Fırat Uğurlu: “Yapısal sorunların hesabını ödüyoruz.”

Fırat Uğurlu: “Geçici, refah dönemin bitişiyle beraber yanlış yatırımların ve on yıllardır düzelmeyen yapısal sorunların hesabını ödüyoruz.”

Döviz kurunun sürekli hareketlilik gösterdiği ve akıllardaki soru işaretlerinin arttığı bir ekonomik daralma ile karşıladık bayramı. Bir ekonomik krizin içinde miyiz, yoksa kriz teğet geçilebilir mi; işsizlik oranları artar mı, satın alma gücümüz düşer mi… Bu gibi sorulara çeşitli cevaplar ve çoğu zaman da spekülasyonlar üretiyoruz. Son günlerde, ürünlere konulan ek vergiler de tedirginliğimizi oldukça artırdı.

Örneğin, geçtiğimiz gün, kağıda konulan ek vergi haberiyle, özellikle sosyal medyada, kitaplara ve onları alım gücümüze dair tartışmaya ve fikir üretmeye başladık. Bir ekonomik krizin; yayıncılık sektörünü, çalışanları, okurları ve yazarları doğrudan etkileyeceği de aşikar…

Bu nedenle bizler de KitapEki okurları için, merak edilen soruları muhataplarına, yani yayıncılık sektörünün önemli isimlerine ulaştırmaya karar verdik. Onlardan biri de Say Yayınları’ndan Fırat Uğurlu oldu. Uğurlu ile ekonominin durumu ve yayın dünyasının bu durumdan nasıl etkileneceği üzerine oldukça aydınlatıcı bir sohbet gerçekleştirdik. İyi okumalar dileriz…

  • Öncelikle, sorulabilecek en genel ve belki de en klişe soruyla başlayalım. Sizce nereye gidiyor ülke ekonomisi?

Türkiye uzun bir süredir yurt dışından gelen sıcak paranın yarattığı hak etmediği bir “refah” yaşıyordu. Gelen paralar ve toplanan vergiler üretime dayalı bir ekonomi modeline yönlendirilmek yerine, tüketime dayalı büyüme modeline, denetimden uzak paralel bütçelere ve devlet garantisi altında yap-devret modeli ile yapılan, popülist politikalarla güdülen ve ekonomik getirisi olmayan projelere aktarıldı. Şimdi bu geçici refah dönemin bitişiyle beraber yanlış yatırımların ve on yıllardır düzelmeyen yapısal sorunların hesabını ödüyoruz.

Bu sorunlarla beraber Türkiye’nin dünyanın gözünde büyük bir güvenilirlik sorunu var. Kuvvetler ayrılığının olmadığı, yargının temeli olan mülkiyet hakkının kolaylıkla el değiştirebildiği bir ülkeye hiçbir kimse yatırım yapmak istemez. Güvensizlik ortamı yabancıyı korkuttuğu gibi, ülke içinde bulunanları da dolara yöneltiyor ve böylece dövizin artış döngüsünden kurtulamıyoruz. Çeşitli önlemler alınıp döviz kuru stabilize olsa dahi bunun sonucu olan enflasyon, işsizlik ve vergi artışı kaçınılmaz gözüküyor.

  • Gelmesi beklenen ekonomik krizin en fazla etkileyeceği sektörlerden biri de yayıncılık. Peki, neden böyle?

Yayıncılık sektöründe kağıt, yabancı telif ve üretimde kullanılan mürekkep, kalıp, selefon ve tutkal gibi malzemelerin doğrudan ithal olması ve yerli alternatiflerinin pek bulunmaması sebebiyle maliyetler yükseldi ve bu durum doğrudan kitap fiyatlarına yansımaya başladı bile.

Ülkemizde kitap okuyanlar eğitimli çalışan kesim, öğrenciler ve ev kadınları ağırlıklıdır. Genel olarak dar gelirli kesimin entelektüel bir etki ile kitap okuması zaten konusu değildi. Bir canlının hayatta kalabilmesi için ilk öncelikle fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir ve bu koşulu sağladıktan sonra ki üretim fazlasını (para, zaman gibi) entelektüel ihtiyaçlarını karşılamaya yönlendirebilir. Eğer ki kriz gibi fiyatların artacağı/alım gücünün düşeceği bir durum ortaya çıkarsa doğal olarak insanlar yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabileceği harcamalara öncelik vereceklerdir. Bu noktada kitap ikinci plana itiliyor. 

“Üretim maliyetleri basılı kitap için artıyor olsa da bu, elektronik kitap veya sesli kitabın ucuz kalacağı anlamına gelmiyor.” 

  • Sizce olası bir kriz, basılı yayına olan talebin elektronik mecralara kaymasına neden olur mu?

Olmaz. Her ne kadar üretim maliyetleri basılı kitap için artıyor olsa da bu, elektronik kitap veya sesli kitabın ucuz kalacağı anlamına gelmiyor. Fiyatlandırma politikaları ve elektronik kitap gelirinin paylaşım modelleri elektronik kitabın ucuzlamasının önünde birinci engel. İkinci engel ise basılı yayın ve elektronik kitap ürünlerinin kullanıcıların genelde farklı olmasıdır.

  • Peki, ikinci el kitap piyasasında bir hareketlilik bekleyebilir miyiz?

İkinci el kitap piyasasındaki hareketlilik daha olası bir durum. Fakat krizin okuyucuları etkilemesinin yanı sıra yayıncıları da etkileyeceğini göz ardı etmemek gerekir. Böyle durumda bazı yayıncılar ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ürünlerini normalden fazla indirimli şekilde okuyucuya sunmayı deneyebilir, bu durum da okuyucunun ikinci el fiyatına birinci el kitaba ulaşmasına yol açabilir.

  • Ekonomik krizin farklı sektörleri farklı şekillerde etkileyeceği düşünülüyor. Ancak bu durum, aynı sektörün farklı alanları ve kurumları için de geçerli olabilir.  Say Yayınları da birçok farklı türde kitabın yanı sıra araştırma ve kişisel gelişim kitapları konusunda önemli bir alan tutmuş durumda. Sizce bu tarz kitaplar; roman ve öykü gibi türlere göre daha farklı oranda etkilenebilir mi krizden?

İhtiyaç nesnesi olan ürünlerin krizden daha az etkileneceğinden söz etmiştim. Eğer araştırma kitapları okullarda, kurslarda okutulan ders ve yardımcı ders kitapları özelliğine sahipse daha az etkilenmesi olası bunun haricinde kurmaca türlerine göre farklılık arz edeceğini düşünmüyorum.

  • Peki, olası bir krizi aşmak için okur, yayıncı ve yazarlar nasıl davranmalı sizce? Bir dayanışma sergilenemez mi bu alanda?

Bu krizin sektörel bazda okur, yazar ve yayıncıların dayanışması ile çözülebilmesi mümkün değil. Devletin akılcı bir tasarruf, faiz ve yatırım politikası oluşturması gerekir.

Çağla Üren
Vinkmag ad

Read Previous

Çiğdem Bakırcıoğlu yanıtladı: “Karşılıklı destek her zaman önemli.”

Read Next

Bilmezden gelmenin masal hali

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *