
Yazar uzun doğa betimlemeleri yerine kısa cümlelerle, özgün, doğanın içinde var olduğumuzu duyumsatacak şekilde tasvirler yapıyor.
Kapak Görseli: SabitFikir
Kaotik bir dünyada sükunet arayışının, eşeğin üzerinde bir yol hikayesinin kitabı okuduğum. Yazar eşeğiyle konuşuyor, onu dinliyor. Yol boyunca bize edebiyattan, sanat, müzik, felsefeden, kitaplardan ve filmlerden bahsediyor, kendi hayat hikayesini ve yolda gördüklerini anlatıyor yorumluyor. Eşeklerin tarihteki, mitoloji, sanat ve edebiyattaki yerini anlatıyor, Robert Bresson’un Au Hasard Balthasar filminden sıkça bahsediyor. Kitabın adındaki gibi eşeklerin bilgeliğini, örneklerle açıklıyor. Fark ediyorum ki onlardan yaşam felsefesi üzerine örnek alınası pek çok davranış şekli var, burada sadece bir iki örnek paylaşabiliyorum sizinle:
Eşekler ne zaman sevinip mutlu olacaklarını, en nefis otları ve güneşin vurduğu en sessiz çayırı, eski bir dostun sırtlarını okşayacağı yeri nasıl bulacaklarını çok iyi bilirler; keza her yanda, şu köşeyi hemen dönünce, şuradaki tepenin hemen ardında, daima elinde sopa ya da değnekle bekleyen birilerinin bulunduğunu da bilirler. O yüzden gelecek, savrulan sopa ya da değneklerle dolu olabilir – gelecekte bizi neyin beklediğini kimse bilemez. Ama bir yerlerde huzurlu bir çayırlık da vardır ve eşeklerin yola devam etmesinin sebebi işte budur. Tepenin aydınlık tarafında, yenecek başka otlar, çiğnenecek başka taze yapraklar vardır. (sayfa 236)
Gribouille bildik ya da yeni usullerle olsun, herkesin geçtiği yollardan zorla götürülmeye izin vermiyor. Herhalde 8000 yıllık inatçılığını kararlı bir şekilde adamakıllı sergiliyor. Oysa insanlar genellikle kendi hayırlarına olmayan yollara sürüklenir, bir şekilde aldanarak, herkesin yaptığını yapar, herkesin gittiği yollardan giderler. Sürüklenip başkalarını takip etmek, kendi konumunuzu koruyup istediğiniz yere, doğru olduğuna inandığınız yere gitmekten daha kolaydır çoğu zaman. (sayfa 132)
Yazar uzun doğa betimlemeleri yerine kısa cümlelerle, özgün, doğanın içinde var olduğumuzu duyumsatacak şekilde tasvirler yapıyor. Gökte berrak bir yarım ay tatlı talı parlıyor. (sayfa 121) Çiy damlacığı; hayatın billurlaşmış, şafağın damıtılmış hali sanki.(sayfa 104)
Yazarın yaşam hikayesi hepimizin ilgisini çekecek türden. Yolculuğu esnasında bize geçmişteki kariyer hedeflerinden, sınıf atlamak için gösterdiği çabadan bahsediyor, sonra yanlış yolda olduğunu, mutlu olmadığını fark ederek nasıl bir köyde sakin bir hayat yaşamaya başladığını anlatıyor. Çeşitli vesilelerle önceki büyük şehirdeki yaşamı ile şimdi yaşamakta olduğu köy yaşamını kıyaslıyor. Bir köy kahvesinde sakince kahvesini içerken ya da nehir kıyısında sade yemeğini yerken hissettiği müthiş duyguyu uzun uzun anlatıyor.
Kitabı okurken eşekle yolculuk yapmanın nasıl eşsiz bir deneyim olduğunu hissedebiliyorum. Bir eşeğin üzerinde köy köy dolaşmak istiyorum ben de güvenli mi değil mi diye endişeye kapılmadan, tıpkı Fransa’da köyleri dolaştığı gibi yazarın.
![]()
|
- Artık Bir Kitabım Var - 5 Nisan 2018
- 1980’lerin Nijeryası’nda bir hikaye: Benimle Kal - 13 Şubat 2018
- Martıya Uçmayı Öğreten Kedi - 28 Ekim 2017