yetersiz bilgisine rağmen sınavlara girmesine itici güç olur. Sınavdan geçer not alınca, Mormonların gittiği bir okula kayıt olur. Daha sonra İngiltere’de bir süreliğine bir eğitime kabul edilir. Çevresindeki bazı hocalar gerek manevi olarak gerekse buldukları burslarla onu desteklerler. Bundan sonra Tara bilimin yolunu seçmeye daha kararlı olur.

Hangisi daha kötü: Aile mi, okul mu?

Bir eğitimci olarak diyebilirim ki okul insanı budayan, eğen büken ve belki de bazen kötürümleştiren bir kurum. Ama insanın ilk ve baş diktatörü aile söz konusu olunca okullar bir kaçış mekanı, alternatif sayılabilir çocuklar için. Bu anlamda okul aileye göre kötünün iyisi durumuna gelir. Çünkü okulda ne olursa olsun seçenekler bulunur, başka dünyalara açılan kapılar fark edilir, doğuştan gelen merak duygusu ideal düzeyde olmasa da tatmin edilebilir.

“Dışarıda koca bir dünya var Tara,” dedi. “Üstelik Babam kulağına kendi dünya görüşünü fısıldamadığı gün, gözüne çok daha farklı görünecek bir dünya.” (s.130)

Tara da bunları fark edip ailesini, özellikle de Babasını sorgulamış ve kendisi için çıkar yolun bilime yaklaşmak olduğunu anlamıştır. Sonunda ailesinden kopması bir bedel olsa da Tara bunu ödemek için adeta yalvaracak duruma gelmiştir. Kitap boyunca Tara’nın Babasını, kendisini, imanı sorgulamasını; bilim ve eğitimin insanı her anlamda kurtarmasını okumak gerçekten çok çarpıcı. İnternette kitap üzerine rastlayabileceğiniz olumsuz bazı yorumlara kesinlikle inanmamanızı öneririm. Domingo Yayınevi’nden çıkan Talebe ilk kitap oluşunun edebiliğini etkilediği ve fazla dramatik olaylara değinmesi gibi gerçekçi olmayan yorumların aksine bence çok başarılı.

Talebe, Yazar: Tara Westover, Çeviri: Duygu Akın Anı, 384 Sayfa, Domingo Yayınevi, 2019

Perge Dündar
Latest posts by Perge Dündar (see all)
Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

ZAMANIN BİR UCUNU DİĞER UCUNA TEYELLEMEK

Read Next

DİNE VE SAVAŞA BULANMIŞ BİR ÜLKEDE SİYASİ POLİSİYE: SOKAKTA SİREN SESLERİ

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *

Follow On Instagram