Faşizm Kehanetleri tam da içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde okunması gereken çok önemli bir kitap.
Ne bitmez kehanetlermiş! Nasıl bir dünya gündemiymiş bu böyle! Savaşın, savaş olmazsa çatışmanın, çatışma olmazsa kavganın hüküm sürdüğü, ivmesini bu anlamda hiç aşağı düşürmeyen bir dünya gündemi. Dilimize pelesenk olmuş kolayca ve bir çırpıda söylenebilen bir tekerlemeye dönüştü ‘Faşizm Kehanetleri.”
Faşizmle ilgili dünya şu şu savaşları yaşadı, şu diktatörler geldi geçti, şunlar oldu bunlar oldu yine de insan soyu akıllanmadı demeyeceğim. Çünkü faşizm enerjisinden, yaptırımından, gündeminden hiçbir şey kaybetmeden obez bir yetişkin gibi her geçen gün daha da fazla yiyerek yayılmaya ve insan haklarını hiçe saymaya devam ediyor. Daha da kötüsü bu durum normalleşiyor. Bizler günlük yaşantımızda içinden faşizm kelimesi geçen en az bir cümle mutlaka kuruyoruz. Neden? Yıl 2016 iken ve bu dünya birçok faşist yönetim muamelesine maruz kalıp hayatını yoktan yere kaybederken neden hala faşizm bitmeyen kehanetleri ile gündemde birinci sırada?
“Gerçekte her şey ne kadar basitti! Yalnızca teslim ol, gerisini düşünme! Ne kadar çabalarsan çabala, seni sürekli geriye akan bir akıntıya karşı yüzmek ve sonra geri dönüp akıntıyla birlikte yüzmeye karar vermek gibi bir şeydi bu. Sizin tutumunuzdan başka değişen bir şey yoktu. Olması kararlaştırılan şey, nasıl olsa olacaktı…”
Bu alıntı George Orwell’in 1984 isimli kitabından. 1948’de İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra yazdığı 1984 romanı faşizmi anlatır. Faşizmi sertliklerinden ayıklamış bir biçimde bu kadar yalın anlatan çok az tanım okursunuz. Bu yüzden George Orwell’ın Faşizm Kehanetleri isimli deneme kitabını yazacak olmama rağmen faşizmi tüm yönleriyle ele aldığı 1984 romanından bir alıntıyla başlamak istedim. Bu alıntı aynı zamanda Faşizm Kehanetleri’nin kapısını da aralıyor. Sonuçta sadece bir kitaptan bahsetmek değil niyetim, geriye birbirini kapsayan ve tamamlayan çok az eser bırakmış bir yazardan, her anlamda ‘bütün’ bir yazardan da bahsedeceğim çünkü.
1984 romanında halk dev ekranlardan “Büyük Birader Seni Gözlüyor” sloganı ile gözetlenir. Özel hayat diye bir şey yoktur, kişilerin geçmişleri devlet eliyle silinmiş ve yeniden kurgulanmış, dolayısıyla birey olma iradesi ortadan kaldırılmıştır. Düşünme edimi söz konusu olmasın diye “Yenikonuş” sistemi adı altında kelime haznesi en aza indirilir, dil zıtlıklardan tamamen arındırılır, soyut kavramlar ortadan kaldırılır ve kişinin kendini ifade edebileceği en önemli paylaşım aracı olan ‘dil’ zapturap altına alınarak ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılır.
Faşizm budur. Tanıdık geliyor değil mi? Bilmiyorum, görmedim, hiçbir alakam yok diyemezsiniz. Belki dünya nüfusuna karşılık rakamsal bir istatisttik yapsak çok az insan henüz hiç tanışmamıştır faşizmle, faşizmin kehanetleriyle.
Faşizm Kehanetleri tam da içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde okunması gereken çok önemli bir kitap. On iki bölümden oluşan Faşizm Kehanetleri’nde George Orwell emperyalizmi, milliyetçiliği, pozitif milliyetçiliği, negatif milliyetçiliği, sınıf duygusunu, bütün bu duygular eşliğinde damarlarımıza zerk edilen pasifizmi, dünya devleti olgusunu ve bu paralellikte ilerleyecek yönetim biçimlerinin insanları peşine takıp istediği yere götürmesini gayet açık ve anlaşılır tanımlamalarla anlatıyor. Bütün bunları anlatırken Hitler’den, Goebbels’den, proleter yazar olmaktan bahsediyor elbet. Fakat aynı zamanda İngiliz mutfağından, güzel bir fincan çaydan, toz pembe bir gözlükten ve Gandi’den de bahsediyor.
Faşizm Kehanetleri’ni bu şekilde toparlayabilirim fakat özellikle bazı bölümleri biraz açmak istiyorum alıntı da yaparak.
Milliyetçilik Üzerine Notlar bölümü:
Milliyetçiliği nasıl bilirsiniz?
İyi biliriz. İyi bir duygudur milliyetçilik.
Devlet olabilmek için, toplum olabilmek için, bağımsız olabilmek için, özgür olabilmek için, vatansever olabilmek için ilk önce milliyetçi olmanız gerekir . Bütün uluslar için milliyetçiliğin bu gerçekleri değişmez birer unsur.
George Orwell şöyle yazmış milliyetçilikle ilgili:
“Milliyetçilik’le, öncelikle insanların böcekler gibi sınıflandırılabileceğini ve milyonlarca, on milyonlarca insanın rahatlıkla bloklar halinde “iyi” veya “kötü diye etiketlenebileceğini varsayma alışkanlığını kastediyorum. Ama ikinci olarak –ki bı çok daha önemli- insanın kendini tek bir ulusla veya başka bir birimle özdeşleştirerek, onu iyinin ve kötünün ötesine yerleştirip, onun çıkarlarına hizmet etmekten başka görev tanımamasını kastediyorum.“
Bu alıntı bölümün tamamını okuduğunuzda çok küçük bir alıntı. Aynı zamanda Milliyetçilik üzerine yaptığım bu alıntı Faşizmin ilk kehaneti aslında. Çünkü bizler (yani toplum) yukarıda da yazdığım gibi milliyetçiliği iyi olarak biliriz.
Faşizm Kehanetleri bölümü:
Bu kehanetleri edebiyata bağlamak! İlginç, şaşırtıcı, kesinlikle olası değil demeyeceğim. Bir şeyi kitlelere yaymanın en iyi yolu yazıdır ve kitlelere yasaklamanın da (kitap yakmak) en iyi yoludur aynı zamanda.
Orwell, Jack London’ın Demir Ökçe’si, H.G Wells’in Efendi Uyanıyor’u, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı ve Ernest Bramah’ın The Secret Of The League kitapları üzerinden Faşizmin iz düşümünü analiz ediyor.
Toz Pembe Bir Gözlükle bölümü:
“A ile B ne zaman ters düşse, A’ya saldıran ya da onu eleştiren herkes B’ye yardım etmekle ya da suç ortağı olmakla itham edilir.
Eğer dünyayı ikiye böler ve A’nın ilerlemeyi, B’nin gericiliği temsil ettiğini varsayarsanız, A’ya zarar verecek hiçbir hakikatın hiçbir zaman açığa çıkmaması gerektiğini gerçekten iddia edebilirsiniz.”
Önce toz pembe bir gözlük takılarak düşünülebilir Orwell’ın bu sözleri üzerine ve sonra bir de toz pembe gözlükler takılmaksızın düşünülebilir dünyada bütün bu olup bitenler üzerine.
Faşizm bir yönetim şekli, aynı demokrasi gibi. Gökten zembille inmiyor toplumların üzerine ve genellikle de faşizm yanlısı yönetimler seçilerek iş başına geliyor. Toplum nasılsa yönetim de o şekilde oluşuyor aslında, hiçbir şey tesadüfe değil yani devletlerin dolayısıyla da halkların yönetiminde. Faşizm Kehanet’leri bu şekilde oluşagelmeye devam ediyor, devam da edecek. Bilmiyordum, görmedim, faşizmde benim hiç payım yok kaçışı Faşizmin kehanetlerine kehanet eklemekten ve toplumları Faşizme bir adım daha yaklaştırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor maalesef.
“Gerçeği saklamanın her zaman son derece mükemmel, son derece asil ruhlu nedenleri vardır ve bu nedenler birbirinden son derece farklı davaların destekçileri tarafından nerdeyse aynı sözcüklerle öne sürülür.”
George Orwell 1930’lardan 1950’de ölümüne kadar ‘doğru bildiğini yazma ve söyleme’ tavrından hiç vaz geçmedi. “Büyük Birader Seni Gözlüyor” tespiti Faşizmin en belirgin tanımıdır; ki Faşizmi bu tespitten daha iyi tanımlayacak çok az niteleme vardır. Yirminci yüzyılın en nitelikli yazarının Faşizm Kehanetleri kitabı faşizmi daha iyi anlamak için eşsiz bir kaynak kitap niteliğinde.
- Faşizm Kehanetleri
- Yazar: George Orwell
- Çeviri: Aylin Onacak
- Türü: Deneme
- Basım Tarihi: Temmuz 2016
- Sayfa Sayısı: 115 Sayfa
- Yayınevi: Sel Yayıncılık
- TOPRAKTA BÜYÜR, TOPRAKTA YAŞAR, TOPRAKTA ÖLÜR İNSAN - 9 Ağustos 2021
- NE TAM OLARAK SUYA, NE DE TAM OLARAK GÖKYÜZÜNE AİT: SAKARMEKE - 8 Temmuz 2021
- YÜRÜMEMİŞ İLİŞKİLERİN, HAYAL KIRIKLIKLARININ, VAZGEÇİŞLERİN VE KABULENMELERİN ÖYKÜLERİ - 20 Haziran 2021
FACEBOOK YORUMLARI