Foucault ve kendilik üzerine

“Uçsuz bucaksız gökyüzü ve karanlığın pırıltılı çivilerle delinmesi… Kocaman bir karaltıda yıldızlı bir gökyüzü… Ama bir tanesi sanki bana göz kırptı. Gülüyorum. (Hah hah ha…)  Ben de ona göz kırptım ve yürümeye devam ettim, yürümek dediğim koşturmak. Gece vardiyasına gidiyorum biraz sonra metroya bineceğim. Başımı kaldırdığımda ufacık bir gökyüzü karanlığı düşmüş gözüme üstelik biri bana göz kırpmış, demek bu şehrin karmaşasında ve kalabalığında o kadar da yalnız değilim… Bir yıldız beni tanıyor.  Ben yıldız olsam ve bana baksam. Yeryüzündeki bana… Beni tanır mıyım acaba? Ben kendim miyim? Kendim ve ben aynı mıyız? Aynı olmadığımız kesin. Birbirimizin üzerine şablonlarımız koysak ne kadarı kesişir acaba?  Kesişir mi?

Şimdi metrodayım. Şu karşımda oturan yorgun bakışlarına kırmızı ceketinin hiç yakışmadığı kadın ne kadar kendisi?  Pencereden dışarıya dalgın dalgın rayların arkada bıraktığı hayalete bakan adam da sanki bunu düşünüyor gibi? Yanına gidip sorsam mı acaba? Hey ahbap ne kadar kendinsin diye… İçimden gülüyorum bunları düşünürken ama birden dışımdan ağlamaya başlıyorum nedense. Herkes dönüp bana bakıyor. Herkes.”  Feride Cihan Göktan/2017

Taktım bu kendilik problemine. Emek Erez’in Foucault’nun Hermenötiğin Kökeni isimli kitabı hakkında yazdığı iki yazıyı da okuduktan sonra bu kitabı okumaya karar verdim.  Ama öyle karar verdiğim gibi kolay olmadı en az iki kere vazgeçtim okumaktan. Uzun ve bilemediğim kelimeler. Mesela Google’da bile bulamadığım Aleturjik kelimesi. Sonra Emek Erez’in yazdığı kendi metninde bana göre, anladığıma göre diye defalarca tekrarı bir cesaret verdi. Bu sefer paralel okumalar yaptım. Anladığım kadarı ile yazar için kendin olmak insanın kendisini tanımaktan öte çok zor bir durum. İlk aşama kendini tanımak gerek. Bu nedenle Foucault “Kendilik Pratikleri” diye bir kavram geliştirmiş yani kendi üzerinde çalışmak. Erdemli bir insan olmak için bilgiyi önceleyip kendi üzerinde çalışmak. Bireyin kendi üzerinde çalışarak daha mutlu olması.(beden, ruh ve düşünceler üzerine çalışarak) Kendilik problemini ilk olarak söyleyen Aristo. “Kendin için kaygılan”  Foucault da onu örnekliyor evet kendin için kaygılan. Bu bencillik değil diye ısrarla vurguluyor. Foucault ilişkilerimizi, daha doğrusu insanın insanla ilişkisini iktidar ilişkisi olarak tanımlıyor. Başka bir söylemle her ilişki biçimi iktidar ilişkisini barındırır. Önemli olan bu ilişki biçiminin tahakküme dönüşmemesi. Ne kendine birisi tahakküm etsin ne sen başkasına. İktidar ilişkisi ikili ilişkilerde duruma göre, zamana göre, öğrenilmiş bilgilere göre zikzaklar çizerek değişken olduğundan her iktidar ilişkisi aslında özgürlük de içermekte. Ama iktidar ilişkisi sabitleniyorsa işte o zaman tahakküme dönüşüyor ve bu durum özellikle modern insanın soy kütüğünde açıklanması farkında olunması ve değiştirilmesi gereken bir durum. Foucault  bu sabitlenmiş tahakküm ilişkilerine örnek olarak hapishane hastane ve tımarhane örneklerini verir ve bu kurumları ilişkileri açısından derinlemesine inceler. Bu modern insanın soy kütüğüne yazılmış olan sabitlenmiş tahakküm ilişkilerinin insanı asla özgür ve mutlu kılmayacağını söyler.

Önceleri hiçbir şey anlamadan sonra sanki anlıyormuş gibi olduklarımdan notlar aldım.. Mesela okuduklarımdan anladığım ilk notlardan biri kendilik problemi antik Yunan ve Roma’da çok konuşulan ve üzerinde durulan bir konu olduğu. Sonra Hristiyanlıkta din baskısı ile yeni bir çehre kazanmış daha sonra modern insan takmış maskeyi hatta artık maske olduğunun bile farkında değil. Maskeli halini kendi sanıyor ve esas kendinden çok uzak. İşte Foucault bu maskenin düşmesi için çareyi kendilik pratiklerini geliştirmekte buluyor. Aslında bu pratiklerinin kökenini tarihsel çalışmalarında buluyor. Neden böyle? Çünkü antik dönemde insan üzerinde tahakküm kuran kuramsal öğretiler yok. Oysa daha sonraki dönemlerde hapishane hastane okul vs. bunların tahakkümü ile insan kendilik pratiğini geliştiremiyor. Ayrıca modern toplumlarda bu toplumsal nedenlerle kendin olmak özgürleşeyim demekle de olmuyor. Çünkü öğrenilmiş içselleştirilmiş zorlanmış bilgilerle kuşatılmışız. Önce nasıl özgürleşeceksin, özgür kaldın ve o üzerinden attıklarının yerine ne koyacaksın, bütün bunları bilmek gerekiyor Foucault’ya göre. Yani bilgiyi önceleyip kendin olmak.

Bilgi, iktidar, güç, gerçek, hakikat ilişkileri ve en önemlisi de bütün bunların ışığında kendiniz üzerinde düşünmek istiyorsanız Foucault’u okuyun derim. Yirminci yüzyılın bu büyük filozofu insanın mutluğu için kafa yormuş çünkü.

Okuduğum kaynaklar;

http://www.academia.edu/29593615/Foucault_D%C3%BC%C5%9F%C3%BCncesinde_Kendilik_Kayg%C4%B1s%C4%B1_%C3%9Czerine

http://www.edebiyathaber.net/michel-foucault-ve-kendilik-problemi-emek-erez/

  • Hermenötiğin Kökeni
  • Yazar: Michel Foucault
  • Çeviri: Şule Çiltaş Solmaz
  • Türü: Felsefe
  • Baskı Yılı: Haziran 2017
  • Sayfa Sayısı: 144 Sayfa
  • Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
Feride Cihan Göktan
Latest posts by Feride Cihan Göktan (see all)
Vinkmag ad

Read Previous

Nobel ödüllü yazar Kazuo Ishiguro’dan birbirinden etkileyici 6 roman

Read Next

Çin Seddi ve Kitaplar

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Lütfen gördüğünüz rakamları bitişik olarak yazınız! *