Walter Isaacson kaleme aldığı Steve Jobs kitabında Jobs’ı gerek dijital çağ ekonomilerinin ikonu olarak gerek sadece basit bir insan olarak her haliyle oldukça güzel anlatmış.
Elimde Walter Isaacson’ın kaleminden Steve Jobs’ın biyografisi. Ne bilgisayarla, ne yazılımla, ne hızla değişen teknolojideki ilerlemelerle teknik anlamda ilgilenen bir kişiyim ne de iş dünyasına atılmak gibi bir projem var. Ben de birçoğunuz gibi bana sunulan teknolojileri elimden geldiğince kullanan, yani işin tüketim ayağında olan biriyim. Peki neden bu kitabı okumaya karar verdim?
Elon Musk’ın otobiyografisini okuduktan sonra vakit kaybetmeden tek bir kitabı daha okumam gerektiğini düşündüm, o da bu kitaptı. Elon Musk’ın otobiyografisi hakkındaki inceleme yazım da yakında sizlerle olacak ve orada da o kitapla ilgili ipuçlarını bulacaksınız. Gelelim Jobs’a…
Jobs’u incelemeliydim, çünkü bu adam altı endüstride günümüz dünyasına damga vurmuş isimlerden biriydi. Şu an elimizin altındaki birçok teknolojiyi geliştiren, teknolojide bir çığır açan isimdi Steve Jobs.
Kitabın yazarı Walter Isaacson, Benjamin Franklin’in biyografisini henüz bitirdiği ve Albert Einstein’ın biyografisini de henüz yazdığı sıralarda Steve Jobs’tan biyografisini yazması üzerine bir teklif alır. Isaacson bu teklifi, ancak Jobs emekli olduktan sonra, on veya yirmi yıl sonra yazabileceğini söyleyerek geri çevirir. Ancak bir süre sonra, kendini onun hakkında bir kitap yazmak için bilgi toplarken bulur. Isaacson’ın Jobs’un arkadaşı olması, onu pek çok yönüyle tanıması ve hayatında bir şekilde yeri olmuş kişilere rahatlıkla ulaşabilmesi bu kitabın en gerçek haliyle kaleme alınabilmesinde en büyük etken. Kitap 547 sayfa. Jobs’ı gerek dijital çağ ekonomilerinin ikonu olarak gerek sadece basit bir insan olarak her haliyle oldukça güzel anlatmış. Jobs’ı tanımak isteyen ya da içinde dünyayı değiştirme isteği olan insanların okuduğunda etkileneceği bir kitap. Yazar, “kitabın mucitlikle bir ilgisi olduğunu umduğunu” da ifade ediyor.
Kitapta önemli olduğunu düşündüğüm ayrıntıların yanı sıra, olmasa da olabilecek çok fazla detay verilmesi kitabın okunmasını güçleştiriyor. Musk’ın biyografisinin kaleme alınışı ile karşılaştıracak olursam kesinlikle bu kitapta sıkça sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Kaldı ki her ikisi de teknik bir dünyaya ait kişilerin biyografisi. Her iki ismin de yaşantıları daha dijital, fikirleri daha ütopik. Özellikle bu açıdan bakılırsa yazarın verdiği ayrıntıların yeterli ölçüde olması, okuyan kişiyi zorlamaması gerekli.
Kitabı okudukça kişisel olarak Jobs’tan uzaklaştığımı ifade etmeliyim. Jobs her yönüyle o kadar net anlatılmış ki. Çünkü Jobs’ın duygusal tepkilere meyilli ve küstah biri olduğunu, gün geçtikçe tiranlaşarak, etrafındaki insanlara yönelik eleştirilerinin dozunu arttırdığını, her zaman hijyen sorunu olduğunu, vegan diyetleri sayesinde deodorant kullanması ve yıkanması gerektiğine inanmadığını düşündüğünü, toplantılara kirli, çıplak ayaklarıyla katıldığını ve hatta stresini atmak için ayaklarını klozete soktuğunu, bu huyunun iş arkadaşlarına –normal olarak- hiç de hoş gelmediğini öğrenince onu sevimli bulmak pek de mümkün olmuyor (s.75).
Steve’in şirket çalışanlarına fazla sert davranması, harcanan zamanı, verilen emeği bir kalemde çöpe atabilmesi, ürüne, ürünün kusursuzluğuna duyduğu tutkunun saplantı boyutunda olması, ilerleme yolunda her şeyi mübah sayması da bu teknoloji imgesinin zihnimdeki görüntüsünü baştanbaşa değiştirdi.
Tüm bu özelliklerinin yanında, çevresinde ona inanan ve onunla çalışabilmek için her türlü zorluğu göze alan birçok insanı barındırma gücünün olması da Jobs’ın ilginç ve düşündürücü yönlerinden biri.
Pankreas kanseri sürecinde yaşadıkları, hastalığına rağmen hayallerinden ve hedeflerinden vazgeçmemesi, zihninin işleyiş biçimi, çalışmaya olan inancı ve yaratım boyutundaki heyecanı ise hayrete düşürücü ve takdire değer. Ortaya çıkardığı bunca teknoloji ve ürüne ise bir kez daha alıcı gözle ve şaşkınlıkla bakıyorum artık.
Sonuç olarak, daha önce de değindiğim üzere, gerek kişiler arasındaki diyaloglarda, gerekse yapılandırılan bir parçanın oluşum aşamalarındaki teknik süreçte çok fazla detaya yer verilmesi okuyucuyu zorluyor. Ama kitabı okuduğunuzda zihninizde kalan olumsuz kısımları atıp, Jobs’ın hırsının sadece yapıcı kısımlarını, yılmadan hedefe yürüme yeteneğinin ve gücünün kazanımlarını, bir amaç uğruna vazgeçilebilecekleri içinizde hissedebilirsiniz. Bu hisler de sizi ilerlediğiniz yolda güçlendirebilir. Karar sizin…
|
Okuma önerisi!Feride Cihan Göktan’ın incelemesi; “Yalnız ölüm yalan söylemez, bizler ölümün çocuklarıyız: Kör Baykuş“ Bazı kitapları tekrar tekrar okuyabilir üzerinde saatlerce konuşabilirsiniz. İnsana dair, hayata dair, gölgelerimize dair, o bilinmeyene dair kitaplardır böyleleri. İşte Sadık Hidayet’in romanı Kör Baykuş böyle bir kitap. Bir başyapıt. |
- ÖLMEYEN ÖLÜLER, SESLENEN CANSIZLARLA GAMZE ARSLAN’DAN KANAYAK - 16 Nisan 2020
- GORKİ, BEN VE HİKÂYELERİMİZ - 11 Temmuz 2019
- FERİT EDGÜ’YLE KISA BİR YOLCULUK - 7 Şubat 2019
FACEBOOK YORUMLARI