En İyi 100 Eserin İlk 15 Kitabının İlk Yayınevleri ve Kapakları

Bu eserlerin ilk kez hangi yayınevinden basıldığını ve hangi kapakla okura ulaştığını merak edenler için işte listemiz…

Hürriyet Gazetesi geçtiğimiz günlerde 100 kişilik bir jüriyle Türk Edebiyatının En İyi 100 Eserini ilan etti. Birbirinden değerli kitap ve yazarların yer aldığı listede ilk 15 kitabı ele aldık.

Bu eserlerin ilk kez hangi yayınevinden basıldığını ve hangi kapakla okura ulaştığını merak edenler için işte listemiz…

Son 10 Yılda Basılan Kitaplar (2007-2017)

100 Jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda ilan edilen kitapları incelediğimizde, ilk 100’e giren kitapların arasından sadece 8 tanesinin son 10 yılda yazıldığını görüyoruz. 1987 yılından bu yana yani son 30 yıldır yazılan kitaplardan ise listeye girebilen kitap sayısı sadece 19.

  1. Son Adım – Ayhan Geçgin, 2011
  2. Serenad – Zülfü Livaneli, 2011
  3. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi – Ayfer Tunç, 2009
  4. İstanbul Hatırası – Ahmet Ümit, 2010
  5. Mel’un – Selim İleri, 2013
  6. Heba – Hasan Ali Toptaş, 2013
  7. Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk, 2008
  8. Veda – Ayşe Kulin, 2007

İnce Memed – Yaşar Kemal – Çağlayan Yayınevi – 1955

İnce Memed, ilk kez 1955 yılında yayımlandı. Yaşar Kemal’in baş yapıtı olarak değerlendirilen eser, Çukurova köylüsünün ağalığa karşı mücadelesini anlatır. Yazarın ilk romanıdır. 1953-1954’te Cumhuriyet Gazetesi’nde tefrika edilmiş; 1955’te Çağlayan Yayınları tarafından iki cilt olarak kitap halinde basılmıştır. Eser, Varlık dergisinin düzenlediği 1956 yılı Varlık Roman Armağanı ile ödüllendirdi.

İlk olarak 1957’de Bulgarcaya çevrilen romanı 1959’da Nazım Hikmet Rusçaya çevirdi. İnce Memed, 1961’de Edouard Roditi ve Thilda Kemal tarafından İngilizceye, Güzin Dino tarafından Fransızcaya çevrildi; İngiltere, ABD, Fransa ve İtalya’da yayımlandı. Ertesi yıl Almanca ve İspanyolca çevirileri çıkan İnce Memed, günümüze kadar kırktan fazla dile çevrilmiştir.

Tutunamayanlar – Oğuz Atay – Sinan Yayınları – 1971

Çoğu yazar ve okuyucuya göre modern Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Kullanılan dil ve anlatım şekli itibarıyla edebiyatta bir devrim olarak kabul edilmektedir. Kitap belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerden oluşur.

Tutunamayanlar romanı 1970 TRT roman ödülünü alır. Bir süre kitabını yayımlayacak yayınevi bulamaz Oğuz Atay. Sonunda 1971 Aralık’ında Sinan Yayınları tarafından 2 cilt halinde basılır kitap. Günlüğünde söylediği “Ben buradayım sevgili okur, sen neredesin?” demesi boşuna değildir. Ölümünden sonra kıymeti anlaşılır. Özellikle 80’den sonra herkes “keşfeder”.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü – Ahmet Hamdi Tanpınar – Remzi Kitabevi – 1961

Şiirlerinde sembolist bir dil kullanan Ahmet Hamdi Tanpınar romanlarında gerçekçi ve sosyal sorunlara eğilen bir tarzı tercih etmiştir.

Anlatım, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kendine has simgeci anlatımıyla birleşip, zaman zaman gelişen olaylarla birlikte başkalaşmaktadır. İnsanların popülerliğe ve paraya verdiği önemin, insanların nasıl bir anda yüz değiştirebileceğinin altı çizilmektedir.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanlarından biridir. 1961 yılında yayımlanmıştır. Roman, Türk insanının Doğu ile Batı arasında bocalamasını irdeler.

Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar – Remzi Kitabevi – 1949

Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılmış roman. 22 Şubat 1948 – 2 Haziran 1948 tarihleri arasında Cumhuriyet Gazetesi tarafından tefrika edilmiş, 1949 yılında da kitap olarak tek cilt halinde basılmıştır.

Tanpınar, Dr Tarık Temel’e ithaf ettiği 391 sayfalık romanını, 1939’da İstanbul’da Mümtaz karakteri çerçevesinde kurar. Romanda sevgilisi Nuran’a kavuşma – kavuşamama gelgitleri yaşayan, İkinci Dünya Savaşı’nın her an patlayacak olması korkusuyla tetikte bekleyen, Cumhuriyet sonrası kültürü red ya da kabul ikilemleri yaşayan, sorunlu bir kuşağın temsilcisi olan Mümtaz; ana hatlarıyla varoluş sorununa çare arayan bir İstanbulludur.

Anayurt Oteli – Yusuf Atılgan – Bilgi Yayınevi – 1973

Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan’ın ikinci romanıdır ve ilk kez 1973 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanmıştır. Aylak Adam romanında olduğu gibi bu roman da tek karakter üzerine kurulmuştur. Aylak Adam’daki C’nin yerini burada otelin katibi olan Zebercet almıştır. Kendisini otelle sınırlayan Zebercet’in dış dünya ve insanlarla ilişkisi asgaridir. Otelde Zebercet ve ortalık hizmetlerini görmesi için alınan ortalıkçı kadından başkası yoktur. Roman, Perşembe gecesi gecikmeli Ankara treniyle gelen bir kadının otelde bir gece kalıp ertesi gün gene geleceğini söyleyip gitmesiyle başlar. Çünkü bu ziyaret Zebercet’in iç dünyasındaki “gerçek bir sevgiyi yaşayabileceği bir kadına sahip olma güdüsünü uyandırır. Zebercet artık kendisini bu kadının geri geleceği ana hazırlar. Bıyığını keser, kendisine yeni elbiseler alır. Bu devre Zebercet’in dış dünyaya açıldığı dönemdir. Bu dönemle beraber Zebercet, içinde daha çok cinsi iştihanın yönlendirdiği ve çocukluktan gelen birtakım baskıların da desteklediği dürtülerin etkisiyle ruh sağlığını kaybetmeye başlar. Roman, Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya uyarlandı.

Kara Kitap – Orhan Pamuk – Can Yayınları – 1990

Kara Kitap, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Orhan Pamuk’un 1990 yılında yayımlanan romanıdır. Pamuk’un bu romanı dünya çapında çokça konuşulmuş, belli başlı dillere çevrilmiş, Pamuk’un daha da ünlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu kitaptan birkaç yıl sonra Nüket Esen tarafından “Kara Kitap Üzerine Yazılar” adlı bir eleştirel eser de yayımlanmıştır. Bu eserde de ünlü eleştirmenlerin Kara Kitap hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir. “Kara Kitap Üzerine Yazılar”da sivri dilli bir İngiliz eleştirmen böyle sıkıcı bir kitabı yalnızca Fransızların sevip okuyabileceğini ve İsveçlilerin de ünlü ödüllerini vereceklerini yazmış, alaycılıkla. Bu kehanet doğru çıkmış. Kitap en çok Fransa’da sevilmiş ve Nobel jurisi de en çok bu kitaptan etkilendiğini ödülü açıkladıktan hemen sonra belirtmiştir.

Bereketli Topraklar Üzerine – Orhan Kemal – Remzi Kitabevi – 1954

Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal’in yazdığı, 1954 tarihli romandır. Romanda, para kazanmak umuduyla köyden ayrılıp şehire göçeden İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali adlı üç arkadaşın başından geçenler anlatılır. Orhan Kemal, roman hakkında “Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir. Yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar okudum onlara. Dinlediler. ‘Pardon,’ dediler, ‘bu bu kadar olur. Bütün anlattıkların doğru. Eksik bile. Çukurova’nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki, aklın durur. Sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın…” demişti. Roman, 1979 yılında Erden Kıral tarafından filme uyarlandı.

Aylak Adam – Yusuf Atılgan – Varlık Yayınları – 1959

Romanın ilk baskısı 1959 yılında İstanbul’da Varlık Yayınları tarafından yapıldı. İkinci baskı 1974’te Ankara’da Bilgi Yayınevi, üçüncü baskı ise 1985’te İstanbul’da İletişim Yayınları tarafından yapıldı. Kitap 2000’den itibaren Yapı Kredi Yayınları tarafından, yazarın bütün yapıtları serisi dahilinde basıldı. 2009 yılında, aynı yayınevi romanın ellinci yılı anısına ciltli büyük boy bir baskı yayımladı. Bir defalık ve toplam 3000 nüsha olarak basılan bu kitabın her bir kopyası numaralandırıldı.

Bir ismin bile çok görüldüğü C.’nin bir yıl boyunca başından geçen olayları anlatan kitap, dörde ayrılmış olup her bölümde farklı mevsimlerde C.nin yaşantısını ele almıştır. Babasından kalan emlaklardan aldığı kiralarla çalışmadan geçinebilen C., gününü kitap okuyarak, kahvehanelere, restoranlara, barlara giderek, film izleyerek, bol bol yürüyerek, sanat çevresinden arkadaşlarıyla sohbet ederek ve durmadan düşünerek geçirir… C., toplumla uyuşamayan, ataerkil yapıya ait olamayan, iki kişiden kurulmuş toplumların “en iyisi” olduğunu düşünen ve bu uğurda ‘gerçek aşk’ı arayan; huysuz, sıkılgan, mutsuz ve ‘aylak’ bir adamdır. Romanın konu edildiği bir yıl boyunca C.’nin başından iki aşk macerası geçer. İlkinde üniversite öğrencisi ‘süssüz, sade’ Güler’den umduğunu bulamayan C., yaz aylarında gittiği pansiyonda karşılaştığı eski sevgilisi ‘ressam ve kişilikli’ Ayşe ile de olaylı bir aşk süreci yaşar.

Aylak Adam, aradığı ve tek tutamak olarak gördüğü gerçek sevgiyi, o kadını ararken aslında sürekli O’na teğet geçmektedir. Yolda, tramvayda ya da kumsalda çok yaklaşmakta; fakat O’na erişememektedir.

Aşk-ı Memnu – Halid Ziya Uşaklıgil – Hilmi Kitabevi – 1900

Günümüz Türkçesi ile Yasak Aşk anlamına gelen Aşk-ı Memnu, Halid Ziya Uşaklıgil’in realist-naturalist bir romanıdır. İlk olarak 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edildikten sonra 1900’de kitap olarak yayımlanmıştır.

Aşk-ı Memnu, tefrika edildiği dönemde büyük ilgiyle karşılanmıştır. Halid Ziya Uşaklıgil’in en tanınan romanı olmuştur. Roman, yazarın en olgun eseri olarak kabul edilir ve Servet-i Fünûn dönemi Türk edebiyatının şaheserlerinden biri olarak değerlendirilir. Batılı anlamda ilk roman örneği olduğu bilim çevrelerince kabul görmüştür.

Halid Ziya Uşaklıgil’in İzmir’de yazılan ve genellikle aşk hikâyelerini konu eden ve toplumsal konuları işlemeyen romanlarının aksine Aşk-ı Memnu, tıpkı yazarın İstanbul’da yazdığı diğer romanlar gibi İstanbul’un genel yaşantısını ve bu şehirde yaşayan çeşitli toplum kesimlerini yansıtır. Bu nedenle Aşk-ı Memnu, yazarın Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar ve Nesl-i Ahir gibi “İstanbul Romanları”na benzer özellikler taşır.

Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk – İletişim Yayınları – 1998

Benim Adım Kırmızı, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un 1998 tarihli romanıdır. Benim Adım Kırmızı romanı 1591 yılında Osmanlı Padişahı III. Murad’ın saltanat döneminde 9 gün süreyle karlı bir havada İstanbul’da geçer. Saray hattatları ve nakkaşları padişahın emriyle hazırlanan bir kitap için gizlice Frenk etkisi taşıyan resimler yaparlar. Kitabın başlıca kahramanları, sanatçıları evinde barındıran evin kızı Şeküre ve ona aşık olan teyze oğlu Kara’dır. İstanbul’da pahalılık ve korku hüküm sürmekteyken bu evdeki hattatlar ve nakkaşlar kahvehanelerde toplanıp meddahların anlattığı hikâyeleri dinleyerek eğlenirler. Benim Adım Kırmızı ‘nın bir özelliği de kitabın her karakterinin kendi dilinden konuşması, ölülerin ve cansız nesnelerin dile gelerek kitabın öyküsünü kendi bakış açılarından anlatmalarıdır.

Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar – İletişim Yayınları – 1995

ilk kez Ocak 1995 tarihinde İletişim Yayınları tarafından basıldı. Yayınlandığı andan itibaren hem içerik hem biçim olarak ilgi gördü. Birçok yeni baskısı yapıldı ve eleştirmenler tarafından olumlu değerlendirmelere tabi tutuldu.

Bu kitap dolayısıyla Anar için “edebiyatın yeni soluğu” tanımlaması yapıldı. Kitap, İhsan Oktay Anar’ın bir felsefeci olduğunu göstermiş ve okuyucuya bu derinliği iletebilmiştir. Ayrıca kitaptaki düzgün ve akıcı anlatımın okuyucu üzerindeki tesiri sayesinde tarihe olan ilgi artmıştır. Kitapta kullanılan dil anlaşılır olmasına karşın çeşitli dillerden eski sözcükler de içermektedir ve bizi aşina olduğumuz bu dile karşı adeta yeniden düşünmeye sevk etmektedir.

Kitap, ilk basım tarihinden 20 yıl sonra İlban Ertem’in çizimleriyle İletişim Yayınları tarafından çizgi roman olarak da yayınlanmıştır.

Sevgili Arsız Ölüm – Latife Tekin – Adam Yayınevi – 1983

Yazarın ilk ve en çok ses getiren romanı. Türk edebiyatının ‘Büyülü Gerçekçilik’ akımının ilk örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Roman, Aktaş ailesinin dışa kapalı bir köyde başlayıp büyük şehirde son bulan serüvenine yer verir. Romanın kurgusu iki bölümde değerlendirilebilir. İlkinde, masalsı unsurlar barındıran gerçeküstü olaylar işlenir, ikinci bölümdeyse gerçek hayat normal akışında seyreder.

Yaban – Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi – 1932

Yaban, Türk edebiyatında aydın-halk arasındaki uçurumu açık ve kaygıdan uzak şekilde ele alan nadir romanlardan biridir.

Yakup Kadri’nin zincir romanları içinde bir yerde düşünülebilir ama farklılığı bu zincir içinde ilk defa Anadolu’dan bir bakışın romana hakim olmasıdır. Roman I. Dünya Savaşı yıllarından başlayarak Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar olan zamanı kapsar. İç Anadolu Bölgesi’nde Porsuk Çayı civarında bulunan bir köyde yaşanır. Ahmet Celal bir İstanbul çocuğudur ama Anadolu’nun bambaşka bir gerçeğini anlatır; alabildiğince fakirlik ve bunun verdiği daha büyük bir ruhsuzluk.

Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu – Remzi Kitabevi – 1979

Bir Düğün Gecesi, Adalet Ağaoğlu’nun Dar Zamanlar adlı üç kitaplık roman dizisinin ikinci kitabıdır. 1973 tarihli Ölmeye Yatmak romanının bir devamı olarak kurgulanmıştır; iki romanda aynı kişilerin hayatlarından kesitler sıralanır. Bu ikiliyi, 1987’de yayımlanan Hayır adlı romanı takip eder. 1970’li yılların Türkiye’sinde ordu, siyaset, iş dünyası arasındaki ittifakı bir gece içinde gerçekleşen birkaç ana olay etrafında ve bir düğüne katılan davetliler üzerinden anlatan roman, yayımlandığı dönemde büyük ilgi görmüş ve çok sayıda ödül almıştır.

Tehlikeli Oyunlar – Oğuz Atay – Sinan Yayınları – 1973

Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay’ın ikinci romanıdır. 1973 yılında yayımlandı. 1970’te TRT’nin Roman Ödülü’nü kazanan Tutunamayanlar’dan sonra yazarla 16 Mart 1971 tarihinde yapılan söyleşide, yazar yeni bir romana başladığını ve 30-40 sayfa kadar yazdığını söylemektedir:

Sanırım bu romanın kahramanı da tutunamıyor. Bu konudaki yakınmalarını pek ciddiye almıyorum. Selim kadar haklı değil galiba. Hikmet de (yeni romanın kahramanı) bunun farkında olacak ki tatsız sıkıntılarını dindirmek için oyunlara başvuruyor. Kitabın adı ‘Tehlikeli Oyunlar’ olacak.”

Olaylar, karakter Hikmet Benol’un etrafında gelişir. Atay edebiyatının ayırıcı özelliklerinden biri olan oyun motifi, romanın bütününe hakimdir. Hikmet olanları, kafasında fanteziler şeklinde büyütür, rüyalar görür, bazı yerlerde gerçek ve fantezi karışır. Olayları bazen gerçeküstü ya da gerçek dışı anlatır. Ardından gerçek aktarılır. Bazen de önce gerçek aktarılır, ardından Hikmet’in olmasını istediği şekliyle olay tekrar aktarılır.

Atay, romanının baş kahramanını olumsuz bir tip olarak çizmiştir:

Selim’le oldukça güç bir tip, yani olumlu insan –bir bakıma- denemiştim. Şimdi sürekli olumsuz bir tip düşünüyorum. Küçük hesapların olumsuzluğunu. Kimsenin okumadığı kitapları okuyan, kötü yaşayan bir adam. (…) Aşağılık bir adam. (…) Hikmet farkında. Fakat kötülüklerine engel olamıyor.”

Baş kahraman Hikmet, hayatı yetersiz bulur. Halinden şikayetçidir ama işlerin düzelmesi konusunda hiç ümidi yoktur. Kendince bazı seyler düzeltmek için verdiği ufak çabaları da sonuçsuz kalır. Ruhsal bunalım yaşayan, uyum sağlamakta zorlanan Hikmet, yazarın da belirttiği gibi bir “tutunamayan” örneğidir.

 

Vinkmag ad

FACEBOOK YORUMLARI

Yorum

Read Previous

İthaki Akademi Yaz Söyleşileri Temmuz Programı Açıklandı

Read Next

Oylum Yılmaz, gerçekle hayal arasında bir hikayeye davet ediyor…

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *